- 1198 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
GÖÇ
Saçları tamamen ağarmış,yüzündeki çizgiler derinleşmiş;bakımsız bıyığı,tıraşı gelmiş sakalı, derbeder bir görünümü ile bütünleştiriyor, O ise vurdumduymaz tavırları ile oturduğu sandalyede çayını yudumlamaya çalışıyordu.Bu arada karşısındakiçocukluk arkadaşına boğuk ses tonuyla çocukluk yıllarında kalan bir anısını anlatmaya çalışıyordu."-O zamanlar kaç yaşındaydım,ya sekiz ya da on.Babamla birlikte şehre inmiştik.O günde hava öyle fırtınalıydıki,kış mevsiminin sonları.Çocuk yaştaydım ama bazı şeyleri kavrayabiliyordum.O gün şehirde farklı bir hava esiyor olmalıydıki,babamın sakin tavrı,tedirgin ve heyacanlı olmuştu.Arada bir konuştuğu kişilerle birşeyler fısıldaşıyorlardı.Ben de meraklanmıştım. Babama sorduğumda:"-Hiçbirşey yok."diye geçiştirmiş.Sonra birden "-Bugün bir adam asacaklar." demişti.O sırada çay ocağındaki kahveci,çayları tazeledi.Garson, duvardaki radyonun düğmesini biraz daha açtı.Spiker, bir ana haberlerini veriyordu.Garson,hem çayları dağıtıyor hem de "-Adam kaçırmalar,öldürmeler,soygunlar,bitmeyecek gibi.Doğudaki yara deşilmişe benziyor.." Tepside tuttuğu çaylardan ikisini,derin sohbete girmiş olan iki yaşlının masasının üaerine bıraktı. "-Buyrun Ahmet dayı,tavşan kanı çaylarınız..Ahmet,radyodan gelen seslerle kendi konuşmaları karışmış olmalıki "-Oğlum,radyonun sesini biraz kısar mısın."Garson,"-Peki,Ahmet dayı." Ahmet ile arkadaşı birer sigara yakıp tekrar sohbetlerine daldılar.."..-Ya işte böyle.nerede kalmıştım, haa asacaklar diyordum.Adamın suçunu da öğrendim.Adamın yaptığı cinayetleri dinledikçe katilin görüntüsünü,gözümün önünde canlandırıyordum da : Canavar gibi olmalı diye düşünmeye başlamıştım.Sonra..sonra..Unutkanlıkta baş gösterdi ya.Neyse katilin cinayetlerine mi geçeyim yoksa asıldığı anı mı anlatayım. Arkadaşı Halil, "-Cinayetleri daha ilginç olmalı.Onları anlat hele..Halil ile Ahmet çocukluktan beraberlerdi.Karşılıklı sohbetlerini severlerdi.Bazan yalan da karışsa bile..Ahmet,"-Katil yakalana kadar on kişiyi doğramış.Kurbanlarının başına arkadan elindeki satırla bütün gücüyle indirir,avlarının başlarını gövdesinden ayırır ve kelleleri ayrı bir yerde saklarmış.Ben yine de bu işlerin sebebini çözememiştim.Haklı olan kim?.Halil,heyacanla:"- Yine de insanı öldürmek canilik.İsterse katil haklı olsun.Aslında o her cinayet işleyişinde kendinden intikam alıyor,kendinden kaçmaya çalışıyor."Kahvenin gürültüyle açılan kapısı,sohbeti kısa bir süre için kesmişti.Altı kişilik tarım işcisi grubu,ellerindeki pancar yükleme boşaltma aletlerini kahvenin dış duvarına dayayıp içeriye girmişlerdi.Bazıları,sandalyelere yan oturdular.Yorgun bir iş dönüşüydü.Yorgunluk belirtilerine rağmen yüksek sesle konuşmaktan kendilerini alıkoymadılar."-Arkadaş,şu pancar söküm işleri daha yeni başladı.Bu iş aşağı yukarı iki ay sürer.Bugün, gelir gelmez ilk siftahı yaptık.Bir traktörün yüklenme boşaltılmasına beş bin lira veriyorlar.Çekilen zorluğa göre az ama idare edecen,ne yapalım.Bu işte bittiği zaman dayan tekrar gurbet yollarına,her yıl olduğu gibi.Gurbete gitmektense şu Kazova köylerinden birinde ırgatlık yapmaya razıyım."Diğer işci de ona bir şeyler anlatmaya çalışıyordu.Hepsi de dağ köylerinden aşağıya inmişlerdi,mevsimlik tarım işcileriydiler.Pancar işcilerinin yüksek sesle konuşmaları ile sohbetleri yarım kalan Ahmet ile arkadaşı işcilerin sohbetlerine kulak misafiri olmuşlardı."-Efendi evlat,kalacak yer arıyorsunuz anlaşılan.Evimin bir odası boş sizlere verebilirim.Kirası önemli değil.Yeterki yalnızlık canavarından kurtulayım.Şenlik olsun,yanımda,bu kafi.Ahmet dayının iyi niyeti ile karşılaşan işciller,sevindiler.Zira Kazova köylerinde mevsimlik tarım işcileri için barınaklar oluşmamıştı.Sadece kuzeyden dağ köylerinden grup grup çadırlarıyla gelenler(çoluk ve çocuklarıyla birlikte) çadırlarını tarlalara kurup iş bitene kadar kalırlardı,dışarının ayazında...Ahmetle işciler birlikte ayrıldılar.O sırada kahvenin dışındaki ufacık bahçede oturanlar değişik sohbetlerin içerisinde çaylarını içip sigaralarını tüttürüyorlardı...Henüz eve varmadan köyden çıkmaya hazırlanan bir kamyon,hırıltılar çıkarıyordu.Ahmet dayının gözleri "kamyonun üzerine taklmıştı."-İşte bir göç daha.Böyle giderse köyde insan kalmayacak.Köy, boşalacak. İşcilerden biri,"-Ne göçü dayı?. "diye sordu. "-Ne göçü olacak,köylü karnını doyuramayınca ne yapsın.Büyük şehirlere akın ediyorlar..Konuşmala
ra köylülerin diğer sorunları da yansıyordu.Konuşmalar sürerken Ahmet dayının evine gelmişlerdi.Evin içerisindeki sessizlik karşısında işcilerden biri,"-Niye tek başınasın Ailene ne oldu.?" Ahmet,başından geçenleri bir çırpıda anlattı:"Her göç gibi kendisinin de aynı kaderi paylaştıklarını ve ailece İstanbul’a taşındıklarını fakat kendisinin orada sıkıldığını tek başına da olsa köyde yaşamaya razı olduğunu söyledi."Konuşmaya,sohbete, adam bulamadım.Herkes,birbirine yabancı.Çocuklar orada,ben burada,yaşıyoruz,işte.."
Köy kahvesine geri döndüklerinde kahvenin bahçesindeki topluluk biraz daha fazlalaşmıştı.Kuzeydeki dağ köylerinden at arabalarıyla gelen üç ailelik tarım işçileri grubunun konvoyu,kahvenin yirmi metre güneyindeki demirci dükkanın önünde bekleşiyorlardı.Demirci ustası,konvoyun arabalarından birinin tekerleğini yapmakla meşguldü.Ahmet dayı,boş bir sandalyeye ilişirken karşı masadan gelen Halil,yanına oturdu.
Yarm kalan "cinayet" sohbetlerine tekrar başladılar. "...Sonunda katil yakalanıyor.Katil,asılacak.Cezası idam.İşte tam da o gün babamla birlikte şehirdeyiz ya..Tam o esnada çırtlak bir ses, konuşmaları tekrar böldü." Vay Ahmet dayı,sen nerelerdesin.Bir İstanbul bir de Dökmetepe köyü.Arada gidip geliyon."Ahmet dayı,umursa
madı.Kadir’di.Köyde ona "yalama Kadir"derlerdi.Her lafa hop diye atlardı.Köylü alışmıştı artık "ona. "-Garson oğlum,Yalama Kadir’ e bir çay" diye seslendi.Velhasıl Halil efendi,katil,dar ağacının altına getirildi.Halkın tepkisini görecektin.Bağırmalar,çağırmalar.Az daha unutuyordum ,katil,ufak tefek birisi olarak karşımıza çıkmaz mı.Hatta korkuyla babamın elinden tutmuş "-Ufacık adamlardan katil o-
lur mu "diye sormuştum,babama.O anı hiç unutamam ,unutamam.Yalama Kadir,çayını bitirmişti." -Eyiki asmışlar o canavarı" diye söylene söylene kahveden uzaklaştı,karşı köşedeki kahvenin kalabalığına doğru yöneldi.Bir çay da oradan nasiblenmeyi
düşünüyordu...AYHAN SARIKAYA 1987 Dökmetepe köyü/Turhal
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.