- 1725 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
YARENE SİTEMDİR MEKTUP
“Kadim dostum, can gardaşım.”
diye başlamış satırlara.Ben eskimeyen dostluklara ,baki sevdalara diye başlardım.Aradan geçen onca yıllar silemediyse hatıraları bu hatıraların diri oluşundandır bu.Can gardaşım demişsin hitabın ikinci bölümünde canımdadır hala canın bilesin istedim.
“ Bir insan kara sevdalısına kavuşsa bu kadar heyecan duymaz. Bizi birleştiren ruh ilahi bir eczadır.”
diyorsun .Biz kara sevdaları iki yürek arsına saklana ,kelimelere yüklenen anlamların ötesine taşımaya karar vermiştik. Sevdalarımız onlara,binlere,milyonlara ulaşacaktı.Yeis içinde toprağa hoş bakmayan.coğrafyasını küçümseyen ruhlara yeniden dirilişi müjdeleyecektik.Hiç bitmeyen baharlara gebeydi sevdalarımız.Dağların başında kara bulutlar olacak ama toprağa bereket olup dökülecekti .Karlar yağacaktı gökten ,buzları eriyip su kaynaklarını zenginleştirecekti. Heyecanlarımız dalga dalga. Anadolu kıtasını birleştirecek oradan alınan ilhamla insanlığa fermanını okutacaktı.Kanla yoğrulan Orta Doğu yeni, iklimlere kardeşlik türküleri eşliğinde kimi halay çekerek, kimi hoyratlar okuyarak,kimi zılgıtlar eşliğinde erecekti.Yüzüm çağdaşlığın ışıklarıyla aydınlanacak , gönlüm uzak Asya’dan gelen hür atların koşum takımlarının gül desenleri ile dolacaktı. Yeniden şenlenecekti ipek yolu.Yeniden toylar kurulacaktı bizim türkülerimiz tadında.kopuzlar ,sazlarla buluşacak.ney sesi eski çağlardan Mevlana’yı yanı başımıza taşıyacaktı.Ve binlerce Yunus gönül dergahlarına odun taşıyacaktı eğrisi olmadan. Pişmanlıklarımız çabucak olgunlaşmadan yana olacaktı.Bir pişmanlıkta himmet yerine buğday tercihinde yaşanacaktı.Ama o da çabucak yenisiyle kemale erecekti.
“ Sabahlara dek tartıştığımız, o küçücük, havasız, sigara dumanıyla dolu, denize nazır, küçük odamızı hatırlarım. Ne kadar da garibandı sobamız düşünsene bir. “
Ben hala tartışmaya devam ediyorum hayatla ,hayatın egemenlerine direnmeye çalışarak.Ne kadar yağmur varsa yağdı bu aleme.Bütün sigara türlerini denedim.Kaç defa bırakmaya çalışsam da kurtaramadım yakamı sigaradan.Hala ciğerlerimde zehirli ama saf duygularla dolu oda dumanları yaşasın istiyorum.Çok iyi hatırlıyorsun denize nazırdı odamız.Şimdi o odanın camından çok katlı apartman ve tatil siteleri yükselmiş.Acaba o tatil sitelerinde oturan gençlerin rüyasında da Dede Korkut hikayeleri canlanıyor mu ?Bizim binanın hemen yanında yükselen apartmanlarda oturan yaşıtımız gençlerin hayallerinde ne kadar yer veriyorlar Hz.Ömer adaletine, Alp Arslan’ın kefenim olsun dediği beyaz elbisenin kokusu duyuluyor mudur araba sesleri ve parfüm kokularının içinden? Gerçekten çok merak etmedeyim.
“Sabahları rendelediğim soğanların üzerine kırdığım yumurtaları karıştırır pişirirdim de hiç ihtirazsız yerdiniz. Zehirlenme korkusu taşımadan.”
Sosyal hayatın bütün değişkenliği bizim çağımıza mı rastladı ne?Şimdilerde gençlerin dilinde soğan ve yumurtlar pek duyulmuyor.Onlar başka bir beslenme alışkanlığının ürünü olan kelimeleri kullanıyorlar. Burger king,hamburger,salam ,sucuk,sosis,tost gibi kelimelerin yanında neskafe,coca cola gibi içecekler moda artık.Bizim dönemimizde tartışılan “jeen”ler yaşamın anlamı haline dönmüş sanki.Bir kısmının adlarını hala bilmediğim,unuttuğum o kadar çok yeni alışkanlıklar var ki …Biz onları yaşayamadık.Ama zehirlenme korkusu da duymadım değil. Yemeklerin hiç de güzel olmazdı sende biliyorsun.
Küçük oda da beş kişi yaşardık sözde.Ama soframızda beş kişi olmadı hiç.Fakirdik, imkanlarımız sınırlıydı . Fakat o halde bile dost saydıklarımız ,dost olabilecek diye içimizden geçirdiklerimizi davet eder paylaşırdık nimeti.Şimdilerde bu alışkanlıkta liberalleşti. Hesapları birlikte ödenmiyor masanın. Gençler alman usulu diye bir yöntem benimsemişler. Her hayat başka hayatlara kapılarını hesap öderken bile kapatıyor.Oysa bizim seninle paylaştığımız dostluklarda para sadece ihtiyaçlarımızın karşılanmasında kullanılan bir araçtan ibaretti.Şimdilere mal,mülk,makam,mevki,şöhret,benin rahatı ,borsadaki miktar,devlet tahvilleri. Arabanın her yıl değişen modelleri yeni ortaklık alanları haline dönüşüyor.Biz bu dönüşümün gerisinde kaldık.Kalmaya da devam edeceğe benziyoruz.Gönül medeniyeti yerini para pul medeniyetine bırakıyor.Böyle olunca insanlar toplumsal duyarlılık yerine kendisine batmayınca dikene kayıtsız kalabiliyor.Duyarsızlık vebası sağlık imkanlarının baş döndürücü hızla geliştiği günümüz dünyasında bedenlere değil belki ama ruhlara büyük kayıplar veriyor.Öldürüyor dostlukların derin iklimlerini.
“ O güzelliğin hepsi gençliğimize ait değildir değil mi ? Şimdi hala hatırlayınca yüzüme yansıyor, tebessüm düşüyor dudaklarıma.” Diyorsun satırlarının bir bölümünde.
Evet aziz dost, eskimeyen dost. Bu güzellikler gençliğimize aitti. Sorun bu güzelliklerimizi geleceğe taşıma noktasında yaşanan elim durum. Hatta vahim durum.Bizden sonraya bize ait olanlardan ne bırakabileceğimiz sorusu yaman bir dramı taşıyor içinde.Sahi, çocuk ve gençlerimize onlarında yarınlara taşıyacağı ,geliştirip zenginleştirebileceği hangi yüce değerleri miras bırakıyoruz.? Onların da tıpkı senin gibi hatırladıkça yüzlerinde aydınlık dudaklarında tebessüm oluşsun .bu onların en doğal hakkı değil mi?
Az yazacaktım bu defa. Okunmuyor diye.Yorulursun diye.Sen aslında yorgunluğu iyi bilirsin.Terlemek kutsaldır hala bilirim senin için,benim için.Selam ve dua kısmını gönüller arasındaki sağlam köprülerin varlığına istinaden tamamlamıyorum.
Aslında seninle birlikte yare mektuptur satırlar.Yarene mektuptur.Kıza kızana,balaya ,çocuğa ,gence mektuptur yazılanlar.Belki daha çok paylaşılırsa kederler,sevgiler,birikimler,kazanım ve kaybedişler daha çok yücelmiş oluruz diyedir.
Sağlıcakla kal.
Sinan YILMAZ