- 1300 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
YENİDEN VE YENİLENEREK ÇANAKKALE
Yahya Kemal bir şiirinde
“Şu kopan fırtına Türk ordusudur Ya Rabbi!
Senin uğrunda ölen ordu budur Ya Rabbi!
Ta ki yükselsin ezanlarla müeyyed namın,
Galip et,çünkü bu son ordusudur İslam’ın..” ifadelerini kullanır.Dört mısrada tarihi olaylara kendi bakış açısını mühürleyen şair” Türklük,Ordu,İslam,Ezan ve Ölüm” kavramlarını sonsuz bir coşkunun nakışlanmış hali olarak işler mısralara.
Söz konusu olan 18 Mart Çanakkale olunca hangi pencereden bakacağınız o kadar önemli ki.
Söz konusu Çanakkale olunca daha önce açılan pencerelerin gerçeği ne kadar ve hangi cephesinden anlattığı da aynı derecede önem kazanıyor.
Tarih kitapları bu zaferin büyüklüğü üzerinde hem fikirdir.Aynı eserler dünya tarihinde bu başarı hikayesinin oynadığı rol konusunda da aşağı yukarı benzer hükümler verir.
Bizim bağımsız bir millet ve çağdaş devlet olarak varlığımızın korunmasında bu itici gücün ne denli önemli olduğu da çok açık bir gerçektir.
Tarihi boyutunu tarihçilere,siyasi boyutunu ,sosyolojik taraflarını,insan psikolojisini ilgilendiren kısımlarını ilgili alanların uzman bilim adamalarına bırakmak gerekiyor bu yazının hacmi gereği.
Son dönemde Buket Uzuner,Mehmet Niyazi,Turgut Özakman gibi önemli sanatçıların romanlarıyla gündem oluşturan “mucize zafer” acaba yeni nesilde yeterli karşılığı buluyor mu?Asıl cevaplanması gereken sorulardan biri bu olsa gerek.Başka bir deyişle bu zengin hazineden millet olarak ne kadar faydalanıyoruz.ABD’nin Vietnam savaşı ile ilgili ne kadar dizi ,ne kadar film,ne kadar belgesel izlettirdiler bizlere.?Niyetim onların yaptıklarına karşı çıkmak değil.Bizim bu noktada sanatı ne kadar kullanabildiğimizin sorgulanmasına kapı aralamak.
Çanakkale’yi anlatan onu bir bilgi kaynağı, bir bilinç odağı,ahlak demeti,vefa ve sadakat manzumesi,karşılıksız sevdanın nişanesi,Türkün çelikleşmiş iradesi,inancın her türlü zorbalığa ve emperyalizme karşı şerefli direnişi … olarak değerlendiren sanat duyarlılığı yüksek sayıca çok daha fazla esere ihtiyacımız yok mu?
Konuyu işleyen yeni türkülerin bestelenmesi gerekmez mi?
Çanakkale özünü koruyan sinema filmleri en azından Recep İvedik kadar ilgi görebilir mi acaba?Büyük paralar harcanarak televizyon kanallarının birlikte paylaşacağı önemli senaryolar ve bunların dizileri yapılamaz mı?Bu yolla dedikodu programları,Sır Kapıları,Sihirli Dünyalarda kaybolan hayallerden sıyrılan insanımız,yemek yarışmalarının çekimlerinde gıybet tuzağına düşmekten kendini biraz olsun koruyamaz mı?
Çanakkale’yi anlatan belgesellerin akademik seviyelerden uzaklaşarak sıradan insanların gönül dünyalarına akıl dünyalarına seslenmesi sağlanamaz mı?
Onlarca çizgi film üretmenin zamanı geldi hatta geçmek üzere değil mi?
Ressamlar,şairler ,heykeltıraşlar sizlere bitip tükenmez bir ilham kaynağı sunmaya devam ediyor Çanakkale.
Her yıl ulusal ve uluslararası düzeyde panel,sempozyum gibi etkinliklerle bu ruh diri tutulamaz mı?
Elbette sevindirici gelişmelerin olduğuna şahidiz.Anadolu’nun bütün coğrafyalarından akın akın ziyaret edilen en önemli gezi alanlarından biri haline geldi son on yılda Çanakkale.Ama gördüklerimiz,bizim de bizzat şahit olduklarımız gerçeğin çok ötesinde ve üstünde efsane ve mitlerle karıştırılan anlatımların duygu selinden başka bir işe yaramayacağıdır.Bir akademiyenin yaklaşımıyla ifade edecek olursak “medeniyetler gözyaşı ile kurulamaz”
Çanakkale de yüz binlerce gerçek hikaye var.
Çanakkale de yüz binlerce gerçek acı var.
Bu anlamda bu kutsallığı şehit adlarıyla tescillenen bu coğrafya yeniden sanatın çekim alanına girmeli.Yazılı ve görüntülü basın yüksek kar hesaplarını bir kenara bırakmalı.Gerçeğin bir ucundan en azından insanlık kültürü adına tutmaya başlamalı.Yapılanlar sadece okyanus gibi engin bir su kaynağından bir çay kaşığı damlayla idare etme ye benziyor.
Buna hakkımız var mı sahiden ?
Biz aynı kadir bilmezliği milli mücadele konusunda da sergiliyoruz öyle değil mi? Az sayıda seçkin örneğin dışında kamunun ilgi odağı haline gelmiş kaç tane sinema filmi ,tv filmi,dizi film.belgesel,beste ,heykel,şiir,roman…var?
Mehmet Akif Ersoy’a ait muhteşem mısralar ne güzel tespit ediyor gerçeğin ne can alıcı noktasını:
“…
Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi...
Bedr’in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmiyecek makberi kimler kazsın?
’Gömelim gel seni tarihe’ desem, sığmazsın.
… ”
Sinan YILMAZ
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.