SANA GELDİM...
Yolar uzak sana, denizler dalgalı yalnızlığımda ve kimsesiz küçüklüğüm avuçlarımda... Sarı saçlarım vardı aynı renkte gözlerim, kıpkırmızı dudaklarım ve korkak küçücük yüreğim.. Ellerim inceydi avuçlarım beyaz ve güçsüz! Patika yolların kenarlarındaki papatyalar kadar masumdu küçüklüğüm. Oysa hala öyle yüreğim, dizlerimde koşarken düşdüğüm yaralar gibi yüreğim. Hani dayanamaz kabuk baylayan dizlerimi soyardım, sonra canım yanar ağlardım, hala öyleyim bilemezsin. Yaralı kalbiim kaç kabuğunu tutmakta soyulmaktan deşilmekten kanayan kalbim kaç ağrısını yaşamakta...
Başımı yorganın altına sokmadan uyuyamazdım, korkardım ağlardım gece yarıları şimdilerde başım yorgan altında yine, ağlamaklı sessiz sessiz seni özlemekte kimsesiz...
Ve sen uzakların adamı sana geliyorum, en uzağıma çocukluğuma, masumluğumla sana geliyorum... Sakın acıma yaşlı gözlerime, acıma titreyen yüreğime, sakın acıma bana. Sen sadece kendine şu katılığına acı ...Buz gibi ellerin; hiç değişmemiş, yüreğin gibi...Çatık kaşların altında titreyen gözbebeklerinin arkasında gizlenen çocuğa geldim. Uzak yollardan geldim.Dayanamadım sana geldim, buz gibi yüreğine, bütün masumluğumla üşümeye geldim...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.