- 592 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
MEKTUPLAR
Merhaba Benoşka,
Sana ve köyüme özlemimi yazdığım mektuplarla hafifletmeye çalışıyorum. Bu kaçıncı mektup bilmiyorum ama özlemekte güzelmiş. Fethiye, kıyılarıdaki yaşamı sevdim ben. Sende seveceksin, Burada olmak demek denizle içiçe bir yaşam sürmek demek.Yürürken, alışveriş yaparken, bir bardak çay içerken genzinde hep bir deniz kokusu.
Burada Bülent’ten başka tanıdığım kimse yok biliyorsun, oda bu aralar çok meşgul yaklaşık on gündür yoğun bir tempoda koşturup duruyor.
Dün alışverişe çıktım her her ucuzluktan kırılıyor, bildiğin gibi değil bende kendime 50.00tl. ye çok şık, siyah belinde sıklemen rengi kuşağı olan diz üstü kuruvaze bir pardösü
satın aldım .(görünce sende bayılacaksın canikom)
Eve dönerken bayramlıklarını yeni almış kız çocuğu kadar sevinçliydim, o akşam Bülent’in beni yemeğe götürme sözü vardı ayaklarlarım yere basmadan yürüyordum sanki.
Saat yediye doğru telefon çaldığında Bülent hattın öbür ucunda her zamanki gibi geç geleceğini söylüyordu.
Kararlı haraketlerle dolaba doğru yürüyüp o ğün aldığım siyah, hafif parlak kruvaze pardösümü askıdan alıp yatağın üzerine attım.
Sonra aynanın karşısına geçip,sıkıca topladığım saçlarımdaki tokayı çıkarıp,saçlarımı şöyle bir savurdum,kireçsiz Fethiye suyu sayesinde ahenkle savrulan saçlarımı izlerken,
kısılmış gözlerimde ihmal edilmiş bir kadının intikam eteşini gördüm...
Diz üstü verev eteğim, siyah muz çoraplar ve kırmızı ruj’la tamamlanmış makyajımla aynada kandime baktığımda işte dedim ’’ aşık olunacak bir kadın’’ Pardösöm ve papet ayakkabılarımla geceye hazırdım.
Dışarda yürümeye başladığımda ılıman hava ve deniz kokusu beni tam anlamıyla havaya sokmuştu o an tam bir film kahramanıydım. Beğeni dolu bakışlara prim vermeyen, güzel, alımlı, kruvaze siyah pardösö’sü içinde yalnız ve gururlu bir kadın...
Uzun kordon yolunda yanıbaşımdaki kafe ve rostoranlardan dışarı taşan müziğin sesini dinleyerek yürürken burnuma gelen balık ızgara kokularını ve neşe içinde eğlenen insanların kahkahalarını duydukça,film kahramanı tadındaki yalnızlığım bana acı değil gurur veriyordu...çünki her şeyi zaten elimin tersiye itecek yada uzandığında alacak düzeyde kadındım...
Önünden geçmekte olduğum bir kafe-restorantın dışarı konulmuş tahta sandelye ve masalarının en ücra köşesinde garsonun beni farketmeyeceği bir yerde kendime oturacak bir yer buldum. Çünki yanıma para almadığımdan çay bile içemezdim, oysaaa şimdi burda bir soguk bira nede güzel olurdu...
Sonra kimsenin benimle ilgilenmediğini görünce biraz daha cüretkar davranıp az ötemdeki tahta salıncağa oturdum...oh ya işte ışıl ışıl Fethiye koyu...işte hayat...
Derken telefon... ’’ ah mutlaka Bülent’tir beni arıyor’’...derken...amaa telefonun öbür ucundaki Nur’du. Seni konuştuk Benoşka...Datça’yı konuştuk, uzun uzun güldük zaten o ara garson beni farketti ama ben hiç bozuntuya vermedim.
Senin ve benim köyde uzun süre yaşayamıyacağımızı o da düşünüyormuş. Çok sevinmiş senin hayatında biri olmasına. Beni sordu varmı desem yokmu desem bilemedim çünki ikiside doğru değildi.
Sonra eve dönmek için saatime baktım tabiki gözlüğüm yanımda olmadığı için bir şey görmem imkansızdı, tahmini olarak artık Bülent’in eve gelmiş olabileceğini beni düşünüp yeterince meraklanmış olacağını ve böylelikle sinsi planlarımı gerçekleştirmiş olacağımı düşünerek dönüş yoluna koyuldum.
Amaaa ufaktan başlayan karın ağrısı bana hemen bir tuvalet bulmamı emrediyordu, nedenini biliyorsun şu içtiğim salak form çayları yüzünden...Tanrım olacak iş değil...hızlanmaya başladım offf kafeler...kafeler...girebileceğim hiç bir yer yok.
Bir ter bastıki sorma...koşturmaya başladım olacak gibi değil...
Çevreme baktım kimse benimle ilgilenmiyordu neyse bu şu durumda iyi bir şey...
Tek çözüm olarak yakınlardaki Bülent’in beni daha önce üç beş kez götürdüğü bir balık restoran geldi aklıma...ama bu şık kıyafetle nasıl olur...içeri giriyorum ’’ şey afedersiniz acaba tuvaletinizi...’’ yok hayatta olmaz Bülent’i tanıyorlar...amaaan yemişim tanımışlığını
Bütün gücümü toplayarak giriyorum kapıdan içeri ’’ şey acaba tuvaletinizi...’’)
Ohh tanrım çok şükür...ellerimi yıkarken aynada kendimi görüyorum al al olmuş yanaklarıyla soluk soluğa kalmış güzel bir kadın...
Dışarı çıktığımda kafelerden yükselen müziğin sesini yeniden duyuyorum...
siyah pardösömün yakalarını kaldırıp omuzlarımı dikleştiriyorum...
Hümeyra söylüyor...’’ bir kördüğüm ki içim çözdükçe dolaşıyor’’
Eve geliyorum, Bülent beni görünce tepkisiz oturuyor,yeni pardösömü bile farketmiyor.
Seni öpüyorum canım arkadaşım Rıza enişteye selamlar.