- 941 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BİR “ GÜLER “ YELİ ESİYOR, SÖKE’NİN BAĞRINDA… (Deneme-Yorum)
E S İ N T İ
Yazın bunaltıcı sıcağında; ılgıt ılgıt esen bir meltem rüzgarı gibi serinletip, ferahlatan dizeleri ile “ YAZ GÜNEŞİ, BENGİSU” son şiir kitabı geldi ellerimize GÜLER’İN… 2004 Nisan ayında, Söke Cumhuriyet Ofset tesislerinde bastırılan bu kitap kapağı, üç kuşak halinde bölünmüştür. Alt ve üst kuşak mavi, orta kuşak ise sıcak yaz günlerini simgeleyen, kırmızı üzerine sarı renktedir. Üstteki birinci mavi kuşak içinde Abdülkadir GÜLER, ayak ayaküstüne atmış, oturur durumdadır. O kuşağın içinde “Yaz Güneşi” sarı renkte, “ Bengisu” sözü ise bü-yük harfte, beyaz renkte yazılmıştır. Ortadaki kırmızı kuşakta, sağ üst köşeye doğru parlayan bir güneş, ufukta silik, hayal meyal sezilen, seçilen bir dağ kuşağı, dağın önünde durgun bir deniz, ufukta bir yelkenli ve büyük puntolarla, el yazısı ile yazılmış, “Şiirler” kelimesi görülüyor…Alttaki mavi kuşakta Abdülkadir GÜLER adı beyaz renkli, büyük harfler ile yazılmış, altında da küçük puntolarla “ 2004 “ rakamı göze çarpıyor. Sevimli, sıcak bir kapak kompozisyonu sanki elinizde, size gülümsüyor…
Arka kapak da aynı renkte, üç kuşak halinde devam ediyor. Orada da şairin özgeçmişi, aldığı ödüllerden bazıları yer alıyor. Yazılar siyah bir renkle, belirgin şekilde yazılmıştır. Kapakların ikisinde de içe doğru kıvrımları var. Ön kapak kıvırmasında şairin “ YUNUS GİBİ” adlı şiiri yer alıyor… Arka kapak kıvrımında da Abdülkadir kardeşimizin bugüne kadar yayınlanmış olan ( 15 ) adet kitabının adları ile yayınlandığı şehir adlarıyla, yayın tarihleri yer alıyor. Kitabın tamamı ( 114 ) sayfadır. 109 sayfası şiirler, çeşitli bürokrat ve yazarların, şairlerin övgülü satırları anekdotlar şeklinde dizilmiş, geri kalan kısmı da birkaç firmanın reklamlarıyla tamamlanmıştır.
Günümüz ekonomik koşulları yazar ve şairlerin kitap bastırma imkanını iyice daraltmıştır. İmkansız denecek hale getirmiştir. Bu şartlar içerisinde şairimiz Abdülkadir GÜLER’İN kitap yayınlaması büyük bir özveri, büyük bir başarıdır. Kendisini gönülden kutlarım.. Böylesine güzel bir baskı ortaya koydukları için de, Cumhuriyet Ofset çalışanlarına, özellikle bilgisayar dizgi operatörü İbrahim ÖZGEZİCİ kardeşime ve de sahibi Yılmaz KALAYCI’YI gönül sevgimle tebrik ederim. Bir yazar ve şair olarak tümünü kutlarım.
İzninizle; biraz da GÜLER’İN kitabının, ön kapak kıvrımında yer alan “ YUNUS GİBİ “ şiirinden söz edeceğim. Demiş ki GÜLER;
“Adım belli, gönlüm deli
Gezer gezer Yunus gibi
Ne dervişim, ne de Veli
Sezer sezer Yunus gibi “
Sekiz hece tabanına göre yazılmış “Koşma” tadında, uyaklı, vezinli, cınıslı bir şiir, tamamı beş kıtadan oluşmuştur. Bu akıcı, lirik şiirinin dörtlüğünde şair Güler; Hak Aşığı ozan Güler olmuş, kendini Yunus’un yerine koymuş, Türkiye’de gezdiği dört bir yeri de gözünde canlandırıp, gönlündeki “Deli Sevda” ile özleştirip gördüğü, yaşadığı olayları, acı ve sevinçleri, özünde damıtarak, imbikten geçirmiş, o dörtlüğün mısralarına serpiştirmiştir. İkinci dörtlüğünde, bakınız ne diyor ;
“ Yeri, yurdu ve mekanı
Allah evi öz vatanı
Bir tutsam körşeytanı
Ezer ezer Yunus gibi “
Güler bu dörtlüğünde de, insan vücudunu Allah evine, o evi de öz vatanına benzeterek, “Can” kelimesini de gizli tutup, kişilerin canlarının yerinin, yurdunun, mekanının vücudu olduğunu, yaşadığı sürece de, o şeytanın insana, vücuduna musallat olup, içine kötülük tohumu ektiğini, o nedenle de insanın, en büyük düşmanı olduğunu, şeytanla mücadelenin de zor olduğunu, başının ezilmesi gerektiğini yansıtmıştır. Üçüncü kıtasında ise;
“ Ceviz değil, bu kestane
Fani dünya bir hastane
Damla damla, tane tane
Süzer süzer Yunus gibi “
İnsan vücut yapısının ceviz gibi sert ve dayanıklı olmadığını, kestane gibi yumuşak ve dayanıksız olduğunu, yaşadığımız dünyanın da kalıcı değil, hastane gibi geçici olduğunu, iyileşenler bir bir hastaneyi nasıl terk ediyor, evine dönüyorsa, dünyaya imtihan için gelen, geçici bir süre dünyada kalıp ölen insanların da, vakti dolunca, imtihanı sona erince, dünyayı bırakıp gittiklerini, öleceklerini hatırlatıyor. Abdülkadir GÜLER dördüncü kıtasında, biraz daha ruhani düşünüp, şöyle demiş;
“ Çoluk çocuk tasası yok
Malı, mülkü, kasası yok
Musa gibi Asası yok
Yüzer yüzer Yunus gibi”
Dediğim gibi bu mısrada, tamamen insanın ruh halini düşünmüş, ruhlar alemini vurgulamaya çalışmıştır. Vücuttan çıkan insan ruhunun, çoluk çocuk tasası, mal, mülk ve kasası, dikili bir ağacı, dünyaya bağlı ilişkisi olmaz. Ermiş insanlar gibi uzayda ruhların yüzüp, gezdiğini anlatmıştır. Dünya malına gereğinden fazla değer verilmesinin yanlış olduğunu vurgulamıştır. Son mısra olan beşinci mısrasında da, tekrar yaşadığımız dünyaya dönmüş, şunları demiştir;
“ Güler söyler ağlayarak
Yüreğini dağlayarak
Kara yası bağlayarak
Çözer çözer Yunus gibi “
Usta şair GÜLER; bu şiirinde akademik ağırlığını da ortaya koyup, insanı ruh haline getirerek, bilinmeyen alemi dolaştırıyor, sonra da yaşadığı aleme geri getiriyor. O alemlerin güzelliklerini akıl yolu ile görmesini, sonra da bu dünyanın gerçek olmayan ihtişamı, güzelliğine aldanmamasını öğütlüyor, öte yandan da bu yalan dünyanın, kulları arasındaki geçimsizlikleri, yaşamın getirdiği sıkıntı, hasret, çaresizlik ve acıları düşünüp, çözmek gerektiğini, bu gördüklerinin kendini çok üzdüğünü dile getiriyor… Kutlarım dostum Abdülkadir GÜLER; daha nice, yaz güneşinin yaktığı gönüllere, Bengisularının damlamasını, damlatmaya devam etmeni dilerim. Kutlarım…
17.08. 2004
Suat TUTAK
Saat: 23.07
BİR “ GÜLER “ YELİ ESİYOR, SÖKE’NİN BAĞRINDA… (Deneme-Yorum) Yazısına Yorum Yap
" BİR “ GÜLER “ YELİ ESİYOR, SÖKE’NİN BAĞRINDA… (Deneme-Yorum)" başlıklı yazı ile ilgili düşüncelerinizi ve eleştirilerinizi diğer okuyucular ile paylaşın.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.