- 1396 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
SUVERMEZDEN BADELEĞE
B A D E L E K
KADİR AMCA
................................... Gençlik yıllarımızda, bundan 40 yıl önce gördüğümüz, tanıdığımız değerli insanlarımızın birisi de Badelek(Kadir amcaydı.) Çatık ve gür kaşlarının altında aslında munis bir insan vardı. Kimsenin kalbini kırmamış, kendi halinde sevecen bir yapıya sahipti.
..................................... O yıllarda genç oluşumuz, daha doğrusu kahveye girip bizden büyüklerle oturmamız garip karşılanmaktaydı. Saygıda kusur etmememize rağmen, soran gözlerin hep muhatabı olmuşuzdur. Büyüklerimizin yanında. Bizim gayemiz ise ; Yapılan sohbetleri dinlemek, bilmediğimiz konuları öğrenmekti. Kadir emmi, hoşgörü ile karşılamıştır her zaman. Kahvesine girdiğimiz zaman, kapıya yakın olan (pat) tabir ettiğimiz, uzun kalastan yapılma oturma yerine usulca oturur, büyüklerimizin sohbetlerini dinlerdik.
........................................Kadir amca ; bize sormadan o sessiz gazocağında demlediği çayından getirirdi. Arada gazocağını pompalardı. Gazın basıncı düşer, yavaşlardı yanması. Birde ocaklığa yakın bir yerde, büyükce bir küp dururdu. İçine kuyudan çekilen soğuk suların doldurulduğu ve o gıpta ile seyrettiğimiz gazozlar soğuması için oraya konurdu. 25 kuruştu o zamanlar bir gazozun bedeli. 25 kuruşumuz olmadığı için içememiştik hiçbir zaman. çayın bir bardağı ise 10 kuruştu. sarı renkli bir on kuruşumuz olduğunda bir çay içebiliyorduk.
........................................Elektriğin olmadığı o yıllarda ; Bataryalı, lambalı büyükçe bir radyosu vardı Kadir amcanın. Büyüklerimiz, arada ellerini yelek ceplerinde bulunan köstekli saatlarına atarak bakarken de ,
-Kadir ağa ; Acansa az kaldı, şu radyoyu aç bakalım ısınsın, acansı gaçırmayalım derlerdi. Kadir amca ocaklıkta oturduğu sandalyesinden kalkar, radyonun düğmesini açardı. Göz lambasındaki ışık yanardı. Bir süre sonra o ışık yeşile döner, ses gelmeye başlardı. Herkes pür dikkat olur, can kulağı ile dinlerlerdi. Ajans bitince, Kadir amca hemen kapatırdı. Bataryalar tükenmesin, biraz fazla gitsin diye.
.........................................Köyde iki fırın vardı. Birisi balişgızının, birisi de Badeleğin fırınıydı. Arada bir fırında ekmek pişirenlerin gönüllerinden kopup gelen ve kahvede oturan üçbeş kişiye bölüştürülen, sıcak haşhaşlı çöreğin lezzeti unutulmaz olmuştur.
.........................................Bu arada aklıma gelen, duyduğumuz bir anıyı sizlerle paylaşmak istedim. NUHU(Kamil amca) Aradabir çıktığı Badeleğin kahveye gelir, oturur. Gelen müşteriler çay istemedikçe Kadir amca getirmezdi. O da parası yoksa belki içmek istemiyorlar düşüncesiyle hareket ettiğindendir. Nuhu emmi oturur, çay istemez. Aradan iki saat geçer, gazocağı yanıyor, lüküs yanıyor bunlar hep masraf yazılıyor. Gelenler çay içmezlerse, bu değirmen nasıl dönecek, haliyle bir iki bardak çay içilecek ki yürüsün. Allah rahmet etsin. Nuhu emminin de eli pek sıkıydı. bir çay içmeyi zarar saydığından, bazen içmeden giderdi. En sonunda kadir amca gelir nuhu emmiye sorar. Birşey içermisin der. Nuhu emmi de ; Sağol gomşu, akşam gelirken evde, haşeşli çöreğinen çay içtim, Allah ırazı olsun der.
........................................Badelek gençlik yıllarında, Seyrekbasanın türkü söyleyip gezdiği yıllarda bir kızı sever, ama seyrekbasan gibi dillendirmez, utangaç olduğu için bir iki arkadaşından başka kimselere söyleyemez. Bunlardan birisi de Seyrekbasandı, dertlerini paylaştığı, günlerini beraber geçirdiği nadir arkadaşıydı. Sevdiği kız ile küsüşürler, kız bir vakit konuşmaz ayrıca Kadir amcaya nazire olsun diye, köyde ara ara başka gençlerle konuştuğunu, görüştüğünü ima eder, duyurur. Bunları duyan kadir amca, derdini Seyrekbasan’a anlatır. Bunun üzerine Seyrekbasan durur mu, hemen bir türkü yakar, Gece kızın evinin önünden geçerken bu türküyü söylerler. Bir kıtası aklımda kalan bu türkü ;
Badelekden kalktı gızın havası,
Buvasıyo gıç’eğrinin düvesi.
Kesin kesmesini, acısın teni,
Hüsnüden osiden goc’ister canı.
........................................Birgün osi ile konuşur, ertesi gün Hüsnü ile konuşur gayesi Badeleği kıskandırmak, üzmek kendini ağırdan satmak olan bu hareketine karşılık Seyrekbasan da bir türkü yakar ve yıllarca hafızalarda kalmaya devam edecektir. Değerlerimizi gün ışığına çıkarmak için uğraşmalıyız ki gelecek nesil geçmişine bağlı kalsın, unutmasınlar. Kültürümüz, geleneklerimiz herşeyden önemlidir. Bizleri nasıl ki bir çınar toprağa kök salıp, asırlar boyu dimdik ayakta kalıyorsa, kültürümüzde bizleri ayakta tutacaktır.
........................................... Ebedi aleme göç etmiş tüm ulu çınarlarımıza,Allahtan rahmet dilerim, gün gelecek hepimiz oraya vasıl olacağız.Gidenlerin ardından hayır dua edelim ki, bizlerin ardından da hayır dua edenler bulunsun. Saygılarımla.
YORUMLAR
kadir amcamı, (Badelek) dedemi görüntü itibariyle hep Atatürk'e benzetirdim. ozamanlar 25 kuruş çok kıymetliydi
10 kuruşlar, 5 kuruşlar vardı. kadir amcayı daha çok fırınlarına köy ekmeği yapmaya gittiğimde görürdüm. geneldede kahvenin önünde. Allah rahmet eylesin. Ben bir kuyu buldum kuyuyu eşeledikçe çok özel anılar çıkıyor karşıma çok sağol abim esen kal.
Kendimi yıllar öncesine, tatillerde köye gidişimde buldum. Mehmet amca vardı komşumuz, yaşlı gözlerinde , kültürlü oluşunun şimşekleri çakıyordu. Köy odasının isli rafları, kitaplarla doluydu. Çocuk ruhumla , hayal ederdim o kitapların birini olsun bana vermesini. Köy yerinde okunacak kitap yoktu çünkü. Bir akşam üzeri, ninemin yaptığı lahana sarmasını götürdüğümde , yer sofrasında otururken bulmuştum onu. Birtas ayranı, bir dilim de mısır ekmeği vardı masasında. Bir bardak ta suyu. Elimdeki tabağı görünce nasıl da gülümsemişti. Yerinden kalktı ve rafından bir kitap vermişti bana. Oku bunu, senin olsun demişti....
Dünyaları verse o kadar sevindiremezdi beni. Eklediğin yazıda mehmet amcayı, resimde ise köyümü hatırlattın bana isimdaşım:( duyguna sağlık, Ölenlerimize sonsuz rahmet olsun.
çok samimi, sımsıcak bir anıydı süleyman amca.
bir ara karıştım gittim aranıza.herşeyin, duyguların bile yapaylaştığı şu zamanda böyle yazılar okumak çok mutlu edici. babannemden düğününü hiç sıkılmadan belki elli sefer dinlemişimdir.hatta sus babanne ben anlatıyım şurda da şöyle olmuştu diyesim gelir :)
yazının bir bölümünde de kahvedeki lamabalı radyodan bahsediliyor.aklıma şu hikaye geldi anlatmadan geçmeyim.
çok eskilerde radyonun daha bir kaç evde bulunduğu zamanlarda bir köyde ağa evine radyo alır.gündüzleri hanımlar, akşamları da beyler toplanıp dinlerler.
hanımların toplandığı bir gün radyoda ormancı türküsü çalmaya başlar.ağanın karısı kapatır hemen radyoyu.
bunu bizim bey çok seviyor gelince o dinlesin der.
çok teşekkür ediyorum süleyman amca paylaştığın için.
zevkle okudum.