SADIK AŞIKLAR
Babam sofada yatıyor,daha doğrusu uyuyordu anamla. Yatağımdan doğruldum. İçimde bir his, daha doğrusu bir istek vardı. Yaktıkça beni yakıyor, yandıkça koşmak, sana gelmek istiyordum hemencecik son hızla. Sofanın sol direğinin dibinde kapkacaklar duruyordu. Leğenin altında biricik koyunumuzun sütü muhaza edilmekteydi. Bir ara kulak kabarttım. Babam karnından rahatsız olacaktı ki ’off karnım’ inlemeleriyle oflayıp pofluyordu. Yerimde rahat duramadım. Yatağım bana batıyordu sanki. Kalktım, kapların olduğu yere gittim. Bir su içtim kana kana. Yine de yangınım sönmedi. Yatağıma döndüm, İçimdeki istek yüreğimde kendi kendine dönen bir bıçağın sızısını veriyordu. İçim yanıp yanıp kavruluyordu. Babam daha kıvranıyordu, ama aldırış etmedim. Kedi kovalarcasına "kid, kid" diyerek kedileri kovacakmış gibi kapların bulunduğu yere koştum. Kedi leğenin altındaki süte göz koymuştu, onu kana kana içmek istiyordu. Kediyi kovdum, tekrar içeri girdim, ama duramıyordum. Kemiriliyordum sanki. Kedi olmadığı halde yine kediyi kovalarcasına dışarı çıktım. Daha da kıvranan babam bu davranışlarımdan kuşkulandı. Ama çektiği acılar daha baskın gelmiş olacak ki aldırış etmedi, ben de aldırış etmedim.
Sana gelmeye karar verdim. Gözlerim içerinin karanlığından kurtulurken senin yatağının yukarısında bulunan gölde bir ışıkla sulandı. Korkuyla karışık bütün hislerim köreldi, umutlarım kırıldı. Bu sıralarda sizin ekinin sulama günü olduğunu düşündüm. Gölün üstündeki şahsın abin olduğunu bildiğimden yaşama küsmüşçesine yatağıma döndüm. Üşüyen ayaklarımı yorganın altına soktum. yalnızca seni ve aşkımı düşündüm. Yanına gelmeden edemeyeceğimi düşünerek yatağının başucunda sallanan dalları, hatta dalların yapraklarını seyre daldım....
İçimdeki yangının sarhoşluğuyle uykuya dalmış olduğumu düşünerek yatağımdan fırladım. Sana gelmek, seninle olmak istiyordum. Zaten kaç gündür sen de hep yanına gelmemi istiyordun. Yatğımda üç yaşındaki kardeşim Veli yatıyordu. Veli uyanırsa ağlardı, annem "Filiz Veli’yi bana getir" derdi. Sesimi duymazsa yokluğumu anlardı. Ama anlasındı. Zaten beni nöbetleşe beklerlerdi babamla. Muhtarin oğlu zorbalıkla beni kaçırmak istiyordu. Ben onu değil, seni seviyordum. Durum analaşılırsa fena olurdu. Ne deme, Bir kız bir oğlanın yatağına gitsin, hem de gece vakti. Ne olursa olsun daha çok yanmamalıydım. Ne pahasına olursa olsun sana gelmeliydim. Akla mı sığar Filiz’in gece yarısı bir erkeğin yatağına gideceği. Oldu işte. Dayanamadım, içimdeki yangının tesiriyle parmaklarımın ucu üzerinde babamın yatağından geçtim. Ordan geçerken yüreğim aniden "hop" etti, sonra serinledi. Artik hiç bir şey düşünmüyordum. Yalnızca seni ve aşkımızı düşünüyordum. Ytağının içinde bulunduğu bahçeiğde çitleriyle çevriliydi. Gece zifiri karanlıktı. Karanlıkta sana koşuyordum. Elime bir çalı parçası geçti. Onu sallaya sallaya sana, yatağına gelen geçeği buldum. Ateşten kaçarcasına bahçeye fırladım. Yatağına yaklaştıkça yandım, yandıkça sana , yatağına atılmak istedim. Ama korkuyordum, gölün üstündeki abinin üşüyerek yatağına gelmiş olabileceğini düşündüm. Başucuna geldiğimde artık her tarafım uyuşmuştu. Hislerim son derece kamçılandı. Dayandım ama. Yatağını kıvrımlarına kadar inceledim. Kilimin fazlasını yatağın üstüne çekmiştin. Yatağın ortasındaki kıvrımlar yatakta tek bir kişinin yattığını belirtiyorsa da ben çift olarak düşündüm. Ağabeyinin gece vakti gidecek başka yeri yoktu çünkü. Hafiften eğildim, Yorganına dokundum, yalnız yattığından emin olduktan sonra yorganın bir ucunu üstünden attım. Ateşim yükseldi. Daha uyanmamış olduğun halde beni mıknatısın demir zerreciklerini çektiği gibi çekiyordun. Bir an dudaklarına yapışmak istedim, ama öpmedim. Ürkeceğinden korkuyordum. İşaret parmağımla sol omuzuna dokundum, tesir etmedi. ’Ergin, Ergin’ diye fısıldadım. Hemen fırladın yataktan. Ben yandığım gibi sen de yanıyordun. Aniden dudaklarımız yapıştı. Bir an dudak dudağa kaldık. Hayata yeniden doğduğumu, dünyanın en iyi tatlarının dudaklarına dolduğunu hissettim.
Beraberce yatağın üstüne oturduk. Elbiselerin üzerindeydi, yalnız montunu çıkarmış öyle yatmıştın. Beni uzun süre beklediğin gün gibi aşikardı. Bendeki mutluluk eksiksiz sende de vardı. Bunu sözlerinle onaylandın. "İşte gerçek aşk. İşte Anadolunun saf ve katıksız, gösterişsiz aşkı. İşte ölmez aşk. ...Ve işte sadık iki aşık. Artık gidebilirsin. Sana gel demiştim duygularımın esiri olarak, geldin işte. Hadi git, tertemiz aşkımız lekelenmesin. Ola ki duygularımızın esiri olur mantıklı düşünemeyiz. Artık gidebilirsin, gitmelisin. Değil mi ki sadık bir sevgilisin, ömrümce sana sadık kalacağım ve seni her şart altında seni mutluluğun zirvesine eriştirmek için çalışacağım. Sen ki benim için canından, kanından, kutsalından vazgeçmeyi göze aldın, beni dünyada biriciğin olarak seçtin. Sen ki Anadolunun büyük kızısın. Elimden gelir mi seni sevmemek? Gözüme, dizime durmaz mı bana beslediğin sevda?"
Sen söylendikçe kendimden geçtim. Sen hep konuş, ben hep dinleyeyim istedim. Yanında kalmak, seninle olmak, seninle aynı havayı teneffüs etmek istiyordum. Ama gitmek zorundaydım. Bir an daldığını hissettim. Dalgın dalgn havaya, boşluğa bakıyordun. Olur olmaz, ister istemez ben de baktım. Başımızın üstündeki dalda iki serçe cilveleşip sevişiyorlardı. İkimiz de benimsemiş olmalıyız ki bu eylemi, yaşamımızın beraber sürmesi gerektiğini düşünerek serçelere özenerek birbirimizin yüzünü, gözünü yaladık. Dudakların gözümden kulaklarımın dibine, ordan yalanarak çenemin altına kaydı. Bitmez bir hazla yaladın her tarafımı. Göğsüme dokundun biraz... Ve dudak dudağa geldik tekrar.
Dünyalar bizim olmuştu o an. Dudaklarımız bizlere o sarsılmaz güveni kazandırmıştı. "Hadi git, uyanır annen, baban. Bizlere, aşkımıza leke gelir. Hayatımıza, dünyaya leke gelir" dedin ve ayağa kalktın. Sen kalktıktan sonra ben de fırladım. Ellerim ellerindeydi. Beraberce yürüdük. Geçeğin ağzında durduk. Beni eve götüremezdin. Elimizden olmayarak tekrar kucaklaştık, sarmaş, dolaş olduk. Kalplerimiz, ruhlarımız birleşti sanki.. İstemeye istemeye bıraktık birbirimizi, ikimiz de takatsız kalmıştık. Olduğun yerde yıkılırcasına ardımdan bakakaldın. Ben de gözüm, gönlüm sende olarak mutluluk içinde yatağıma koştum. Hiç kimseye hissettirmeden bunu başardığım için Tanrıya şükürler eyledim.........
1968
İsmail Cömertoğlu
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.