13
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
3472
Okunma
Onlar daha on beşinde çocuk ruhlarıyla cephedeydiler, giderlerken ne dediler biliyor musunuz?
“bizler Çanakkale’de, kendi cenaze namazımızı kendimiz kıldık”
İşte bizler böyle bir neslin torunlarıyız…
410 bini İngiliz askeri, 79 binide Fransız olmak kaydıyla toplam 789 bin itilaf devletlerinin paralı devşirme askerine karşılık; 310 bin Türk evladı katılmıştır...
İtilaf devletlerinin 200 adet uçağı, 14 adet uçak gemisi, 20 adet deniz altısı, 9 adet zeplin ve 300 adet de gemi mevcut iken, bizde ise 4 uçak ile 6 adet gemi vardı.
Bit metre kareye 6000 mermi düşüyordu…
Bu savaşta İngiliz askeri olarak 205 bin, Fransız askeri olarak da 47 bin asker kayıpları vardır. Toplam sayıları 252 bin. Türk tarafının kaybı ise 251 bindir. Bu sayının içerisinde hastalıktan ölenler ile yaralılar ve kayıplarda mevcuttur. Asıl şehit sayısı 48148 dir.
Dediler ya hani: “bizler bizlerin cenaze namazımızı kendimiz kıldık”
Gidiyorlardı! Hiçbir şeyi düşünmeden, tek düşünceleri vardı vatan…
Gidiyorlardı! ...
“ Bir türkü dillerde… Bir Türkü yüreklerde…”
Gidiyorlardı!
“Sonsuza dek yaşayacaklar, ölümsüzlükte…
Omuzlarda silah, dillerde memleket türküleriyle…
Çanakkale içinde Aynalı çarşı,
Ana ben gidiyom düşmana karşı…”
Gidiyorlardı! ...
“Düştüler yollara…
Kopup geldiler her bir yerden!
Bosna’dan, Libya’dan, Irak’tan,
Acem’den, Türkistan’dan, Malatya’dan, Van’dan
Edirne’den, Kars’tan…
Yüreklerin attığı her yerden…”
Türkiye’nin geleceğini etkileyen, Çanakkale savaşlarından elde edilen zafer, Türk tarihinin yanı sıra dünya tarihine de damgasını vurmuştur. Birinci dünya savaşının patlak vermesiyle, küresel anlamda siyasal ve toplumsal olarak büyük değişiklikler yaşanmıştır. Bu değişikliklere yol açan olayların gelişimine bir göz atalım…
28 Temmuz 1914 Saray Bosna da Avusturya Macaristan imparatorluğu veliaht prensin öldürülme olayı…
10 Ağustos 1914 Alman donanmasından iki gemiye el konularak Türk bayrağı çekilmesi.
2 kasın 1914 İtilaf devletlerinin Osmanlı devletine karşı savaş ilan etmeleridir.
3 kasım1914 İngiliz savaş gemileri, Settülbahiri bombalar 5 subay 81 er şehit düşer.
1915 Ocak ve şubat aylarında Limni adası ile gökçe ada limanları itilaf devletlerinin gemileriyle dolmuştur.
7 – 8 Mart 1915 Nusret mayın gemisinin, 26 adet Türk mayınlarını boğazın kıyı şeridine yerleştirme olayıdır…
18 Mart 1915 Türk hava kuvvetlerinde görevli yüzbaşı rütbesindeki bir alman subayı olan Serno’nun keşif uçuş sırasında İngiliz ve Fransız savaş gemilerinin boğaza doğru geldiklerini gördü. Hiç vakit geçirmeden Türk silahlı kuvvetlerine haber verdi… Böylelikle cephedeki Türk birlikleri uyarılmış oldu.
Gelen gemilerin isimleri, Gueen Elizabeth, Agamemnon, Lord Nelson, İnfiexible, Prince George ve Triumph…
Saat 10.30 sıralarında İngiliz ve Fransız gemileri Ateşe başladılar… Top mermilerinin düştüğü yerlerde 12 metre çapında 4 Metre derinliğinde çukurlar acıyordu…
Türk Deni harekâtın da büyük başarı gösteren, Dardanos batarya komutanı üsteğmen hasan beydir…
İşte tam o günlerde İstanbul da bir kız çocuğu dünyaya gelir. İstanbul’dan Çanakkale’de ki Müstahkem mevki komutanı Cevat paşaya bir telgraf gelir. Telgrafı alan Cevat paşa atına binerek Dardanos bataryasına gider. Cevat paşa, batarya komutanı Hasan beye müjdeyi vererek bir kızının dünyaya geldi “izinlisin” der…
Kumandan Cevat paşanın aldığı cevap şaşırtıcıdır.
- Komutanım vatan daha mukaddes, gidemem. Fakat sizden benim bir isteğim var. Telgraf çekerek bildirirseniz sevinirim… Kızımın adını Özlem ve gözbebeği anlamına gelen Didar ismini koysunlar.
Cevat paşa hiçbir şey söylemeden gider ve hasan beyin isteğini yerine getirir. Hasan bey kızını göremeden şehit olur.
Birde Mecidiye bataryası vardı. Ocean gemisinden atılan top mermileriyle yerle bir edilmişti. Geride kalan sadece Niğdeli Ali, Yüzbaşı Hilmi bey ve Koca seyit onbaşı idi. Seyit onbaşı yıkıntılar arasından kalkarak bir gürleyiş ve kükreyişle 215 kg ağırlığındaki top mermisini sırtına alarak merdivenleri çıktı ve topun mermi haznesine yerleştirdi. Ali çavuş diyor ki seyit onbaşı mermiyi kaldırırken omuzlarından kemik sesleri geliyordu…
Ve top ateşlenir. Topun namlusu ateş gibi olmuştu, kor gibiydi elimizi yakıyordu. Ocean bu mermiyle vurularak Marmara’nın sularına ağır, ağır gömülüyordu. O ana dürbünüyle şahit olan Yüzbaşı Hilmi Bey Neferi seyit onbaşıya sarılıp kendinden geçercesine defalarca öpüyordu. Bu durum karşısında moralleri bozulan İngilizler zor durumdaydı. Boğazı ilk terk eden gemi Agamemnon olmuştur. Ön taraf da ki gemilere yardım amaçlı gelen gemilerde, Nusret gemisinin döşediği mayınlara çarparak boğazın derinliklerine gömülmüşlerdir. Yara alan Queen Elizabeth aldığı yaralarla sürüklenmeye başlayınca İngiliz Amirali Jan Dö Robek İngiliz kraliyet ailesine hesap veremeyeceğini anlayınca boğazdan kaçış emrini vermiştir.
18 Mart günü akşam güneş batarken zafer Türk milletinin olmuştur.
Günlerce süren savaş sonucunda bitap düşerek geri çekilmeye başlayan askerimize, 10 ağustos günü Anafartalar grup komutanı Mustafa Kemal; “Ben size Taarruzu değil, ölmeyi emrediyorum” diyerek onları yeniden motive etmiştir. Geri çekilmekte olan birliklerimize yeniden taarruza geçmesini sağlamıştır.
Bu sözle Türk ordusu, bir adsım önünde öleni görüyor ve az sonra öleceğini biliyor ama şahadete ve cennete koşuyordu. Türk ordusunun bu azim ve inancını gören İngiliz ordusunun iyiden iyiye morali bozulmuş ve kaçmaya başlamışlardı. Kaçan kaçanaydı. Kaçtıkları anlaşılmasın diye de mevzilere kuklalar bırakarak girmişlerdi. Zafer Türk milletinindi.
İşte böyle yüreklere sahip binlerce vatan evladı, doğan çocuklarını bile göremeden şehitlik mertebesine erdiler. Bizde geride bu vatanı bırakarak emanet ettiler…
Bizler bu vatanı bize emanet edenlere layık olabildik mi?
Kocaman bir hiç…
Şehitlerimizin kemikleri meydanlarda dolaşıyor… Yetkililer ve bizler uyuyoruz…
Haydi, el ele, gönül gönül’e vererek kıralım zincirleri…
Bırakalım seçim meydanlarındaki it dalaşlarını değerlerimize sahip çıkalım…
Hani neredesin Cumhur baba! ...
Neredesin Başbakan! …
Neredesin muhalefet! …
Meydanlarda harcanan paralarla Çanakkale de ki o alan çenetten bir parça olur…
Bari çocuklarımıza bırakacak bir şeylerimiz olsun.