HÜR POSTA GÜVERCİNLERİ
Ey gökyüzünün hür posta güvercinleri,
Bu kez posta alma sırası sizde... İzin verin bu postayı size ruhum vahyetsin... Size yazdığım bu mektubun satırlarından en hakiki duygularım akmaktadır. Bir nehir gibi... Hayır… Hayır… Çanakkale’deki o kan seli gibi. Kana adeta bir vampir gibi tutkulu olan o düşmanlarımızın, aziz milletimizin kutsal damarlarından akıttığı kızıl deryadan bahsediyorum... Hani toprağı besleyen su rolünü sudan devralan kandan bahsediyorum... Hani bir damlası toprağa düştüğünde nice çiçekleri yeşerten o kutsal kandan bahsediyorum...
Böyle mi olmak zorundaydı? Damarlarımızda akan kana gerçekten bu kadar düşman mıydılar? Söyleyin bana ey posta güvercinleri! Bu muğlâk sorumun cevabı sandığım kadar karanlığa gömülmüş müdür yoksa halkımın vücuduna yüzsüzce misafir olan kurşunlar sorumun cevabı mıdır? Sanmazdım birkaç demir parçası toprağımı kanla beslesin... Sanmazdım müptezel ellerin çektiği tetikler, halkımın ulvî değerlerini bu kadar zedelesin. İşte bütün bunları düşündükçe ruhumun yaralarına tuz basıyorum. Geçmişi düşünmek bir insana bu kadar acı çektirebiliyorsa, o anı yaşamak kim bilir bir insanı kaç kere öldürüp yeniden diriltiyordur? Siz ki posta güvercinleri şahitsiniz, asırların en derin kan havuzuna. Nasıl dayanabildiniz tüm bu acılara? Aileniz tehlikedeyken kaç kere onları düşünerek mücadele ettiniz? Masum katlediliyorken kaç kere adalet aşkıyla harekât ettiniz?"Sayılar sonsuzdur" derler. Sanırım bu cümleyi kuran insanlar size sorduğum soruları hiç düşünmediler.Çünkü biliyorum sorduğum soruların cevabı karşısında sayılarda yetersiz kalır...
Her şeye rağmen kanatlarınızı korudunuz siz!Çünkü biliyordunuz ki bağımsızlığınızın kaynağıydı onlar.Kanatsız bir kuş ne kadar özgür olabilir ki?!Ölümün adeta elçiliğini yapan ve sizin gibi havada uçan o kanatsız metal parçalarına meydan okudunuz.Onlar üzerinize doğru geldikçe siz kanat çırptınız. İşte o kanatlardır ki elimdeki kalemi tetikledi. İşte o kurşunlardır ki sesleri yaz dedi... Belki de soruyorsunuzdur:"Sen kimsin? Neden kaleminin mürekkebini bizleri zikretmekle bitirdin? Neden bizi soru yağmuruna boğmaya çalışıyorsun?"Cevabı basit. Ben ki soyu yabancılar tarafından zulme uğramış bir vatanın evladıyım. Ben ki bebeklerini gözlerinin önünde yitirirken, gözyaşlarını sonralara saklayan ve cephelere vatan uğruna kurşun taşıyan annelerin...Ailesini son bir defa
görmeyi seçip vatan uğrunda adeta kurşuna açmış gibi savaşan babaların...Kollarına, gözlerine, ayaklarına son bir defa komut verip, sonrasında vatana feda eden gazilerin... Cennet’in kokusunu duyumsayıp, aşka gelmiş ve ölüme gözü kapalı büyük bir şevk içerisinde koşmuş şehitlerin soyundanım. Ben geçmişinden utanç değil, gurur duyan bir kimseyim. Vatan dendiğinde kalp atışlarının sesiyle sağırlığa sebep olan bir milletin ferdiyim. Kısaca kimlik tarifim budur...
Şimdi soru işaretlerini noktalara dönüştürebildim mi? Kim olduğumu,neden mürekkebimin adınızı zikretmekten tükendiğini ve neden sizi soru yağmuruna tuttuğumu izah edebildim mi? Sanırım son bir kez cevaplamam gereken bir soru daha kaldı? O da:"Bu mektubu yazmaktaki amacım neydi?"Ne kadar sert bir üslupla yazsam da, aslında bu bir teşekkür mektubudur. Teşekkür ediyorum... Kanatlarınızdan aldığım ilham için...
En içten saygılarımla...
Bayrağa sarılı bir kalp
Fatih Katmerci