- 591 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
ŞEHİT, BALBAY, ERGENEKON
Darbe günlükleri diye bildiğimiz "Sarıkız", "Ayışığı" gibi isimler verilen gizli planlar medyaya düştüğü için hemen hepimiz haberdarız yakın geçmişte yaşananlardan.
Ergenekon davası sanıklarından işçi partisi yöneticilerinin, "Ergenekon Şeması" açıklansın iddialarıyla, Mit tarafından hazırlanan ergenekon yapılanması dökümanlarını nedeniyle zamanın Mit yöneticisinin yargılanması talepleri de bu günlere denk geldi tesadüfen..!
Perinçek tayfasının kendi pravdalarında açıkladıkları şemalarda Aydın Doğan ve Ertuğrul Özkök adı da geçiyordu.
Sarıkız ve Ayışığı gibi darbe planlarıyla eşzamanlı olduğu anlaşılan ve hemen hepsi birbirini doğrulayan, birbirinin sağlamasını yaptıran Cumhuriyet gazetesi yazarı Mustafa Balbayın bilgisayarından silemediği notları da ne ilginçtir ki Doğan Medyası organlarında geniş yerler vererek yayınlandı.
Balbayın notlarından, darbe planlayıcılarının Özkök ve Doğan medyasından pek umutlu olmadığını ispat etmeye çabalıyorlar gibi algıladı dikkatli okuyucular bu girişimi.
Genel kurmay başkanı Hilmi Özkök ve Ertuğrul Özkök kastedilerek "Türkiye ne çekiyorsa iki Özkökten çekiyor" anlamına gelecek espriler yaptıkları anlaşılıyor aralarında darbe hazırlayıcıları, Balbayın notlarına göre.
Bütün ergenekon süreci boyunca davayla ilgili sızdırma haberlerin kaynağı olmamış Doğan medyası ne hikmetse bu sefer kendisi sızdırma heberleri , kendilerini aklamak için kullanmış gibi görünüyor bütün gazetelerinde, geniş şekilde bu sızdrıma haberleri yayınladıklarına bakıldığında.
Emekli paşaların ses kayıtlarında ya da diğer kasetlerde, sızdırma haberlerde "Devam eden dava ile ilgili bu haberleri yayınlayamazdık" mazeretine sığındıklarını hatırladığımızda bu son yaklaşım gerçekten ilginç.
"Bakın işte darbeciler bizi de beğenmiyor, bizim onlarla ilgimiz yok" şeklinde de okuyabiliriz bu durumu.
Oysa Ergenekon örgütü destekçisi medyada genellikle Balbay korunmaya kollanmaya çalışılmıştı.Gazete yöneticileri, köşe yazarları koşa koşa "terör örgütü zanlısı" bir gazeteciyle "mesleki" dayanışma adına imza günleri düzenliyorlardı.
Suçu ispat edilmedikçe masumdur, insani olarak meslektaşımızla dayanışma sergiliyoruz diyorlardı.
Bu noktada, başka bir gazeteci, başka bir köşe yazarı Hüseyin Üzmez için yaptıkları yayınları hatırlayanlar gülümseyeceklerdir herhalde..
O da gazeteci, o da yargılanıyor, o da suçu kesinleşene kadar masumdur vs. diyerek mesleki dayanışma mı göstermişlerdi, yoksa mesleki linç mi sergilemişlerdi , balık hafızalı olmayanların hafızasına havale edelim bu notu...
Balbayın notlarına göre bazı üst düzey komutanlar, ordunun başındaki Özkök paşaya "Molla" yakıştırması yapıyorlarmış.Darbe planlarını onun engellediğinden bahsediyorlarmış.Özden Örnek paşanın önüne mal varlığındaki artış konmuş, Eruygur Paşanın önüne Ayışığı darbe planları konulmuş ve geri adım attırılmış gibi notlar çıkarılabiliyor Balbayın sildiklerinden.
Yine Balbayın notlarına göre, Balbay karargaha çok rahat girip çıkabiliyor, üst düzey askeri yetkililerle samimi toplatılarda bulunabiliyor, hatta bir keresinde yapılacak bir açıklamanın düzeltilmesinde bile rol oynayabiliyor.Balbay gazetesindeki yazı ve haberlerinde kendisine dikte edilenleri kullanıyor ve bunun karşılığında afferimler alıyor.
Benzeri bir çok asker medya ilişkisi, hayretler uyandıran, dudak uçuklatan, dehşete düşüren türden notlara göre.
Bu hafta şehitler haftası.
Çanakkale Zaferinin kutlandığı bir hafta.
Çanakkalede, Kurtuluş savaşında, Terörle mücadelede hayatlarını bu ülke için feda eden aziz şehitlerimizi rahmetle ve minnetle anıyoruz.
Bu zaferlerde ve mücadelelerde çünkü askerin başında gerçek askerler vardı.
Mustafa Kemal çanakkale savaşının en önemli dehalarındandı diğer "asker" komutanlarla birlikte.Kurtuluş savaşında da Mustafa Kemaller, İnönüler, Karabekirler, Fevzi Çakmaklar ve yüzlerce değerli komutan orduların başındaydı.Askerdiler, işlerini, vazifelerini asker gibi yaptılar va zaferlere imza attılar.
Mustafa Kemalin Balkan savaşı sırasında söylediği gibi siyasetle uğraşmak isteyenler üniformalarını çıkarmalıydı.
Bu şehitler haftasında da yakın geçmişteki şehitlerimizi, Balbay notları, ergenekon örgütü davasında dile getirilenler, ortalığa saçılan emekli bir kısım zanlıların ses kasetleri
gölgesinde düşünüyorum.
Beynim zonkluyor, içim daralıyor, öfkem sığmıyor yüreğime.
Dağlarda mehmetçikler birer birer hatta patır patır üçer beşer şehit olurken eş zamanlı olarak ülkenin başka mahfillerinde yaşananları düşündüm.
Dağlıcayı, Aktütünü, Gabar şehitlerini düşündüm.
Toprağa gömülü bulunan silahları, patlayıcıları, bilumum mühimmatı düşündüm.
Bunlarla ilgili yapılan soruşturmaları, halkla paylaşılacağı söylenen sonuçlarını merak ettiğimi düşündüm.
Ülkede geçmişte yaşanan suikastleri, provakasyonları, toplumsal olayları düşündüm.Cumhuriyet mitinglerini, dernekleri, sivil toplum kuruluşlarını düşündüm.
Şehit analarını şehit ailelerini düşündüm.
Vatan için , hiç hesapsız sorgusuz sualsiz tam bir teslimiyetle, onurla, gururla, azimle can verenleri düşündüm.
Düşündüm, düşündüm...
Hala düşünüyorum.
Aydınlatın artık beni..!
Giderin şüphelerimi daha çok gecikmeden.
Dünya gözüyle yazılan çizilenlerin, iddia edilenlerin yalan, yanlış olduğunu görmek istiyorum.
Helal etmem hakkımı yoksa hiçbirinize...!
YORUMLAR
"Zavallı koyun sürüsü, çobanı da o besler, çoban köpeğini de, kurdu da" Cenap Şahabettin.
Yıllarca ordu evlerine ve askeri tesislere yapılacak yatırımlarda ödenek sıkıntısı çekilmezken ve eğlence harcamalarının haddi hesabı yokken, ailecek ordunun helikopterleriyle pikniklere gidilirken, nedense bir türlü terörist saldırılara sık sık muhatap olan karakolların tahkimi için yeterli bütçe olmadı, siviller ödenek ayırmadı! lafları gündemi işgal etti.
25 senedir nice fidanlar gök ekingen biçilirken Anadolu’da şehit cenazesi gelmeyen köy de kalmadı mahalle de kalmadı. Her ev her ocak bu kara haberle yandı dağlandı. Golf oynayanlar da şehit haberleri geldiğinde golf sopalarını neden yere bırakmamış anlaşılıyor şimdi. Hiç kendi kanlarından, canlarından, akrabalarından, sülalelerinden hatta 5. derece yakınlarından kimse risk altında değil ki, neden endişe edilsin…
Hep sorardım, bu paşaların, siyasete yön vermeye, siyasileri tesir altına almaya çalışan askeri bürokrasinin hiç erkek çocukları olmuyor mu, diye. Zira şehitler kervanı hep Anadolu’nun ücra köylerinden ve şehirlerin kenar mahallelerinden askerlerle doluydu 25 senedir. Demek bir çaresi varmış ve çürük işlerle 1.2.3.4.5. derece hısım akrabalar askerlikten muaf tutulabiliyormuş. O metotla da ocaklarına ateş düşme tehlikesi bertaraf edilebiliyormuş. Bu yolu bilenler memleketimin garip kimsesiz Mehmetlerine hiç bu yolu tarif ederler mi???
Türk ordusunun şanla şerefle dolu mazisi adına YAZIKLAR OLSUN. O şerefli mazi adına bu ordu bu tür ihanet odaklarından temizlenmeli.
Türkiye’de en gelişmiş tıp merkezlerinde kan sonucu, röntgen sonucu 2 saatten önce verilemezken YARSAV/P başkanını GATA girişinde kapıda bir general karşıladı ve bir saat sonra paşa paşa çürük raporuyla çıktı hastaneden. Bizim tek böbreği 2 sene evvel ameliyatla alınan ve diğer böbreği taşla dolu olan Haydar ise askere gidip 3 ay GATA’ da tüm tetkik ve incelemeler sonucunda çürük raporuyla döndü memlekete. Mehmet Beyler böyleyken, Mehmetçikler de 25 yıldır bayrağa sarılı olarak baba evine dönmeye devam ediyor. Şehit haberleri geldiğinde de yalancıktan da olsa yüreği yanan hiç olmuyor bu tür paşalarımızdan ve bu sebeple golf oyununa devam etmekte beis görmüyorlar. Ya şehit olan ölen askerler bu ordunun, bu milletin askeri değil, ya da o sorumsuz paşalar...
Hani bir dönem tüm güdümlü medyada görsel basında "TEHLİKENİN FARKINDA MISINIZ" türünden uyarılar çıkıyordu. Belirli çevreler ve odaklarca finanse edilen ve milletin gözünün içine sokarcasına... Evet biz asıl tehlikenin ne olduğunun farkındaydık. Asıl tehlike bazılarının konumunun, saltanatının, dünyalık çıkarlarının ve egolarının sallanması ve kaybedilmesiydi... Millet de tehlikenin ne olduğunu artık görüyor, farkına varıyor.
Milletin değerleriyle, acılarıyla buluşmadıkları gibi milletin verdiği yetkiyle yakın civarlarını çürüğe çıkartıp askere göndermiyorlar, adeta milletle alay ediyorlar… Kimler cumhuriyeti koruyor, kimler laiklikten nemalanıyor, kimler Atatürkçülükten geçiniyor?
Mızrak çuvala girmez oldu ve her ne yapsalar bir yerde ayakları dolaşıyor kendi kendilerini ele veriyor bu darbeciler...Ya telefon kayıtları ya bilgisayarda silindiği sanılan planlar veya eski defterler şeklinde gün yüzüne çıkıyor hakikatler.
Zaman zaman içinden darbeci, demokrasi düşmanı ve sivil inisiyatifi hesaba almayanlar çıkmış olsa da özde ordu da asker de bizimdir.
İçinde darbe ruhunu yaşatan, çevresindekileri de darbeye teşvik eden, çetelere, terör örgütlerine bulaşmış ve işi askerlikten başka her şey olan çürük elmalar bir bir temizlendiğinde, tarihte olduğu gibi ordu ve askeri bürokrasi ait olduğu yere ve göreve layıkıyla odaklandığında ordumuzun ve askerimizin, milletimizin gözündeki gönlündeki kıymeti daha da artacaktır.
Ordu millet olarak daha güçlü olacağımız yarınlar yakındır. Kahraman şehitlerimize minnettarlığımız onların aziz hatıralarına saygıyla ve canları pahasına bizlere bıraktıkları bu cennet vatanda birlik beraberlik ruhunu yaşatarak gösterilmelidir.