- 1570 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
Cennette sigara içilir mi ?
Sabah ezanının minarelerden yankılandığı vakitte evin telefonu avaz avaz çalmaya başlamıştı. Ahizeyi kaldıran genç kız annesinin telaşlı sesini dinledikten sonra usulca telefonu kapatıp olduğu yere çöktü. Bir süre gözlerini kapatıp gelecek olan zor günleri canlandırmaya çalışsa da, her ne kadar buna kendini hazırlamaya çabalasa da olmuyordu işte. Kapalı gözlerinde kaynayan yaşları durduramıyordu.Yan odada mışıl mışıl uyuyan küçük kardeşini uyandırmalıydı.
--Meleğim, hadi uyan hastaneye gitmeliyiz, dedi henüz sekiz yaşında olan erkek kardeşine.
1990 yılı Nisan ayında hastane ve ev kapı komşu olmuştu.Genç kız, bir yandan çalışıyor, kardeşine bakıyor, diğer yandan iş çıkışlarında hastaneye koşturuyordu. Kanser denen illetin her ailede söndürdüğü bir kandil vardı elbette. Bu defa da kara bulutlar bu ailenin üzerinde çevrelenmiş, evin babasını kurban olarak seçmişti.Tedavi sürecinde yaklaşık üç ay boyunca sandalye üzerinde sabahlayan annelerinin zayıflayan bedeni, solgun gözleri…Babalarının her sabah bembeyaz yüzü ve kemiklerine yapışan derisiyle hastane penceresinden dışarı umutla bakışı…Elden gelenin yapılmasına rağmen daha fazlasına gücün yetmeyiş olması…
Sekiz yaşında bir çocuğun babasıyla geçirdiği zamanlarda hatırlayabilecek kaç anısı olabilirdi ki…Üç ya da dört yıla ne kadar sığarsa o kadar.
Çocuklar değil mi küçük yaşta yaşadıkları şeylere göre hızla büyüyen. Büyürken de büyüklerin hafızasına kazınacak derecede ders verici laflar eden.
Daha birkaç ay öncesi babasıyla oyunlar oynayan çocuk, babasının dudağında sabitlediği sigaradan her seferinde şikayetçi oluyor,” Baba içme kalbin durur” diye o minicik kalbinden büyük laflar ediyordu. Babasının dudağına, parmaklarına mührünü vuran katranlı dumanı ömür buyu hayatından men edecekti.
Oysa teşhis konduğunda sigarayı yasaklamıştı doktorlar. İçmiyor sanıyordu eşi, dostu. Koskoca hastanede sağlık bulmaya giden koca bir adam söz dinlemeliydi ki her sabah gök yüzüne umutla bakıyordu. Kimse bilmiyordu bir yolunu bulup dışardan sigara sipariş ettiğini.Tuvalet bahanesiyle girip o küçücük dört duvarın içinde hücrelerini emene teşekkür ettiğini.
--Kalk meleğim, annemiz aradı.Hastaneye gitmeliyiz. Babam bizi görmek istiyormuş. Özlemiş seni…
İri siyah gözleriyle, büyümüş tavrıyla hemen yatağından doğruldu çocuk. Hızla üzerini değişti.Ablasının elini sımsıkı tuttu.
………….
Hastane merdivenlerini üçer beşer çıktılar. Koridorda bekleyen annelerinin kızarmış göz çanaklarına bakarken hıçkıran cümleleri anlamaya çalışıyorlardı.
--Babanız, babanız, dedi anne……………………..ve konuşamadı.
Genç kız, kardeşinin elini sımsıkı kavradı ve rast gele bir hasta odasından içeriye soktu.
--Sen burada biraz otur, ben az sonra gelip alacağım seni, dedi.
Babasının odasına girdi genç kız.Hayatının en ağır görevini yapmanın çaresizliği ile babasının son nefeslerinde bir parça pamuğu suya bandırıp babasının dudaklarına değdirdi.
……………………..
Her sabah baktığı pencereye dönüktü babasının yüzü.Yine dışarı bakıyordu. Katar katar beyaz bulutlar geçiyordu.
Yavaşça yüzünü çevirdi babası tam gözlerinin içine,tam yüreğinin ortasına düşen kordan bakışlar…Yan odada iri gözlü minik melek…
……………………….
Odadan çıktı kardeşini bıraktığı odaya girdi .
--Abla ben babamı ne zaman göreceğim ?
--Babamız, bak meleğim; az önce babamızı melekler cennete götürdü. Bekleyeceğiz….
Boğazına demirleyen gemi miydi ? Duyduğu feryatlar kulaklarında yankılanırken…
Kocaman siyah gözleri yuvalarından taşar gibiydi çocuğun. Başını öne eğdiğinde hastane odasının formaldehit kokusuna dökülüyordu inci taneleri. Hafifçe başını kaldırdı;
--Abla, abla peki, cennette sigara içilir mi? Yasak mıdır sigara içilmesi ?
Özlem Pala