CEYLAN
Büyük bir ormanda geyikler,kurtlar çakallar, tavşanlar,sincaplar yılanlar gibi bir çok hayvan yaşarmış.Yavru ceylan da geyik sürüsünün içinde annesiyle birlikte ormanın tehlikelerinden korunmayı öğrenerek hoplaya zıplaya günlerini geçirirmiş.Annesi ona uzaklaşma demesine rağmen bir gün merağını yenemeyerek sürüden biraz uzaklaşmış.Aynı yolu geri döndüğünde ise sürüyü bütün aramalarına rağmen bulamamış.Annesi ile geyik sürüsü ceylanı ,ceylan da sürüyü ve annesini günlerce aramışlar ama koskoca ormanda birbirlerine rastlayamamışlar bir türlü.Ceylan ümidini yitirince tehlikelerden korunarak yaşaması gerektiğini kavramış.Her gün annesinin öğrettiklerini uygulayarak hayatta kalmaya çalışmış.Bir gün bir avcıya rastlamış,başka günler de diğerlerine .Her seferinde hızla kaçıyor kendini kurtarıyor ya da küçük yaralarla atlatıyormuş.Ormana yakın köydeki avcılar bir ceylan olduğunu çoktan öğrenmişler onu avlayabimek için daha sık ava gitmeye başlamışlar.Artık iş öyle bir hal almış ki av partileri düzenliyorlar, ceylan üzerine her gün başka bir hikaye anlatıyorlar, aralarında iddialaşıyorlarmış.Ceylanı vuran köyde epey bir nam salacağa benziyormuş.
Çiftçinin biri her zaman yaptığı gibi ormana odun toplamaya gitmiş.Yorulunca biraz uzanmış. Dinlenirken çalılıkların arasında bir kıpırtı hissetmiş.Hızla tüfeğini doğrultmuş ve beklemiş.Hehangi bir hareket gelmeyince yavaşça yaklaşmış Bir de ne görsün bir ceylan yatıyor ve kaçmadan ona öyle umutsuzca bakıyor.Öyle güzel bir hayvanmış ki şaşakalmış.Yanına yaklaşıp onu çekinerek okşamış . Zavallı ceylan kıpırdamış ama doğrulamamış bile.İşte o zaman ceylanın bacağından vurulmuş olduğunu farketmiş çiftçi.Ne yapacağına karar verememiş bir türlü.Bıraksa mı, götürse mi?Önce bırakayım ne yapacağım bu hayvanı ben demiş kendi kendine.Ama bırakırsam ya ölecek ya da avcılar er geç vuracaklar diye düşünmüş ve vazgeçmiş.Bahçem büyük evime götürüp besleyeyim büyüteyim deyip,ayaklarını bağlamış ve omzuna almış.Topladığı odunları da sürükleyerek götürdüğü için oldukça zor bir yolculuk olmuş bu.Köye ulaştığında herkesin şaşkın bakışları arasında ceylanı büyük bahçesine bırakmış.Biraz dinlenip kendine geldikten sonra ceylanın yarasını temizleyip sarmış.Su ve yiyecek vermiş. Hemen ona ağaç dallarından ve otlardan küçük bir kulübe yapmış.Ceylan yol boyunca kendisiyle konuşup güzel sözler söyleyen ona yiyecek veren bu insandan korkmaması gerektiğni hissetmiş.Demekki annesinin de bilmedikleri de varmış.Kışın ormanda aç kaldığı günleri düşünerek kaçmayı aklına bile getirmeden yaşamını kendine göre çok küçük olan bu bahçede sürdürmeye başlamış.Ceylan büyüdükçe çiftiçinin annesi ’’ Boşa besliyoruz bu hayvanı kesip yiyelim.’’ der olmuş.Çiftçi dinlenirken oyalandığı bu güzel hayvana kıyamıyor her seferinde olmaz diyormuş.Bazen ormana onu da yanında götürüyor kaçmak isterse gitmesine göz yumuyormuş.Ama ceylan hayatından memnunmuş, onunla geri köye dönüyormuş.Böylece günler ayları kovalamış ceylan bir anne geyik olmuş.Çiftçi iki yavrusu olan bu geyik ailesinden çok hoşnutmuş.Annesinin keselim demesine de hiç aldırmıyormuş.
Bir gün geyik ve yavruları gölgede yatarken, yaşlı kadın komşusuna geyiği kesmesini rica etmiş.Komşusu çiftçinin kızacağını söyleyerek kabul etmemiş.Artık anne olan geyik konuşulanları duyunca paniğe kapılmış.Ya kendisini keserlerse, sonra da büyüyünce yavrularını…Hemen doğrulmuş ve yavrulara tehlikede olduklarını gitmeleri gerektiğini söylemiş. Yavrular yaşlı kadının ve çiftçinin onları sevdiğini kesmeyeceklerini savunmuş.Anne geyik yavrularını ikna edemeyeceğini anlayınca vazgeçmiş ama aklından da bu fikri silememiş.Çiftçi zaten artık onunla hiç ilgilenmiyor hep yavrularıyla oynuyormuş.Ya razı olursa diye korkarken bir gün korktuğu başına gelivermiş.Yaşlı kadın yine keselim diye tutturunca annesinin ısrarından bıkan çiftçi ‘’Tamam anne ama ben kesmem.Gelecek hafta kasabaya gideceğim.Ben yokken komşu kessin’’ demiş.Geyik çaresizce ormanın tehlikelerini, yavrularını koruyamayabileceğini ama mutlaka gitmeleri gerektiğini düşünmüş.Ancak bir sorun varmış yavrularını bu bahçeden nasıl çıkaracağını bilmiyormuşÇünkü yavrular doğalı beri çiftçi kaçmasın ceylanlar diye kapıyı kapalı tutuyor, onu da ormana da götürmüyormuş.Bu kez yavrularına söylemeden bir çare bulması gerekiyormuş.O gece hiç uyumadan sabaha kadar çare aramış.Ağaçların arkasındaki çite her gün ara ara ayaklarını vurmaya başlamış.Keşke bir erkek geyik gibi boynuzlarım olsaydı diye durmadan söyleniyormuş.Günler geçiyor ama çit bir türlü yerinden kıpırdamıyormuş.Çiftçinin gideceği sabahtan önceki gece artık uyumadan bu çiti kırması gerektiği için sabaha kadar umutsuzca vurmuş.Çiftçi bir ara sesleri duymuş ama anlam verememiş.Erken kalkacağı için kalkıp bakmaya üşenmiş.Çit nihayet onların geçebileceği şekilde kırılınca anne geyik koşarak yavrularını uyandırmış.Onlara kesin bir kararlılıkla neden gitmeleri gerektiğini anlatmış.
Çiftçi sabah alacasında kapıdan çıkarken kulübeye doğru bakmış.Henüz uyanmamışlar diye düşünürken yamaçta koşan hayvanlar gözüne ilişmiş.İçinde şüpheyle kulübeye koşmuş.Tekrar yamaca baktığında geyik ve ceylanlar ormana ulaşıp gözden kaybolmuşlar.Heybesini bırakıp olduğu yere çökmüş.