- 1051 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
BİR VARMIŞ,BİR YOKMUŞ
Bir varmış bir yokmuş,masallar hep öyle başlar ya bizde masalımıza öyle başlıyalım dedik. Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur saman içinde bu gezegenin güzelmi güzel küçük bir şehrinde bir kadınla bir erkek yaşayormuş,ikiside hayatın getirisi olan yaşanmışlıklarından olan acıdan paylarını almış sırtlarında bu acıdan olan yükleri ile güzel günlerin gelmesi umuduyla hayatlarına devam ediyorlarmış.Umut dedik ama ikiside çok umutlu değilmiş bu günlerin geleceğine dair ,var olan bir hayat var ve yaşanması gerektiğinden yollarına devam ediyorlarmış.Bir gün yolları kesişmiş bu iki kişinin bir merhaba ile başlamış arkadaşlıkları acılarını paylaşmışlar, kalbi böylesine güzel bu insan nasıl olurda böyle acıları yaşar diye düşünmüş ikiside,birbirlerinden habersiz sanki onlara verilmiş görevmiş gibi ötekinin bu taşınası zor yükünü hafifletmeye, gülümsetecek şeyler bulup anlatmaya başlamışlar.Ne adam nede kadın kendini düşünmüyormuş, yaşanan acıları unutturamasalarda bunların içinde hatırlayınca gülümsetecek güzel anılarda katmaya başlamışlar.Kısa süre içinde bu arkadaşlık aşka dünüvermiş.Kadın bu aşka çok direnmiş çünkü adam evli imiş böylesi bir ilişkiyi kaldıramam bana aykırı diyerek kaçmaya başlamış bu sevgiden,adamda bunun kadına zarar vereceğini düşündüğünden uzaklaşmaya çalışmış onlar kaçtıkça kader onları hep bir araya getirmiş kadın adama zarar vermekten çok korkuyormuş onu mutlu edeyim derken adamın acılarına acı katmaktan korkmuş direnmiş sevgisine içinden atmak unutmak istemiş ama aşk bu söz dinlermi yasak dinlermi yanlış dinlermi hiç,nasıl çat kapı girdiyse onun itirazlarınıda göz ardı etmiş, tüm olumsuzluklara rağmen ikiside kaçamamış bundan sıkıca kenetlenmiş elleri, yeni doğmuş bebeğin masumiyeti gibi masummuş sevgileri,tek istekleri birbirlerini mutlu etmek imiş.Acı dolu yüklerine mutluluğu katık etmişler.hayat daha güzel görünmeye başlamış gözlerine her şeye inat kahkahalar atmaya başlamışlar arada bir eskiyi dönüp hatırlasalarda onları uzun süre etkisine almasına izin vermemişler.Hayat bu acısız olurmu hiç, birliktelikleri içindede yaşamışlar onları üzen şeyleri ama çok sarsmamış onları, biliyorlardı ki sevgileri bunun üstesinden gelir yara almadan yollarına devam edebilirlerdi ki öylede olmuş birbirlerine açık oldukları için akılda hiçbir soru kalmamış, kafalarına takılan bişi oldumu hemen soruvermişler, içlerinde zehir olup taşmasına izin vermemişler.İmkansız denen mutlulukları yaşamışlar,birlikte oldukları zamanlarda dünyada onlardan başka kimse yokmuş o anlarda uzun uzun yürüyüşlere çıkmışlar, birbirlerine sarılarak birbirlerinin gözlerinin içine bakarak konuşmuşlarda konuşmuşlar,sevgiyi aşkı birbirinde bulmuş bu iki insanın sevişmeleride ilahi bir dansa dönüşmüş tek beden değilmiş birleşen, ruhlarıda birbirine akmış tek olmuş. Birbirlerine öyle çok bağlanmışlar ki birbirlerinin düşüncesini okur olmuşlar çoğu kez konuşmadan birinin aklındaki soru öbürü tarafından cevaplandırılıyormuş. Ya da o anda düşündükleri şeyi hissedip dile dökülmeden fikirlerini söyler duruma gelmişler.İkiside daha önce böylesi bir sevgiyi yaşamadıklarından, şaşırıyorlarmış bu duruma, gün geçtikce daha çok bağlanıyorlarmış birbirlerine,onların yaşadıkları iki hayatları olmuş , birbirlerinden ayrı olan ve ikisine ait olan bir hayat,ayrı hayatlarıda bir düzene girmiş eskisi gibi onlara ağır gelmez olmuş ne zaman çaresizliğe düşseler birbirlerine anlatıyor anında çözüm üretiyorlarmış.Kadın adamın adamda kadının üstüne titrer olmuş ya benim yüzümden üzülürse başına kötü bişi gelirse düşüncesi ikisinin normalden daha fazla dikkatli davranmaya itiyormuş öyleki o kadar çok abartmışlarki koruma duygusunu bazen birlikte iken bunu düşünüp önlemini almaya çalışmaktan birbirlerinin varlığından mutlu olmayı unutur olmuşlar.
Gel zaman git zaman kadına bu yasak ilişki ağır gelmeye başlamış, mutluymuş mutlu olmasına ama yanlış bişi yaptığı düşüncesinden kurtulamıyormuş bir türlü,adamı tanıdıkca daha çok sevmiş,sevdikçe daha çok bağlanmış, bağlandıkcada ona zarar verme düşüncesi iliklerine dek işlemiş bir korku halini almış.Adamda her zamanki hassasiyetini gösteriyormuş göstermesine ama davranışlarında bazı değişikliklerde olmaya başlamış hala sevdiğini söylüyormuş ama kadın onun yalan söylediği hissinden kurtulamıyormuş bir türlü, kadın onu görmek istediğinde, bahaneler sıralıyor, kafası karıştığında en çok acı çektiği anlarda ona ihtiyac duyduğunda sanki hiçbir şey olmamış gibi rahatlıkla sırtını dönüp sessizliğe bürünüyormuş adam,şüphe içinde büyüdükçe büyümüş,adam kadının sorduğu her soruya mantıklı cevaplar veriyormuş vermesine ona rağmen parçalar bir türlü yerine oturmuyormuş yanlış giden bir şeyler var gibi geliyormuş kadına,gün geçtikçe bu şüpheler yüzünden kadın dengesini yitirecek düzeye gelmiş kendinden asla beklenmiycek davranışlara girmiş çok agresif anı anına uymuyan birine dönüşüvermiş adamdan uzaklaşmaya çalışmış içindeki şüpheleri yok edemeyince, en azından şüphelerimde yanılıyorsam adamı üzmeyeyim diye düşünüyormuş ama adam buna izin vermemiş her defasında karşısına çıkmış hayatından çıkmasına izin vermemiş,bu sefer farklı olacak diye düşünürken hep daha kötüye gitmiş ilişki kadının içindeki şüphelerde iyice artmış,kadın ona niye gitmek istediğini açıklamış adam hep sorun değil ben halimden memnunum ne mutlu banaki içindekileri olduğu gibi aktaran bir kadın var hayatımda, ben yalan söylemiyorum o yüzden için rahat diyormuş.Ama kadın adam yalan söylemediğini söylerken bile yalan söylediğini düşünüyormuş artık. Bu gel gitlerin ardından birkaç gün ilgili görünüyor sonra eski umursamaz tavrına bünüyormuş adam taki kadın hayatından çıkmak istediğin söylüyene dek bu bocalamalar iki yıl kadar sürmüş bu arada kadının hayatıda ruh hali gibi tamamen darmadağınık olmuş öbür hayatınada yansımaya başlamış bu değişim etrafındaki herkes onda yolunda gitmiyen birşeyler olduğunu fark ediyor ama hiç birine bunun sebebini açıklıyamıyormuş,bu ruh halini atlatmak için değişik yollar denemiş adamı incelemekten vazgeçmiş, inceldiği yerden kopsun misali gözmezden gelmeye çalışmış adamın davranışlarını, kendini ikna edecek bahaneler bulmaya çalışmış buda onun doğrusu onu sorgulamamam lazım diye düşünmüş ve adamın her dediğini doğru kabul etmeye başlamış onun varlığına öyle çok alışmışki onsuz nefes alamam sanıyormuş yakınımda olsunda nasıl istiyorsa öyle olsun demeye başlamış ama içindeki acıda gün geçtikçe büyüyormuş, yaşananları irdelemeden yapamıyormuş, bir süre sonra her şeyi sorgular olmuş hayatı,sevgiyi, aşkı insanları, var oluş sebebini, araştırdıkca kendince çözümlere ulaşıyor içindeki acı azda olsa hafifliyormuş.en son ayrılık kararından sonra adamın sözleri yaptıkları onu acıtmaz olmuş eskisi gibi, bir parçası gibi olan adamı tümden içinden atamasada yavaş yavaş onsuzda nefes alanıbilceğini keşfetmiş ve acının yanı sıra tarifi imkansız mutlulukları yaşatan adama karşı en ufak bir kırgınlık hissetmeden, iyiki yaşamışım iyiki tanımışım bu adamı diyebildiği bir noktada bu sefer geri dönmemek üzere hayatından çıkmış........
Eh masalların sonunda hep onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine denir ya bizde öyle noktalıyalım masalımızı her son bir başlangıctır,tırtılın dünyanın sonu dediği noktaya kelebek merhaba der misali ve bitişin getirisi ’içinde pişmanlıkların barınmadığı’ yeni bir hayatsa herkes ermiştir muradına. adama nemi oldu? O hala kendi doğrusu olan hayatını devam ettiriyor ve kadın ,ona yeni bir bakış acısı kazandıran,.sonsuza dek yüreğinde olacak bir adam ve geçmişin rehberliğinde gülümsüyor hayata..............
Hiçbir şey sebepsiz değildir her yaşanan kendi artısıyla gelir yeter ki görmesini bilelim
YORUMLAR
Değerli Arkadaşım,
Evliliklerde de evlilik dışı ilişkilerde de vardır ihanet...
Erkekler, özellikle kırk-kırk iki yaşlarında orta yaş sendromuna girerler. Kırk yaş sendromu da denir buna. Bu yıllarda, hayatın akıp gittiğini ve hâlâ hiç bir şey yapamadıklarını fark ederler. Hayatın öğle sonrasıdır ve güneşin ışıkları solgunlaşmaya başlamıştır bile...
Önce iş değiştirmeye kalkarlar. Sonra araba değiştirirler... Daha sonra da yanlarına yakışacak ve kendilerini her yönden tamamlayacak yeni bir eş aramaya başlarlar.
Bu dönemde onlar cıva gibidirler. Elde dağıtmadan tutabilen kadınlar aldatılmayanlardır. Çok dikkat ve emek ister.
Ellili yaşlarda antropoz tüm korkunçluğuyla karşılarındadır ki bu, onların birinci ölümleridir. Yuva sağlam ve ilişki sağlıklı kalabildiyse, yine kadına iş düşer.
Tahammüllü olacak, alttan alacak, sükûnetini muhafaza edecek… Onun için de sinir sisteminin dayanıklı olması gerekir. En çok bu dönemde yuva yıkılır. Erkek, evliliğinin eskidiği hatta son derece yıprandığı, ilişkinin bittiği kanaatindedir. Yenilik arayışı bundandır. Çünkü:
"Yegâne nokta-i rüyet iken görmez kendini dide bile."
Göz bile tek görüş noktası olduğu halde kendisin görmez.
Kadını suçlar. Çünkü o yaratılıştan mükemmeldir. Doğuştan haklıdır. İlk hizmetçisi annesidir ki o gönüllü kölesidir. İkincisi de eşidir, itirazsız, temyizsiz...
Arkası gelecek yazımın çekirdeği...
Mutluluklar...
Onur BİLGe