15
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
988
Okunma
Yaşadığı gibi öldü...
Öyle ise?
Ölüm şekli ölene zül değilse, göğse takılacak bir madalyadır imanla Rabbine varmak.
Salon kurallarından, salon soytarıları ve soytarılıklarından uzak yaşadı.
Yola çıkışından, gidişine, düşüşüne, kalışına (belki düştüğünde hayattaydı) ve vefatına kadar
bembeyez kir barındırmayan karlar içinde, memleketinin doruklarında, üşüyüp uykuya daldı
Güneşin Rabbine ruhunu teslim ederek. 7,5 Yıl 12 Eylül cenderesinde kaldığı günlerde böyle zirveleri hayal etmiş miydi? Kardeş kanı döktürenlerin, kardeşi kardeşe kırdıranların oyununu
farkettiğinde cezaevindeydi. Çıktıktan sonra yıllarca, kavga edenlerle el ele Türkiyeye sığmayı, yayılmayı düşündü. Gülün şavkıyla kardeşlik yeniden kurulabilirdi. Bunun için Sivasta 37 kişi yanarken Ona bağlı gençler yanan binaya merdiven uzatıyor, canları kurtarmaya çalışıyordu.
Yanıbaşında miting yapan partinin konuşmasıyla kendi konuşması karışınca, susuyor ve dinliyordu. Partisine mensup gençler müdahale etmek isteyince, "onlar bizim kardeşlerimiz" diyordu.
Siyasi çizgisine yakınlığım yoktu.
Hayatımda hiç tanışıp konuşma imkanı olmadı.
Karlı dağlarda mahsur kaldığı günden şu ana kadar kaç kez gözlerimden yaş geldi bilmiyorum.
Bir mucize olmalıydı ve kurtulmalıydı. Bana göre.
Manşetlere baktım, kaybımız büyüktü.
Bir delikanlı, bir ağabey, bir ideal adamı yitimiştik.
Barış vadeden bir adamı.
Şırnak sokaklarında bir kahvede oturup çay içtiği ve çok mutlu olduğunu söylediği haber gitmiyor aklımdan.
Aşk ile yananı üşütmez karlar.
Kendisine Yüce Mevladan Rahmet ailesine, sevenlerine sabır ve başsağlığı dilerim.
Türk Mletinin Başı sağolsun!
.