- 1412 Okunma
- 9 Yorum
- 0 Beğeni
Çok Az Gülüyorum
“Çok az gülüyorum…”
Eskiden, belki her şeyden daha da önceleri; mesela küçük bir sandığın içindekiler gibi kıymetliyken… Yalan sevgilim! Aslında yazmak istediklerim bunlar değil, inan hiçbir konu senin kadar yüreğime yakışmaz…
Ve sensin,
Ve bende sendeyim, işte hep bu yüzden “döneceğine” dair umutlarım var…
Kimsesizim… Issızım, duyanım yok! Etrafımda çılgın bir kalabalık, tek-bir ses yok! Herkes suskun ve çaresiz… Yani öyle bir dünya haliki hiç sorma! Şimdi ben söylenemeyenlere sığındım. Kendi karanlığımdan bir an olsun kurtulmak, seninle yeniden doğmak gibi… Gurbetin soğuk gecelerinde yetim kaldım, artık her sokak başında bir gözyaşım karşılar seni.
Ve sensiz hiçbir şey uymaz bana… Seni özlüyorum, içimde kışkırtıcı bir his adını fısıldıyor: “…” susuyorum…
Ve yolundayım,
Esirinim… Yol mudur sana çıkmayan ve ben miyim midir ki o yola giren, işte o zaman paramparça kalırım olduğum yerde, susarım-ölürüm… Ve belki gelmez diye Azrail canımı almaya, nasıl bedenimden sökerim bu canı bilmek istemez hiç kimse… Ve bilmesinler zaten de/ yaralarımdan sana nasıl aktığımı, her canımın yandığında ölümün en gerçek yüzünde bile aklımda sadece senin olduğunu/ inan bilmesin hiç kimse(ler)…
(isyanım vurdu sözcüklerime/ nedensiz tüm harfler…)
Eriyorum… Ve eriyorsun içimde, -neler demiyorlar ki arkamdan, sanıyorlar ki işitmiyorum. Oysa bir bilseler senin için –nelerden geçtiğimi ve daha –nelerden vazgeçeceğimi… Bu bedenimi her derde seninle hazırladığımı sen söyle olur mu?
Yüreğine sesleniyorum: “seni seviyorum…”
Bazen biliyorum, ama çoğu kez hiç bilmiyorum/ neyi mi? Sevmeyi, çünkü seni sevmek bile çok farklı… —diyorum ki, onu ne kadar sevdiğimi anlatabilseydim, hani inansaydı, ben belki bugün bunları yazmayacaktım… Ya sence, bunlarda neyin nesi şimdi! Harfler, kelimeler, cümleler neden böyle akıyor. Aylar-mevsimlere ulaştığında anlamıştım yılların zamanın içinde kaybolacağını… Ve bende en az zaman kadar, hainleştim yeryüzünde.
(gözlerimin baktığı her yönde sadece sen varsın…)
Herkes bir yere düşmüş, ben sana; ellerimde teninin güzelliği eksik ve saçlarının süzülüşü, yüreğimin güzelliğinden uzak kalışı/ yani öylesine bir yaşam serüveni; farkında değilim hiçbir şeyin ve hiçbir şeyde benim…
Ve sen gittin,
“gitmez ki o” dedim herkese, inanmadılar; çünkü senden öncekilerde böyle gitmişler hep… Ben farklı sanırdım aşkımızın, ya şimdi?
Ve ben bunun için;
Bir gün birlikte güleriz diye, az gülüyorum…
Emre onbey