- 530 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Rüyalarını Ver Bana !!!
Uyuyan erkek görüntüsünden kadınların hoşlanmadığını bilecek kadar görmüş geçirmiş bir adamdı. Ama bilirdi; Erkekler sevdikleri kadını uyurken izlemeyi severler.
Severler değil mi? Peki şimdi ne oluyordu ona?
Neden kaç gecedir ateşi birden bire kırka fırlamış gibi uyanıp Merve’yi uyurken görmekten huzursuzlanıyordu? Neden merve’nin dudaklarının kenarında biriken salgıya eskisi gibi sevecenlikle bakamıyordu? Neden dirseklerinin üzerinde doğruluyor, bir süre sanki Merve’nin alnında küçük bir ekran varmış gibi bakıp duruyordu? Ve hep aklına o uğursuz konuşma geliyordu.
Bir ay kadar önceydi. Merve telefonda bir arkadaşına gördüğü rüyayı anlatıyordu.Ancak şu kadarını işitebilmişti;
"Yanaklarımdan süzülen yağmur sularını parmaklarıyla siliyordu sonra o suları dudaklarına götürüyordu. Sabah kendime gelemedim."
Kalktı mutfağa gitti. Işıkları yakmadan buzdolabındaki NOFROST yazısını seçmeye çalıştı. T harfini hizalayıp yakaladığı kolu kendine çekti. Dolabın kapısı açıldı. Sütmü? Kola mı? Midesi süt diyordu beyni kola. Kolayı seçti. Soğuk kolayı avucunda dolaştırdı, ardından alnına, şakaklarına sürdü. Hiçbir derecenin saptayamadığı ateşini düşürürdü belki o keskin soğuk. Kutuyu döndürerek yatak odasına doğru yürüdü. Merve dizlerini karnına çekmişti. Uykusunun derinlerindeydi. Koyu renkli ojelerine bakılırsa kadındı, fakat ellerini sağ yanağının altına sıkıştırma biçimine bakılırsa çocuktu o anda, misafirlikte yorgun düşüp uyuya kalmış bir çocuktu. Tam o anda mırıldandı, birşeyler söyledi genç kadın. Tuhaf sesler çıkardı ve adam atmaca gibi atladı yatağa, kulağını Merve!nin ağzına dayadı. Tutkulu bir adam yapardı ancak bunu. Uzun süreli bir ilişkinin bağlarını ikide bir çekip uzatmayı alışkanlık edinmiş bir adam ise "Aman uyandırmayayım." deyip odadan sıvışırdı. Ama tutku tehlikelidir. Tutku iki yanı keskin bıçaktır. Tutacak yeride yoksa eğer bıçağın, bazen kanamayı göze almak lazımdır. En berbat özelliği nedir tutkunun? Bağlandığınız kişinin gücü elinde tutan taraf olduğunu bilirsiniz. İşte bu bilgi berbattır ve öfkeyi besler.
O’da birden bire öfkeye kapıldı. Kendine öfkelenir gibiydi ama iki eliyle Merve!yi kollarından tutup silkelerken anladı ne yaptığını ve ancak birkaç dakika sonra farketti nasıl bağırdığını. Bütün evi nasıl inlettiğini.
"Rüyalarını ver bana" diye bağırmıştı Merve’yi sarsarak uyandırırken. "Rüyalarını verrrr. Rüyalarını istiyorum."
Ne saçma ne delice nasıl umarsız ve umutsuz bir arzu. Böyle düşünmeye başladığında iş işten geçmişti. Genç kadın şoktan sıyrılmıştı. Hüngür hüngür ağlamaya başlamıştı bir yandanda alçak sesle mırıldanıyordu. "Manyaksın sen manyak."
Bu olaydan bir yıl kadar sonraydı. İlişkileri acıta acıta, kanata kanata sona erdi.
Merve doğup büyüdüğü şehre geri dönmüştü.Aslında Merve’nin hep kaçmak, onun ise günün birinde sürekli orada yaşamak istediği o sahil şehrine.
Ayrıldıktan bir kaç ay sonra iş yerine gelen postalar arasında kalın ve ağı bir zarf çıktı.Merve göndermişti. Heyecanla zarfı açtı yırtar gibi. Bez ipli bir hatıra defteriydi. Etiketindeki yazıyı görünce üşüdü, titremesini bir türlü durduramadı. Etikette "RÜYALARIM" yazıyordu. Merve bu deftere rüyalarını kaydetmişti. Kendine gelir gibi olduğunda hızla sayfaları çevirdi. Hangi tarihi, hangi rüyayı aradığını çok iyi biliyordu. Buldu da ve okudu
11.05.1997
Yağmur vardı sırılsıklamdım evden kaçar gibi üzerime birşey almadan çıkmıştım. Arkamdan geldi "seni korkuttummu bebeğim" dedi özür dileyerek. "Beni neden uyandırdın" dedim. "Uyurken beni terketmenden korkuyorum" dedi. Yanaklarıma akan yağmurları parmaklarıyla sildi ve sonra dudaklarına götürdü parmaklarını. Boynuna atıldım sımsıkı sarıldım. Seni seviyorum diye fısıldadım kulağına. O sırada uyandım rüyaymış. Gerçekten daha gerçekti sanki.