- 767 Okunma
- 8 Yorum
- 1 Beğeni
TUHAF BİR DERTLEŞME
Bir gün bana bir arkadaşım geldi. Eşine kızmış; bavulunu almış, bende kalmaya, benden de memleketine gitmeye kararlı.
Kadın ağlıyor, iki gözü iki çeşme! .. Hıçkıra hıçkıra ağlıyor, zorla ara veriyor ve eşinden bahsediyor, şikayet ediyor, yana yakıla! ..
Ben de almışım elime bir din kitabı: ’Aaaaa, baksana ne yazıyor; Yasin Kur’an’ın kalbiymiş.’ deyip, bir paragraf okuyorum; dinliyor, mecburen bana bir kaç cümle söylüyor ve devam ediyor ağlamaya...
Ben tekrar: ’Aaaa, baksana Fatiha, Kur’an’mış, şifaymış, duaymış.’ diye bir sayfa okuyorum; mecburen dinliyor ve şikâyete başlıyor:
’Ama sen beni hiç dinlemiyorsun. Taaa Antalya’dan ben senin yanına Kemer’e geldim: ’Vah vah! ..’ bile demedin. Sen bana hiç acımıyor musun? Bir saattir ben anlatıyorum, sen okuyorsun, o daldan o dala geziyorsun. Ben sana:’Yuvamı yıkacağım. Bu en küçüğü aldım, iki yavrumu, eşimi terk ettim, babamın evine gideceğim.’ diyorum. Hiiiiç umrunda değil. Kitap okuyorsun. Tabi, senin tuzun kuru. Acıyan bana acısın! ’ deyip, tekrar başlıyor iç çeke çeke ağlamaya.
Aradan iki saat geçtikten sonra bir telefon... Kızı annesinin evi terk ettiğini ve bir not bıraktığını söylüyor, ağlamaktan boğulurcasına! .. Belli ki zangır zangır titriyor: ’Annen yanımda. Kardeşin de... Merak etme, akşama doğru eve gelecek.’ diyorum. ’Ama bavulunu, özel eşyalarını da almış ve baban gelirde onun böyle gittiğini fark ederse çok kızar, büyük bir kavga daha olur. Şimdi gelsin. Ne olur, hemen gelsin! ’ diyor.
Çocuk aklı... Kolay sanıyor, son hızla giden arabanın başarılı, ani bir u dönüşü yapabilmesini.
’Kızındı....’ diyorum. ’Okuldan dönmüş. Seni evde bulamayınca, ’Memlekete, babamın evine gidiyorum. Bir daha gelmeyeceğim. Kardeşine iyi bak. ’ yazılı notunu okuyunca, ağlamaya başlamış. İyi cezalandırmışsın kızı.’ dedim: ’Onun bir suçu yok ki! Suç babasında... Ona ne dedin? ’ ’Annen sizi terk eder mi hiç. Biraz sonra yatışacak ve eve dönecek.’ dedim. Kurgu gereği: ’İstersen gitme. Kal burada bir kaç gün. Sonra da memleketine gidersin. Ne yaparlarsa yapsınlar. Babası sana olan hıncını kızından ve oğlundan çıkarır. Bir süre sonra boşanma davası açar. Sen de istemiyorsun zaten onu, ayrılırsınız. Adam genç. Bulur birini...’ der demez: ’Ben çocuklarımı üvey ana eline bırakmam! ’ dedi. ’O halde? ’ dedim... ’En iyisi ben hemen gideyim. Yol en azından bir saat... Adam eve gelmeden, hiç bir şey olmamış gibi evde olayım.’
Onun derdini dinlerken, kraldan çok kralcı olsaydım: ’Yaaa, öyle mi? Vah, tüh! .. Onu asmak gerek, kesmek gerek! ..’ deseydim, içindeki kinin yangınını körüklemiş, bir yuva yıkılmasına zemin hazırlamış olacaktım. Karı-kocanın arasına şeytan bile girmezmiş; çok mu lâzım, bana? Zaten eninde sonunda barışacaklardı; halen bir arada olduklarına göre... Arada ben kalacaktım, iyilik yapacağım derken, hem gıybet, hem de yuva yıkma gibi bir yığın günahla.
Şimdi mutlular. O zamandan beri büyük bir anlaşmazlıkları olmadı. Galiba anladı ki; öfkeyle kalkan, zararla oturur ve kendi kötüsü, elin iyisinden iyidir.
Onur BİLGE
YORUMLAR
Üstadem..
GİRİŞ BÖLÜMÜNE DİKKATİMİ VERDİĞİM AN HÜZÜNLÜ BİR
OKADARDA SİZDEN YANA GEREKENİN OLMASI BENİ BİRAZCIK
RAHATLATTI..
SON BÖLÜMDE İSE GÜLÜMSEMEDİM DESEM YALAN OLUR HEM
ANLATIMIN RAHATLIĞI HEMDE BANA NE DEYİŞİNİZ MÜKEMMELDİ..
KUTLARIM SİZİ VEDE BU NADİDE ESERİNİZİ BENDEN TAM PUANI ZİYADESİYLE HAKKETTİ..
Selam vede muhabbetlerimle..Allaha emanet ol..yudumyunus