- 426 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
AHMET BABA
AHMET BABA
Arap’ın meyhanesi çiçek pasajını andıran bir sokakta.
Sağlı sollu hep meyhaneler serpiştirilmiş etrafa.
Eski tip bir evden bozma , balkonlu bir meyhane bu.
Masaların üstü beyaz ve pembe mermer.
Kimi çatlak , kimi aşınmış senelerden.
Erim vardı oturan benim yanımda.
Hani bahsetmiştim.O ut çalan arkadaş.
Eski fasıllardan söyledik bir ağızdan.
Masanın bir kenarında üç yavru kedi.
Biri beyaz , biri siyah , biri de gri.
Paylaştık balıklarımı.
Bir ara, yan masaya bir ihtiyar oturdu.
Hırpani ; üstünde eski bir Çerkez yeleği.
Ak saçlı , mavi gözlü , kısık sesli , güler yüzlü bir ihtiyar.
Üç günlük sakalın beyaz gölgesi sarmış yüzünü.
Beyazlığa rağmen , kırış , kırış bir surat.
Belli ki çok çekmiş.
Bir tekel birası istedi.
İki paket Birinci sigarası çıkardı cebinden.
Birinden bir sigara çıkardı yaktı , diğerini de masaya boşalttı.
Bir Birinci paketi dolusu , terden şekerleri erimiş kuru üzüm.
Beş altı kuru üzüm attı ağzına , bir yudum bira çekti bardağından.
Gözleri daldı uzaklara , başı bizim söylediğimiz fasıllara uygun hafiften sallanaraktan.
Karşı masada dört kişi oturmuş.
Gençten hepsi. Yaş ortalaması on sekiz.
Uzun saçlısı bağırdı.
Hey ihtiyar ; gel buraya.
Ofluya puflaya kalktı yerinden , bir elinde kaşarlanmış mavi bir tombala torbası , bir elinde tombala kartları , beş numaralı.
Gitti yanlarına.
Üç kart aldılar.Her karta on iki numara çektiler.
Biri tombala yaptı , bir paket Maltepe sigarası kazandı.
Geri döndü ihtiyar , kederli oturdu yerine.
Selam Baba dedim.
Selam oğul dedi.
Dertliydi.
Selanikliydi Ahmet Baba.
Muhacirdi.
Yetmiş yaşındaydı tam tamına.
Gençliğinde namus uğruna iki kişiyi öldürmüş , idama mahkum olmuş , sonra müebbede çevirmişlerdi.
Otuz dört yıl hapis yatmış.
1950’lerde Demokrat parti seçim mücadelesinde genel af vaat etmişti tüm mahkumlara.
Memleketteki bütün hapishanelere mektup yazmışlar , Demokrat partiyi seçmişlerdi iktidara.
Ahmet Baba aftan yararlanarak çıkmış 34 sene sonra bu piç dünyaya.
Ahmet Baba yalnız , Ahmet Baba çökmüş , Ahmet Baba parasız.
Hapiste matbaacılık öğretmişler.
Bir beş sene idare etmiş , sonra iyice hastalanmış bir ara.
Seksenlik bir ablası , seksen beşlik bir eniştesi varmış hayatta.
Eniştesinin emekli maaşıyla geçinmişler bir süre ; yedirememiş kendine.
Tanıdık biri almış tombala takımını , hediye etmiş.
Bütün gün oflaya puflaya dolanır Ahmet Baba.
Akşama bir şişe bira ile bir Birinci paketi dolusu kuru üzüm parası çıkarmak için.
Üzgündü ; bir Maltepe gitti bizim diye.
Canım sıkıldı.
Ahmet Babayı soframa aldım.
Rakı ısmarladım ikimize de.
Sonra seninle tanıştırdım.
Resmini gösterdim;
Güzelmiş dedi.
Resmini öptüm;
Mutlusun dedi.
Ahmet Baba en çok ondan yakındı.
YALNIZDI.
Gelmiş , gidiyordu.
Hayat değer mi Baba dedim;
Değmez dedi.
Gözlerim buğulandı.
Ben kimim dedim;
İnsansın dedi.
Ölüm dedi;
Ben güldüm.
Anan dedi;
Burnunu gösterdim.
Baban dedi;
Çillerini saydım.
Aşkı buldun mu dedi;
Göz bebeklerindeki ikiz noktayı anlattım.
Ağladı benimle Ahmet Baba.
Ben özlem ilen , hasret ilen ;
o kahrederek ağladı. Boşa geçen yetmiş senesini düşünerekten.
Sonra kalktık beraber.
Bir akşam seninle de Arap’a gelip beraber içeriz dedim. Olur dedi.
Oflaya , puflaya , o bir elinde tombala torbası , bir elinde kartları ; kafası maziyle dolu ablasının evine ;
ben sarhoş , ben sensiz , ben hasret , otelin yolunu tuttuk.
Aslında pek fark yok aramızda sevgilim.
Bir Atila var yirmi dokuz , bir Ahmet Baba var yetmiş.
İkisi de muhacir soydan , ikisi de kalender.
Biri ele geçiremediği mutluluğa , biri elindeki mutluluğun özlemine kahır eder.
Fakat aynı rakıdır başlarını döndüren , aynı özlemdir kahreden, aynı balık dır karınlarını şişiren.
Bursa – 1972
Atila Bozoğlu – Eski Foça