- 439 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
"YÜREĞİM SİZE ENGELLİ”
YÜREĞİM SİZE ENGELLİ
“Yüreğim/de gözlerim/de Mehmet/in”
“Yüreğim size engelli” onu “Mehmetlerin yalnızlıklarına bıraktım”
O gün, bir belediye başkan adayının tanıtımın toplantısına katılmam için arkadaşlarımın ısrarlı teklifine, zorlada olsa “evet” dedim.
Bir semtten bir semte uzun yolculuktan sonra; toplantının yapılacağı mekânı görünce de, neden “hayır” demedim diye hayıflandım.
Dört bir etrafı açık, sadece bir çatısı olan yazlık bir restoran; etrafı muşamba ile sarılmış kışlık hale getirilmeye çalışılmıştı…
Bu haliyle de ,sokaktan salona girer girmez, nerdeyse dışarıdan daha soğuk dondurucu havanın içinize kadar işlediğini hissediyorsunuz..
Salonda ki az sayıda insana bakarak; “belli ki bu soğuk yüzünden pekte kimse gelmemiş, bizde bir an evvel gideriz” diye düşündüm.
“Ne yani, bir belediye başkanı için bu kadar soğuk çekilir miydi?”
Köşeye konulan iki tane elektrik ocağı kocaman mekânda çok komik bir görüntü sergiliyordu.
Hayret! “Bu soğuya rağmen, ocakların önünde ısınmaya çalışan kimse yoktu.”
Oturur oturmaz, kalabalığın arasında ki sıcak hava , sevgi birlikteliği dikkatimi çekti,.. Her kes heyecanlı kıpır kıpırdı…
Çok üşüyeceğimi düşünürken, bana kadar yayılan bu sıcaklığın ve sevginin nedenini anlamaya çalışır gözlerle etrafıma bakınmaya başladım/ki.
Gülümseyerek bize bakan, bir çift göze takılı kaldım.
“O” kocaman boncuk gibi gözleri, utangaç hali ile ellerini sürekli ovuşturarak karşımızda duruyordu… Bana doğru geldiğini düşünüp ayağa kalkarken…
“O boncuk gözler” hızla koşarak “tanıdık bulduğu” yanımda ki kız kardeşime sarıldı.
“Bütün masumluğu, insanın güzel yanı ile..”
Uzun uzun baktım “bu temizliğe, masumluğa…”
Ve bu masumluğa kenetlenmiş, salonda ki onlarca insana…
HOŞ GELDİN İNSANLIK YANIM
Orada, onlarca annenin babanın yanında “oturan masumiyetlerde” insan yanımızı gördüm.
Kimisi konuşamadığı için gözleri ile sorular soruyor, kimisi ellerini sayıyor, kimisi anlamsızca bağırıyordu.
Bu gün, bir avuç engelli Ailesi, birlik ve beraberlik kurarak sorunlarını adaylara ulaştırmak, seçimden seçime çalınan kapılarından ”bizde varız” demek için, bu yarı açık salonda “bir umut” diye toplanmışlardı.
Mehmet, “bu anlamlı gurubun yüreklerindeki sevgiyi ve umudu taşıyan ifadesi ile” hepimize tek tek sarıldı, yarım yamalak konuşması ile “hoş geldiniz” dedi.
“YÜREĞİM AYDINLANDI, YÜREĞİM AYDINLANDIKÇA AĞLADI, AĞLADIKÇA İSYANLARDA KAYBOLDUM.”
Arkadaşlarımın, bu sessizliğe umut olmak için geldiklerini anladığımda; içimin ateşi avuçlarıma çoktan dökülmeye başlamıştı.
Amaçları, bir avuç Mehmet ailesinin seslerine “daha doğrusu sessizliklerine”destek olmak, başkan adaylarının seçim vaatlerinden bir söz almak.
Biraz ilgi gösterilmesini, yalnızlıklarına sahip çıkılmasını sağlamaktı ama…
O gün; onların bu sesine sadece bir belediye başkan adayı kulak vermiş gelmişti,
diğerlerini saatlerce “o soğukta” bekledik, beklediler.
Mehmet sıcak… sevinçle oradan oraya…
Onlar yarın ne olacaklarını bilemeden gülümserken, anneler babalar bir ümit derdinde…
Yetmeyen devlet ilgisini, yüzlerine kapanan kent sokaklarını anlatırken, Mehmet’in annesi diyordu ki;
“ Çocuklarımız öyle mutlu öyle huzurlu olsun istiyorum ki sağlıklı çocukları olan analar babalar bizim çocuklarımıza imrensin.”
Yüreğime kazıdığım bu görüntüde ; “Mehmet sıcak” bana poz veriyor…
O kadar güzel ve yakışıklı kibar ki soru sorduktan sonra cevabımızı alana dek bekliyor. “Mehmet bana poz veriyor” resmini çekiyorum.
Makineden ona bakıyor, saniyeler içinde yaşanılası hikâyeler yazıyorum.
“ Nasıl bir dünya ki “bu güzellik” sevgiye şımarmayı hiç bilemeyecek” …
Fotoğraf Makinesi’nin kamerasından ona zum yaptım, kısa kesilmiş siyah saçlarını öptüm, okşadım.
Tüm engelli çocuklarımızla birlikte Mehmet’e bir tılsım diledim, daha sonra onları cennetin güzelliklerinde hayal ederek biraz kendimi rahatlatmaya çalıştım…
Buraya gelirken ”ne gerek vardı” diye hayıflanmıştım ya…
Şimdi de nasıl giderim diye kendime mazeretler uydurmaya başlamıştım.
Onlar umutlarını kapıdan giren beyaz gömlekli kravatlı beylere bağlamıştı, bense “bir umut olsam da nasıl olsam” diye düşünmeye başlamıştım.
UTANDIM
Zaman geçti…
Ne gelen vardı, ne giden…
Belli ki “adaylar” propagandaları için, oy potansiyeli yüksek katmanlar bulmuşlardı…
O gün, bir belediye başkan adayından başka hiç gelen olmadı, üzgündüler…
Gitmek için ayaklarımın üzerine kalkarken, ayaklarımın insansızlığından utandım.
Veda etmek için tekerlekli sandalyelere bir adım attım,onlarsa bana on adım….
Mehmet “gitmeyin” dedi…
Belli ki aynı toplantılarda bu görüntüleri çok yaşadı;
Geldiler sevdiler, umut verdiler ve bir daha dönmediler.
İnsanların, onlara bıraktığı yalnızlıktan o da korkuyordu...
Ben o gün gözlerime Mehmet’leri koydum…
Üşüyen bedenimin, “Mehmet’le” ısınan yüreğini, yalnızlıklarına bıraktım.
Ve binlerce Mehmet’i yalnız bırakan yüreklere lanet ederek… Ayrılırdım…
YERELDE ULUSALDA BİZİ YÖNETENLER:
“Mehmetler” sırf engelli oldukları için:
Yarınların da; kimsesizliğe, çaresizliğe atılıyorlarsa…
Sokağınız da yan yana can cana size sevgiyle gülümseyemiyorlarsa…
Yanınızda, kolunuzda size/bize arkadaş olamıyorlarsa…
Bu dünyaya padişah olsan ne yazar…
“İnsan yanın eksik ,insan yanın üşüyor, farkında değil misin .?”