- 2704 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
ÇANAKKALE’DE UÇAN TÜRKLER
ÇANAKKALE’DE UÇAN TÜRKLER
Çanakkale’de düşman önce denizden geçmeyi denemiş, 18 Mart’ta donanmasının üçte birini kaybederek boğazdan zor kaçmıştı.
Bu sefer Gelibolu yarımadasına çıkarma yaparak boğaz istihkamlarını ele geçirip tahrip etmeyi denemişlerdi. 25 Nisan’dan 5 Ağustos’a kadar her hücumlarında daha okkalı bir tokat yiyerek siperlerine dönüyorlardı.
Son olarak da 6 Ağustos 1915 tarihinde yeni bir kolordu getirdiler.Yeni bir çıkarma ve yeni bir cepheydi açtıkları.
Bu yeni getirdikleri kolorduları 9 Ağustosta Albay Mustafa Kemal’in komuta ettiği Osmanlı ordusundan 1.Anafartalar muharebesinde yeni ve okkalı bir tokat daha yediler.
Anafartalar’da cephede üstün duruma gelen ve tahkimata başlayan birliklerimizi komuta eden Mustafa Kemal, Conkbayırı’ndan kötü haberler alıyordu. Ordu komutanı da cepheye gelmişti. Onunla da bir değerlendirme yapan Mustafa Kemal 9 Ağustos akşamı, Conkbayırına doğru hareket ederek, gece bu cepheye geldi. Düşman Conkbayırı ve civarındaki bazı yükseltileri ele geçirmiş, ileri harekete devam ederek, konumunu sağlamlaştırmak istiyordu.
Mustafa Kemal, kurmayları ile de görüşerek, sabahın erken saatlerinde, Conkbayırı’nda süngü ile bir taarruz yapmaya karar verdi..
10 Ağustos sabahı, saat 04.30’da, kendisi de en önde bulunmak suretiyle, şiddetli bir hücum başlattı. Bu hücum düşman için tam bir sürpriz olmuştu. Kısa sürede düşmanı mevzilerinden söken kahraman birliklerimiz, dua ve tekbirlerle onları baş aşağı kovalamaya başladılar.
Çok geçmeden, kendine gelen düşman savaş gemileri ve karadaki topçuları, korkunç bir ateşe başladılar. Çok büyük zayiatlar verilmeye başlanmasına rağmen, emri alan askerlerimiz, göz göre göre ölüme koşuyor, emri yerine getirmeye çalışıyordu. Kulakları sağır eden infilaklar, etrafa dağılan şarapneller, Mehmetleri toprağa düşüyordu. Akif’in tasviriyle;
Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker,
Gökten ecdat inerek öpse, o pak alnı değer.
Gerçekten korkunç bir manzara, ortalığı kaplayan tekbir sesleri, “yandım anam!” feryatları ayyuka çıkıyordu. Bu arada, Grup Komutanı ve en önde çarpışmaları sevk ve idare eden, Mustafa Kemal’in göğsüne de bir şarapnel isabet ediyordu. Kendi ifadesine göre, yaralandığını zannederek elini göğsüne götürmüş, şarapnelin sadece saatini parçalamış, kendisine bir zarar vermemiş olduğunu anlamıştı. Elbette Allah’ın bir yardımı ve takdiriyle olmuştu. Etrafındakilere eliyle sus işareti yaparak, eratın duymasını önlemiş ve taarruzun kesilmeden devam etmesini sağlamıştı.
Düşman Başkomutanı General Hamilton, 10 Ağustosta yapılan Conkbayırı savaşını şöyle anlatıyor:
“10 Ağustos Salı günü, Türkler şafakla beraber, Conkbayırı’na büyük bir kuvvetle saldırıya giriştiler. Bu savaş Conkbayırı’nı tutmak için dört gündür girişilen savaşların en şiddetlisiydi. Birliklerimiz el-lerinde, çağının en üstün silahları olduğu halde, bunları ellerinden atarak, Türklerle boğaz boğaza dövüşmek zorunda kalmışlardı. Bu boğuşmaya, generaller ve subaylar da katılıyordu. General Cayley, Cooper ve Baldwin bu gün hayatlarını savaş alanında kaybetmişlerdir. Türkler birbiri ardınca Allah Allah! haykırışları ile, doğrusu pek yiğitçe saldırdılar ve savaştılar..
Türklerin saldırısı, bizim kara ve deniz toplarımızın demir yağmuru ve Yeni Zelandalıların on makineli tüfeklerinin namluları ateşten ısınarak kızarıncaya kadar yaptığı etkili ateş sonucu durdurulabildi.”
Bu gün Conkbayırı’nı ziyaret edenler, oradan Ege kıyılarına doğru kuşbakışı bakarlarsa sadece yeşil bir örtü görürler. Halbuki o yeşil örtünün içinde birçok uçurum vardır, ama görülmez.
İşte o gün Mehmetçik de göremedi. Son hızla düşman üzerine süngüsüyle atılıp ileri koşarken yüzlercesi bu uçurumlardan aşağı düştüler. Düşman başkomutanı Hamilton bunu ifade ederken “Türkler bu gün üzerimize uçarak geldiler.” demiştir.
Bu askerlerimiz tarihe “Conkbayırı’nda uçan Türkler” olarak geçti.
Bugün yapılan Conkbayırı muharebesinde büyük bir zafer kazanıldı. Düşman bu cephede belini bir daha doğrultamadı. O gün Çanakkale Savaşlarında en kanlı gün olarak tarihe geçmiştir.
Bizim zayiatımız çoğu şehit olmak üzere 18000 dir. Düşman da içlerinde yüksek rütbeli bir çok subayın da bulunduğu 12000 askerini kaybetmiştir.
Küçücük Conkbayırı sadece o gün 30000 gence mezar olmuştur.
Bu zaferden sonra 21 Ağustos’ta şansını bir kere daha denemeye kalkan ve yine mağlup olan düşman bir daha saldırıya geçememiş, siper savaşları dönemine yeniden başlanmıştır.
19 Aralık 1915 tarihinde ise düşmanlar bu cepheden, bir gece içinde gemilere binerek kaçmak zorunda kalacaklardır.
(Şu Boğaz Harbi isimli kitabımdan…)
Ekrem Şama
www.ekremsama.com
YORUMLAR
sen ne kadar yücesin Çanakkale’m
ne olursan ol yine gel diyen yüce Mevlana’dan da yüce
sen dost kadar düşmanını da saran
çok yufka yüreklisin Çanakkale’m
ah Çanakkale’m ah
yıllar önce Anadolu’m dan
koşup sana gelenler vardı ya
hani koynunda yatıp rehin kalanlar.
onlarda ne yürek vardı gördün mü?
ya o yüreklerde ne aslanlar yattığını.
ah Çanakkale’m ah
o yüreklerde ne vatanlar ne analar
ne Fatma’lar ne aşklar vardı
bir karış toprağa aldın ya ellerinden
onlar ne yüreklerdi gördün mü?
O yürekler inanmıştı bu vatanın kurtulacağını söyleyen komutanına.
Ruhları şadolsun.Mekanları cennet zaten.
Yüreğinize sağlık.
Yazan ellerinizden öpüyorum.
SAYGILARIMLA.
"ÇANAKKALEDE KANLA ÖDENEN BİR BEDEL VARDI.
YERİ GELDİĞİNDE BU VATAN İÇİN HEPİMİZİN ÖDEYEBİLECEĞİ BEDEL OLMALI."
SÖZ VERİYORUM Kİ KANIMIN SON DAMLASINA CANIMIN SON ANINA KADAR BU BEDELİ ÖDEMEYE HAZIRIM
VE BİLİYORUM Kİ KİMSE OLMASA DA MEVLA BİZİMLE.
HEM DE KIYAMETE KADAR.
selamlarımla