- 897 Okunma
- 7 Yorum
- 0 Beğeni
Sensiz Üşüyor Şiirlerim
Dilimin duldasında kısık alevler yansımanı arardı öpüşlerle
Dalgınlığımın hüznünde beni çöllere düşüren Leyla olurdun
Zaman emzirir şimdi morarmış dudaklarımızı, sarı ırmaklarca
Okşayıp durma bedenimi bırak, üşüyor şiirlerim, titriyor imgelerim.
Sahillerin yakamoz tutkularını çağırıp hasretle, bir çigan müziğinin nağmeleri olursun o anda içimde. Bir sandal, iki kürek ve seven yüreğimle aşka çekerim halay gibi kürekleri. Gecenin turkuvaz ışıkları uzak kentleri getirir bana. Ellerimde çocukluğumdan kalma kir, dudağımda efsane bir lir ile tanrıları uyandırırım uykularından. Gece bitimsiz nöbetlerdeyken bir tanem, ben seni, yalnız seni düşünürüm.
Gecelerin atardamarını hücremin tünellerine zerk eden sözcüklerle bulurdum seni. Nefesinin yeliyle, esmer ellerinin teniyle okurdun sözcüklerimi. Yeni bir denemenin can sularına atardım güzelliğinin orkide yapraklarını. Denizimin suları kabarırdı dokunuşlarınla. Özümüzdeki sevgiliye ve kendimize aradığımız eski istasyonların terli düşünüşlerine bir ses, yıllardır damarlarımızda zehirli bir su gibi yürürdü zaman. Dünyadaki en son aşkla, birbirimize tutkulu kalmalarımızla, ruhumuza sinen inatçı aşk iksirleriyle bilinmeyen yarınlara yürürdük.
Sıtmalı bir güneşe sevdamı anlatıyordum az önce. Bir yüreğin coşkusunu anlatıyordum yalnız bir adamcasına ve bir kent ağlıyordu duyduklarından. Yüreğime düşen cemrelerin üzerinden bir mevsim geçmedi henüz. Her dizesinde kendime rastladığım ömür kitabının sayfalarında bir sevgi kalmıştı elimde ve ben isimsiz bir adada paylaştığım bir lokma ekmek gibi sana savrukluğumu, senin için sızlayan bu yüreği sorguluyordum.
Ben ki, nemli yatağımda dalından koparılan bir gül dalının çıkardığı sesi dinleyerek büyüttüm yüreğimi. Sevginin yüzüne yakın tutarak yanağımı, aşk zerrecikleriyle suladım gönlümü. Ne çok şey söyledim, ne çok şey yazdım da kimse bilmedi sözlerimi, kimse okumadı imgelerimi. Bedenimi sıkan bir mengene gibi, damarlarımı alt üst eden buz kuyularında bir dere sürükledi tüm düşüncelerimi.
İnsanların bu kadar çok olduğu bir atlasta yalnızlık hiçliktir aslında. Özlem taşıyan otobüslerle, umuda açılan yelkenlilerle ve gökkuşağına dokunmak isteyen kuşlarla bir başka döner bu dünya. Yalnızlığı paylaşırsın da, yalnızlığının göz yaşlarını kimselere gösteremezsin. Ne begonyaların, ne lalelerin, ne de kardelenlerin hiçbir zaman pamuk prensesinin olmadığı bir umut pazarında hiçbir insan acının, bir gül gibi koktuğunun ayırımında değildir.
İnceliğin ipek gelinlikler giydiği, gülün mevsimsiz açmadığı ve unutulmuşluğun kan yazmalı kitaplarda bulunduğu bir ömür kütüphanesinde napoliten şarkılar hüzünlü bir göğü yansıtır. Bu asla yorumlanamaz keder faslında narin dalların koparılırken çıkardığı seslerde, yabanıl bir boşluk geçer benim de yüreğimden. Gizli bir keder böler ansızın uykularımı ve kaçarım içimde taşıdığım gelecekten, kaçarım bir gün meyveye dönüşecek tüm umut karelerimden.
Kanatlarını gökle büyüten ve aynı göğe bir uçtan bir uca değen bir Anka kuşunun, rüzgarın hüznünü dinlediği yüksek tepelerde insan, uçsuz bucaksız kıyılarda aşkı arayan bir yürektir. Sesi biriktirdikçe kendi içinde sessizliği öğrenir ve yüreğindeki o hassas boğuntuyu ne yapsa atamaz. Dünyanın var olduğu, ışıkların yeryüzüne düştüğü ilk günden bu güne, şaha kalkmış binlerce yılkı atının topuklarıyla ezilen, milyonlarca ejderhanın ve bir o kadar da isimsiz yaratığın çatal dilleriyle büyük yangınlar yaşadı bu evren. Yüreğin lav çukurlarıyla sevda göğüslerde soluklandı ve her defasında da yüreklerde sonlandı.
Kim ne söylerse söylesin, kelimeler dingin çoğalmayı sağdığında dalgalar dağ rüzgarına yenik düşerler. Acılara fırtına sevinçler yükleyerek sevdanın enlem boylarında bir sonsuzluk aramaktır düşlerde. Öyleyse bir el ver acılarıma, bir omuz ver içimdeki aşk sancılarına. Rüzgarımda bulut ol ve tamamla içimdeki o büyük boşluğu.
Bu ruhumuzu sağan hüzün saatlerinde ısırgan kaygılarından yeni özlemler yarat şimdi. İçimde kükreyen hayvanları sal kafeslerinden. Cürümünle ya beni yeniden yarat, ya da düşlerindeki masalların ülkesine sal. Meylerim, şaraplarım ve kabuslarım dökülsün yerlere, sensizlik celladı vursun boynumu. İçindeki kinine adaklar adayıp sözün en kalabalık ordularıyla çiğne bedenimi. Bilesin ki sevdan candan tatlı, yalnızlık katran karası. Şimdi, gözlerinin pınarlarında üşüyor şiirlerim, titriyor imgelerimin sevda coğrafyası.
Selahattin Yetgin
YORUMLAR
Tgk'ye hitafen...
Okuduğunuzun bir deneme olduğunu söylememe gerek var mı bilmiyorum. Ancak şiirdeki normları ve formatları inkar etmemiz için de şiiri yazmaktan çok tanımıyor olmam gerek. Yıllardır o muhteşem dünyanın içinde biri olarak ne sorduğunuzu anlayabilseydim size cevap vermem daha kolay olurdu.
Üzgünüm diyorum.:)
Şiir ve sevgiyle kalın...
Bu ruhumuzu sağan hüzün saatlerinde ısırgan kaygılarından yeni özlemler yarat şimdi. İçimde kükreyen hayvanları sal kafeslerinden. Cürümünle ya beni yeniden yarat, ya da düşlerindeki masalların ülkesine sal. Meylerim, şaraplarım ve kabuslarım dökülsün yerlere, sensizlik celladı vursun boynumu. İçindeki kinine adaklar adayıp sözün en kalabalık ordularıyla çiğne bedenimi. Bilesin ki sevdan candan tatlı,
''yetiniyorum zerresiyle mutluluğun
kalemimin kemiğine
dayanan bıçak
biledikçe sevgimi
tükenene kadar yazacağım
seni sevdiğimi
bağıracağım göklere
ve geceyi durdurucak
zamann...''
sevgimdesin çok güzeldi yine
Bu ruhumuzu sağan hüzün saatlerinde ısırgan kaygılarından yeni özlemler yarat şimdi. İçimde kükreyen hayvanları sal kafeslerinden. Cürümünle ya beni yeniden yarat, ya da düşlerindeki masalların ülkesine sal. Meylerim, şaraplarım ve kabuslarım dökülsün yerlere, sensizlik celladı vursun boynumu. İçindeki kinine adaklar adayıp sözün en kalabalık ordularıyla çiğne bedenimi. Bilesin ki sevdan candan tatlı, yalnızlık katran karası. Şimdi, gözlerinin pınarlarında üşüyor şiirlerim, titriyor imgelerimin sevda coğrafyası.
yüreğine sağlık varol üstad