- 1104 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
KÖPRÜBAŞI /ARDAHAN ÖYKÜLERİ (13) (kitap 11)
Tan yeri ramazan tabyasında ağarmaya başladı. Kuşluk öğlen bitecek. Kesit olarak seher serinliği devam eder. Yaz günleri seherin ılıklığını kuşluk vaktine tastamam serper. Gün yarım serindir. Yarım sıcaktır. Yaz ayları havalar Ardahan varidir. Tan alacalığından başlayan şehre ait iklim ve doğa kokusu seherden sabahın ahrına değin sürer. Kuşluk dağ kokar, taş kokar...
Tertemiz bir gün başladı. Hava cam gibi berrak. Her yerde kırağının çiğleri serpili : Sandalyeye oturuyorsun çiğ ıslağı. Pantalonun da yaş şekil bırakıyor. Neye dokunursan çiğin ıslaklığı. İnsanın eli ayağı çiğlerden sulanıyor. Üstü başı bulanıyor çiğ damcalarından. Beyaz pamukdan kar’a çalımlı bulut’a girip çıkıyor her birşey. Pamuk sis’i soğuk kokuyor da yani. Güneş çekildikce göğe. Sis- pus enine gidiyor. Dağılmağa, yok olmağa.
Köprübaşı... Kura nehri... Şavşet Yazıhanesi.
Bu geçe’nin o geçe’nin tek köprüsü demir strüksiyon köprü. Şavşet Yazıhanesi seneler var ki buradadır. Eski hapis’ane Nihat Abi’nin peynir sattığı yerden ilerde ki taş binadır. Mapus’anede yatan dört bir havalinin kader, kadersiz mahkumlarının yakınları az mı bu yazıhaneden gidip geldiydi. O devirde Ahıska’dan, Ahılkelek’den, Karsak’dan ve Batum’dan mahkum gelirdi.
Tan ağardı. Seher ondan koptu ayrıldı. Ak bembeyaz hava derinliğine kaynadı gitti. Ne mukadder oyun sürüp gidiyor Allah’ım. Apaklık damcalara değdi. O ki : Işık huzmeleri elvan elvan patlayıp dağıldı. Dağılma açısı zaman oluşturacak bir süre dahilindeydi.
Kirsiz passız yazlakta gökten az aşağıda Ardahan, denizden ikibin metre yukarıdadır. Kir pas yetişmez, yukarı uludadır ondan. Tertemiz havası gökten midir? Havanın soluğu ilaç gibi ya!
Çoğu insan : " Ardahan’da iki ay kalmaya" tedavi der.
Damcalar da filtre olan ışık süzmelerini bir göl kimi düşünün! Işığa boğuyor gözleri.Tabii, bakmaya gözleri kor mu? Işıltı şelalesi gözleri komaz elbette. Ebemkuşağı gibi güneş’den geldiğini unutmuş bu çerağ, bu nur misali ışınlar. Sarı mavi kırmızı karışıp ayrılıp tamamen bölünmeyip berhava olup yitiyordu. Elini uzatsan, tutsan durmaz yok oluverir uçar. Bakmaya göz kamaşıyor. Bir ışık demetine atlayıpta uçuvermek’ i düşünmeği insanın fikri iktiza etmiyor değil hani.
Güneş, Niyazi’nin Oteline yakın, Turanların Market’in başında bir yerde...
Yazıhane kendi yerinde ve açık.
Kapının üzerinde kilit zirze’ye asılmış sıcağı üstünde sallanıyor... sağa sola.
İki genç sarışın turist istol’da oturuyor. Olup bitenin farkında olan üniversite öğrencisi İsveçliler. Seyrangah’ın önünde bulunmanın şansını değerlendirmekten gayrı başka ne akıllıca olur ki diye kendi aralarında konuştular. Resim bile çekmenin alemi yok dediler.
Başladılar!
Seyreylemeye. Panoramayı Sarzep’e Sarzep’ten düz Ardahan’ın düzüne, diplere kadar seyreylediler "Al sar gözüm seyreyle seyrangah-ı Ardahan’ın"
Gençler kutnaşıyor, kutlaşarak. Akbank’ın karşısındaydı Yakup Ceylan’ın Kristal Lokantası’ndan çıkıp geliyorlar. Sabah çorbası paça içmiş, garaj’a doğru baş aşağı iniyorlar. Gençler el şakası yapıyor. Yarenlik yapıyorlar. Arada esnaf ile selamlaşıyorlar. Esnaf bakkalını açıyordu. Günün harikulade güzelliği herşey gibi onların da içini çoşturuyor.
"Neşe ışığın seherin adı olsun!"
İhtiyar esnaf:
- Ne kutnaşıyosuz ola!
- Köprübaşı’na iniyoruz dayı. Şavşet’e gidiyoruz. Sahara Şenliklerine.
İhtiyar:
- Oğlum deseze bu Dünya’da işiniz iş, öbür dünyada poğunuz çıkmasa!
- Erke çıkarsa mabalı bunun boynuna. Öndeki arkadaşının ensesine bir şappalak patlattı. Enseyi kızarttıran genç fizzahlandı.
- Vay anam! Ola senin ,senin baban lehtine...
- Ha haaaa ha ha!..
Hep bir ağızdan:
" Feleğin ocağı bata,
Bindirdi bizi,
Ayarsız at’a..."
Orada olan birileri :
- Ay ne ,dedi!
- De da!..
- De da!..
- ...
Gençlerin sağlak olanı sağ kolu, solak olanı sol kolunu kullanarak yapıpta gülüştükleri "Atraksiyon’u" yaptı, gülüşüyorlar.
Kolu dirsekten kırdıktan sonra bilekten oynayan eli, parmaklarını sıkarak yumruk yapıyorlar. Ardınca da baş parmağını yumrukta işaret ve ortanca parmak arasından çıkarıp parmağı sağa sola sallayarak "bir anlamı "işaret edip, gülüşüyorlar: " Haa haa ha ha ha!"
HAYRO ’da işareti bunlardan kapmıştı. Yıllar var ki Hayro bu atraksiyonu yapar. "Numara" çok komik olduğundan hep revaçtadır. Hayro günde en az yüz defa icra eder. Buna bir anlam verilebilir esasen.
Jean François Lyotard Çağdaş Fransız filozof "Büyük anlatım" isimli kuram’ında çoğulcu anlatımın da güzel anlatım olduğundan dem vurur. Bir biçimin binlerce defa aynen kullanılabileceğini zikreder. Hayro ’da aynını yapmıyor mu? Arkadaş!
Hayro, komik bu numara ile senelerdir ilgi toplar. Sevilgen insan olması da cabası. Lyotard’ın kuramını hayat içerisinde insan; böyle birebir görünce şaşırması söz konusu oluveriyor..
Hayro senelerdir şehrin hayatındadır. Ekmeğini kasaplıktan doğrultmaktadır. Nizamettin Amca ona kol kanat gerdi. Bilmem akrabasıdır mı? Sevimli çalışkan melek gibi bir Ardahanlı. İstedim ki ölümsüzleşsin. İstedim ki "İyiler hatırlansın" Hayro Can!
YALÇINER YILMAZ 14/03/2009 / GEBZE