PLATONİK AŞK…
Sende 26 yaşının evde kaldım korkusu, bende 13 yaşının cesaretsizliği vardı… Gecelerimi süslerdi gizlice çaldığım resmin, İsmin Bahar-dı… Gözyaşları dökerdim, yakınında iken uzak olmaya… Bilmediğim bir acı yakardı yüreğimi… Bir nasılsın deyişinle dünyalar benim olur, midemde kelebekler uçardı… Tanrıma şükür, dualarımdı komşum oluşunuz… Tanrıma şükür, dualarımdı seni her gün görebilmek… Ressam olmak isterdim, zeytin tanesine çizebilmek için resmini… Kokun, en rüzgârsız gecelerde dahi sürüklerdi beni sana… Yalvarırdım ay tutulması olmasın diye, pencerenin ışığını gölgelenmesin diye geceleri... En uzak yıldızlarda bahçeli evler yapardım hayallerimde… Büyüdüğümde seninle yaşayacağımız sen kokulu sevgi evlerini… İş dönüşlerini beklerdim gizlice, duraklarda, sana görünme korkusu içinde… Servisten neşeli inişin neşem olur ve sonrasında da kıskançlık duyardım, neden, niçin sorularının sarmalında… Her üzüntülü inişinde ise, bildiğim tüm bedduaları sıralardım sabahlara dek; seni üzenlere… Deniz kıyısındaki kayalıkların kuytu köşelerine kazıdım, kalp içinde ismimizin baş harflerini… İsmini verdiğin mevsimde doğan tüm çiçekler düşmanımdı benim, öpüp, kokladığın sürece… Belki bu nedenledir iğde ağacını sevişim... Her gün bıkmadan, usanmadan kopardığım ve evinizdeki vazoya koyduğum iğde dalı için bana teşekkür edişin ve yanağımdan öpüşün en mutlu anlarımdı… Kızarırdım her öpüşünde, bu öpüşünün yanağımda bıraktığı sıcaklık kadar art niyetimin fark edilme korkusundandı; kızarma nedenim… İğde dalının yerine koyardım kendimi ve mahrem zamanlarını düşlerdim geceleri… En sisli gözyaşlarımı döktüm, evlendiğinde; evlenerek gurbete gidişinde… Seviyorum demiştin evleneceğin insanı… Onunla nereye gidersem gideyim mutlu olacağım… Ne diyebilirdim ki… Senin mutluluğun, benim mutluluğum olacaktı bundan sonra… Düğünde benimle çektirdiğiniz 3 kişilik bir resmi, 2 kişilik resim haline getirmek için kesişim, kıskançlığım değil hep mutlu olacağını düşünme amacımdandı… Bir gün üzerse seni sevdiğin insan, kırılırsan O’na, beni hatırla… Bil ki bu minik yürek, senden ayrı fakat seninle… Ay olmasa da, her yıldız arkadaşım benim geceleri… Göz kırpmaları selamım, titreyen ışıkları kalp atışlarımdır… Kopardığım iğde dallarını bıkmadan, usanmadan koyuyorum; giderken bana bıraktığın vazoya… İğde ağacının her çiçek açışında... Bir gün gelirsen bu taraflara, iğde ağaçlarının çiçek açma mevsiminde gel… En taze haliyle selamlasın seni, yüreğimle kopardığım iğdeler… Seni sevdiğimi bilmediğini biliyorum… Üzmüyor artık bu düşünce beni… Aşk, sevgi, belki bunların daha da güzeli; sevginin, sevilence bilinmeyeni…
Uzaklardasın
Uzak zamanlarımda
Güneşi
Yıldızları yakalarım…
En ücra köşesinde yüreğimde sevgin
Saklarım…
En mavi gözyaşlarımı
Döktüm sana uzaktan…
Bulutlardan şiir defteri
Yağmurdan kalem
Kuzey rüzgârları en sadık ulaklarım…
Gölge etmem mutluluğuna
En habersiz mısralarımı
Sevgi üstüne
Senin için
İğde yapraklarına yazarım…