- 649 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Şafağı beklerken
Günlerdir süren sessizlik korkunç hal almaya başlamıştı. Sabahları işten fırsat bulduğunda evi arıyor ya da evi tanıdık kişiler vasıtasıyla kontrol ediyordu. İş çıkışı hiçbir yere uğramadan eve geliyordu. Bu durum o kadar uzun sürmüştü ki. Artık günlere başka adlarla adlandıramaz olmuştu. Hafta diyemiyor ya da ay emindi hâlâ yıl olmamıştı. Artık yorulmuş her an tetikte olmak, yıpranmasına neden olmuştu. Eve geldiğinde içerdekini rahatsız etmemek için usulca kapıyı açmıştı. Işıklar yanıktık evin. Sessizce elindekileri bırakmak için mutfağı gitti. Elindekileri bırakıp sandalye oturup başını geri çevirip görünmeyen salona baktı. İçeri hiç gitmek istemiyordu. O kadar yorgundu ki ılık bir duş alıp gidip yatmaktan başka bir şey düşünmüyordu. Başı yere doğru düşmüştü. Sol elini gözlerine götürüp kendini toparlamaya çalıştı. Kendini toparladığında başını yerden kaldırdığında hemen önünde duran buzdolabı gözüne takıldı. Aklına gelmişti. Acaba yemek yemiş miydi? Ayağa kalktığında saçlarında ki tokalardan kurtulmuş saçları düzeltip buzdolabını açtı. Dolap da yiyecekler duruyordu. Bu durum canını sıkmıştı. Dolaptan tencereleri çıkarıp tezgâhın üstüne koymuştu.
Mutfaktan çıktı. Hem elini yüzünü yıkacak hem de üstünü değiştirecekti. Salona girdiğinde içerde ki boşluğu hemen fark etmişti. Birden telaşa kapılmıştı. Hemen odalara baktı tüm odalar boştu. Saatlerdir süren sessizlikten canları sıkılmışta kapıyı açana acıyla sesleniyordu. Hemen dışarı çıkıp yan komşuya gidip kardeşini sordu. Binada hiç kimse kardeşinin nerde olduğunu bilmiyor, üstelik sabahtan beride sessini duyan bile olmamıştı. Dışarı sokağı çıktı. Sokağın uçuna baktı. Tanıdıklara sordu. Hiç kimse kardeşini görmemişti. Evin olduğu binaya gelip başını kaldırıp eve baktı. Binanın çatısında karanlıklar içinde koyu bir dalgalı karanlık gördü. Yapma diye bir çığlık atıp koşarak binaya girdi. Koşarak merdivenleri çıkıp çatıya geldiğinde, kardeşini çatının kenarında kolları göğsünde bağlı gördü. Soluksuz kaldığı yetmiyormuş gibi ağzından çıkan kelimeler bile sessizleşmişti. Elini uzattı. Bir şeyler diyecekti yapma der gibi karşısındakini durduracak bir birkaç kelime ama diyemiyordu. Söylediği kelimeden daha doğrusu sesten korkup dengesini kaybedip düşmesinden korktu kardeşinin. Yavaşça kardeşine yaklaştı. Kardeşinin sol yanında durup, sağ eliyle kardeşinin hırkasından tutmuştu. Kardeşi gibi uzaklara baktı. Sessizlik, koyu karanlık ve korku suskunluğun kısa sürmesine neden olmuştu.
_Gülcihan kardeşim burada ne işin var, bu soğukta.
Kardeşi aylardır süren suskunluğunu bozmamıştı. Mart soğu hiçbir şeye benzemiyordu. Her yer demir gibi soğuktu. Kardeşinin belinden tutup çatının kenarından kardeşini çekmeye çalıştı ama olmamış kardeşi kendisine direnmişti. Her hangi bir aksilik çıkmasın diye kardeşini ikna etmeye çabalıyordu.
_Gülcihan’ım gülüm sen yükseklikten korkarsın. Hadi kardeşim geri gel.
Kardeşinin yükseklik korkusu olduğunu biliyordu. Pencereden dışarı bakarken bile gözleri kararan kardeşi, kollarını göğsünde kavuşturmuş, ufuk çizgisine bakıyordu. Her an bayıla bilirdi. Kardeşini hemen geri çekmeliydi ama nasıl bunu bilmiyordu. Etrafına bakıntı. Belki arkasından birileri gelmiştir de onla kardeşini kenardan çeke bilirdi. Hiç kimse arkasından gelmemişti. Çığlığı sadece kendisi duymuştu. Gözlerine çatıda eski sandalyeye takıldı. Yazları çatıya çıkarlar yemeklerini çatıda yerlerdi. Beş altı atımlık yere gidemiyordu. Kardeşine baktı. Esen rüzgârda kardeşini kuru bir yaprak gibi dalgalandığını görüyordu. Oysa kardeşi dimdik durmuştu yıllara meydan okuyan acılar içinde anılar gibiydi.
Sandalyeyi alıp kardeşinin yanına geldi. Bir süre daha ufuk çizgisine baktı iki kardeş sonra kardeşini sandalye oturtturmak istedi. Bunu başaramamıştı.
_kardeşim gülüm. Hadi otur şuraya yine bak uzaklara hadi kardeşim.
Kardeşinden hiçbir tepki alamıyordu. Kardeşinin sessizliği korkmasına içindeki korkuların çoğalmasına neden oluyordu. Kardeşini çatının kenarından almalıydı. Tek bildiği buydu.
_nazlı kardeşim hadi. Bak yine burada dur bak istediğin yere. Hatırım varsa Gülcihan hadi kardeşim. Sende ablanın hatırı hiç yok mu?
Gülcihan’dan ilk deva bu kadar net tepki almıştı.
_olmaz mı? Hakkını nasıl ödeyeceğim bilmem ki.
_ne hatırı gülüm. Hadi bir adım geri atıp şuraya otur.
_abla bırak beni ben böyle iyiyim.
_sen yükseklikten korkarsın. Çok yükseği çıktığında bayıldığın olur nasıl çıktın buraya.
_yere bakmıyorum hep karşıya ya da gökyüzüne
Kardeşine baktığında kardeşinin hep uzaklara baktığını gördü. Düşündü ola bilir mi bu durumda bayılmaması. Aklına pek yatmamıştı. Düşüncelerden kurtulmazsı çok çabuk olmuştu. Kardeşin kendisini sağlama aldığını intihar etmeyeceğini kanat getirince, çatıda bulunan zaman zaman ateş yaktıkları mangalı alıp kardeşinin yanına getirip tekrar ısınacakları kadar ateş yaktı. Aşağıdan kardeşine daha kalın giysiler ve battaniye getirdi üstüne. Ateşe baktı iyice alevlenmişti
_eğer konu komşu ateşi görmez umarım yoksa itfaiye haber verirler o zaman al sana cümbüşü
Kardeşi gökyüzüne bakıyordu. Zaman içinde kardeşi kenardan geri çekmeyi başarmış ama oturmasını sağlayamamıştı. Evden getirdiği battaniye vücutlarını sardı. Kardeşinin gökyüzünde neye baktığını anlamaya çalışıyordu.
_güzelim gökte kara karabulutlar var neye bakıyorsun.
_birazdan o kara bulutlar çekilecek abla hem gökten hem de hayatımızdan
Bu sözler korkmasını neden olmuş. Kardeşini biraz daha geri çekmeye çalışmıştı. Kardeşine baktı. Hadi eve gidelim dedi. Evde konuşuyoruz ama olmamıştı. Kardeşine sözünü geçirememişti.
Gülcihan’ın dediği gibi kara bulutlar ayın önünden çekilmişti. Etraf gün gibi aydınlanmıştı. Nerdeyse yere düşen gölgelerini görecek kadar etraf aydınlanmıştı.
_Gülcihan bak dediğin gibi oldu. Her yerden aydınlık hadi güzelim eve gidelim üşüdüm.
Kardeşinin kolundan tutup eve doğru çekince, Gülcihan
_tam bir yıl oldu.
_ne bir yıl oldu kardeşim
_ölüm haberini aldığımda
Gözlerini sıktı. Nasıl unutmuştu. Eliyle battaniyenin altından kardeşinin sırtını sıvazlayıp sapır dedi.
_sapır kardeşim sapır, biraz daha sapır. Ne yalan söyleyeyim ben hep unuttum. Yoksa kuran okuttur, açları doyurduk yapardık bir şeyler işte. Kusuruma bakma
_ne kusuru abla onca yük sana kaldı. Sen kusura bakma
İki kardeş birden göz göze gelmişti. Birden sarılıp dakikalarca ağladılar. Kendilerine geldiklerinde her ikisinin gözleri biber gibi yanıyordu.
_yinede geç değil yarın yaparız yapacağımızı
_yaparız abla yaparız da onu geri getirmez ki. Dedim gitme. İznin hâlâ var ama beni dinlemedi. Üç gün sonra helikopteri sınırda düşmüştü. Giderken bana şafakları bekle demişti. Uçuştan sonra sabah gelirdi. Beni görünce hâlâ şafaklarımı bekliyorsun git uyu derdi. Uygu nerde. Kapıda Allaha emanet ediyorsun giderken ama içinde bir korku hiç gitmiyor. Sana şafakları beklemek kalıyor. Şafakları son kes bekliyorum abla. Gelmeyeceğini bile bile
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.