henüz geç değil
Kalemim attı kendini sayfaya, yok aklımda yazacak çiçek bahçeleri, yok ne dünden kalma ne yarına bir dilek. Uçurtmalar yırtıldı takılıp gökte taşlara… Affınızla yavruma ağıt yakıyorum.
gözlerimde kandan damla
düşmesin canına
yavrum benim için yanma
…
Kendi ellerimizle yaktık ciğerlerimizi, kendi heveslerimiz için yırttık gökyüzünü, kendi artıklarımızla kirlettik denizlerimizi ve şimdi uçurumlara yuvarlıyoruz yeryüzünü. Toprak çatlak, su özletiyor kendini, fay hatları isyanda, isyanda güneş yakmakta…
Yarınlar… hangi yarınlar, hangi gelecek, hangi umut?
Belli olamayan günler için, renkleri belirsiz umutlar için, hangi rüyam için, dünya böylesine tükeniyorken!
Anne olmak istiyorum, rüyalarıma giriyor, bir oğlum oluyor kocaman gözleri ile bana bakıyor, minik elleri ile parmağımdan tutuyor. Gözleri görmez, ayakları yok, ellerinde parmakları çok… Susuz yaz su ister oğlum, ah güzel gözlüm, kabusum, hevesim, dileğim…
Yorgunum uyandım, ter içindeyim, gerçekler penceremde şimdi. Hangi renk ateş için alevleneyim. Nasıl düşünemedim yarınları kendim için, bebem içim…
Şimdi karalanan birkaç satırlık af, isyan eden satırlar, geç kalmış yarınlar!
Hayır henüz geç değil, tutarsam birkaç el daha…
Gökyüzüne çiçek ekebilirim, denizlere gökkuşağı serebilirim, yavrum ağlama senin için savaş vereceğim.