... MEKTUP...
Merhaba sevgimi ellerine terk ettiğim.
Dünlerce yazdım sana hep yüreğimle. Bir de kalemden medet umayım dedim. Dünlerce haykırdım en sessizliğimle. Bir de kalemim sesini düşürsün gözlerine dedim. Bu güne kadar anlaşılmayı bekledim olmadı... Bir anladın gibime geldi; bir baktım en anlaşılmazım. Un ufak ümitlerime sarıldım yine çaresizce. Önceleri unuttum, şimdilere katlandım, yeni bir günle gelir beklediğim diye gecelere aldırmadım.
Gelmedi...
O taptığım sevgilerin dirilmedi. Ne zaman ölmüştü onu da bilemedim? Kocaman sevgimle ben mi yenildim? Yoksa sen mi ölü bir kalple yenilmezsin? Çözemedim. Hep iyiyi barındırmak yeter sandım. Zaten sevmedim ben kötüyü, kötü olmayı, kötülükler yapmayı. Memnunum bu halimden. Üzücü olan ne bilir misin? Tek ben memnunum. Memnuniyetler bile tek başına, yalnız çekilmiyormuş.
Günler geçti bir şekilde; hayat hengamesi işte. Ama o onmaz geceler; uzadı uzadı, bir türlü sabahın ışıklarına değemedi uzun zamandır. Kızdım bazen kendime. Bazen en çok kendimi sevdim; kocamandı ya görünmeyen yüreğim. Bir elime sen yerleştin; sürdüm yüzüme, gözüme. Bir elimdeyse kocaman bir çöl peydahlandı.Gelebilseydin, görebilseydin, bir adım atabilseydin bu çöle; nasıl da vadileşir, yeşerirdi.
Şaşıyorum şimdi bu sabrıma. Sabır mıydı, ümit miydi? Onu da bilemedim yaa bekledim işte; bakışlarında ece olacağım anlar geri gelir diye.
Evet haklısın; ben eski ben değilim. Değiştim. Ama içimdekilere bakmayı unuttuğun için sana değişik gelenim. Elbette yaşlanıyorum ben de. Kahretsin ki yürek halâ aynı yürek. Halâ sevilmeye sevdalı. Halâ sevgilerini sunacak bir yüreğe gençliğini kanıtlamaya hazır.
Yine yanıldım diye kızıyorum işte kendime. Meğer kör benmişim. Meğer kendime bir masal diyarı çizmişim. Ama sonunu getiremiyorum. Gelecek sonsa en büyük korkum. "Hep böyle mi olacak" diye sormaya bile cesaret edemiyorum kendime. İçimdeki çocuğa, sürekli yalan söylemek nasıl da zor bir bilsen. Bari o üzülmesin istiyorum da benden daha akıllı olduğunu unutuyorum. "Hayır sevileceksin sende birgün" diyorum ama her seferinde gözlerimi yumuyorum; büzülen dudağını görmemek için. O’da biliyor bu sevda ümitsiz vakka.
Gözlerimde eridiğin anlar, bir de sesin; yine yerleşti sessiz geceme. Nasıl da büyülenirdim. Saatler yetmezdi kulağımda çınlamalarına. Üstüme nice güneşler doğardı. Sabahın ayak seslerine karışırdın; ama ben yine de doyamazdım. Uyumazdım, uyutmazdım seni hatırla.
Aslında daha bir kaç zaman önce "unut bunları" dedi ağzın; sen farkında olmadan. Hani bir sahne vardı; seyrettiğimiz dizi de. Ben ümitle baktım gözlerine; "sen de beni severmisin bu denli tekrar" diye. Güldün, dalga geçerek. "Amaaan aldırma" dedin. "O dizi, rol yapıyorlar. Gerçek değil" dedin yaa; bilemezsin, o anda beklediğimin gelmeyeceğini anlamak nasıl bir fırtına kopardı gözlerimin ardında, tenimin altında, sol yanımda.
Keşke mutlu olmamı isteyecek kadar sevbilseydin beni. Sevmek budur değil mi? Mutlu edebilmek için kötü bir yemeğe bile güzel diyebilmek. Yani rol yapmak. Keşke arada rol yapabilseydin sevgine eşlikle...
Ben yapıyorum biliyor musun? Sen beğeniyorsun diye sevmediğim bir filmi ilgiyle izliyorum. Hatta futbol seyrederken bile sana ilgiliymişim gibi sorular soruyorum. Ama seninle paylaşmak çok güzel. Offsaytı öğrendim sayende.
Sen benim sevdiğim neyi biliyorsun?
Söylesene...
ASLI DEMİREL...