SEÇİM-SEÇTİRİM...
ömrümüz seçmekle geçiyor.
elma armut alırken gayet ustayız,
ham mı değil mi hemen anlar,
hatta satıcıyı tınlamayıp elimizle yoklarız.
kavunu koklayıp aldığımız, karpuzu tıklattığımız
ya da kesip tadına baktığımız bilinir.
nebatat bir yana;
haşa, hayvan pazarından mal davar alıken de gayet mahir sayılırız;
dişine, kulağına, tırnaklarına- karnına; sırtına, gözlerine bakar; parmaklar- dokunuruz...
ama, adam seçme konusunda türlü zaaflarımız var...
rivayetle seçiyoruz, önümüze konulanı uzaktan seyirle belirliyoruz...
kaşına gözüne bakıp insini- cinsini bilemeden tamam diyoruz;
bu makbul...
seç denildiğinde sandığa gidiyor, rastgele seçiyoruz; seçtik diye de
bize güvenmeyenlere tırnak boyatıyoruz...
vicdanı tatile gönderiyoruz, uyuyoruz kalabalığa.
aklımızı peynir ekmekle yediriyorlar her defasında
eciş bücüş adamları, hikmetli hatip diye gösteriyorlar.
bazen iyileri buluyoruz,şansa;
bazen de kötülere denk geliyoruz.
ya körlüğümüzden
ya da seçtiklerimizin nankörlüğünden
pişman olduğumuz seçimlerimiz de oluyor.
yakında bir seçim olacak...hepimize birer uzak gözlüğü gerekli.
bir de yapılacak olanın seçim mi seçtirim mi olduğunu,
iki dakikalık kendimize saygı duruşu yapıp düşünelim diyorum...saygılarımla...