- 1539 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
8 Mart Dünya Kadınlar Günü
Türkiye’de kadının yeri ve değeri…
8 Mart Dünya kadınlar günü olarak kutlanmakta. Tabi ki ülkemizde de…
Peki, Türkiye de Türk kadınının hakları nelerdir. Gerçekten ülkemizde kadına değer veriliyor mu gelin hep beraber bunu irdeleyelim. Kadının sosyalleşmesi adına, "Ey kahraman Türk Kadını, sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklerde yükselmeye layıksın" diyen Atatürk kadının toplumsal yaşamda yerini alabilmesi için kadına verdiği değeri göstermektedir.
Bu özdeyişten ne anlıyoruz;
Kadın hayatın içinde olmalı, toplumda ikinci sınıf olarak görülmekten kurtarılmalıydı...
Erkeğin faydalandığı tüm hak ve özgürlüklerden faydalanarak, Ekonomik, sosyal ve siyasi haklar gecikmesizin kendilerine verilmelidir.
Atatürk’ün söylemlerinde, Türk kadınlarının çağdaşlaşmasıyla ilgili olarak Bakın neler söylüyor: "Türk kadını dünyanın en aydın, en faziletkâr ve en ağır kadını olmalıdır. Ağır sıklette değil; ahlakta, fazilette ağır, vakur bir kadın olmalıdır. Türk kadınının vazifesi Türk’ü zihniyetiyle, pazısıyla, azmiyle muhafaza ve müdafaaya kadir nesiller yetiştirmektir." (Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Cilt II, s. 231)
"Bizim topluluğumuzun başarısızlığının sebebi kadınlarımıza karşı gösterdiğimiz kayıtsızlık ve kusurdan ileri gelmektedir… Bizim topluluğumuz için ilim ve fen lazım ise bunları aynı derecede hem erkek ve hem de kadınlarımızın kazanmaları lazımdır. Malumdur ki her safhada olduğu gibi sosyal hayatta da vazife taksimi vardır. Bu umumi vazife taksimi arasında kadınlar kendilerine ait olan vazifeleri yapacakları gibi aynı zamanda topluluğun refahı, saadeti için zorunlu olan umumi çalışmaya da katılacaklardır… Milletimiz kuvvetli bir millet olmaya azmetmiştir. Bugünün gereklerinden biri de kadınlarımızın her hususta yükselmelerini temindir. Binaenaleyh kadınlarımız da âlim ve mütefennin olacaklar ve erkeklerin geçtikleri bütün öğretim derecelerinden geçeceklerdir. Sonra kadınlar sosyal hayatta erkeklerle beraber yürüyerek birbirlerinin yardımcısı olacaklardır." (Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Cilt II, s. 85)
Türk kadınlarına semce ve seçilme hakları verildikten sonra 1930 da Belediye seçimlerine katılma,1934 yılında da Milletvekili seçme ve seçilme hakkını elde etmiştir.
Bu gün ise gelinen seviyeye bakıldığında bu konuyla ilgili olarak bir arpa boyu bile yol kat edilmediği ortadadır.
Türk kadını dün erkeğiyle bu vatan için cephedeydi.
Sırtında çocuğu ile cephedeki Mehmet’ine, Erine, Askerine, erkeğine kucağında mermi taşıyordu. Her türlü zorluklara göğüs gererek, ezilmemek ve kendisini ezdirmemek adına…
Her şeye inat cahiliye dönemini kapatıp öğrenmeye aç sosyal bir kadın olmaktı tüm hedefleri…
Peki, bugün bu istenilen oldu mu?
Kocaman bir hayır demekle yetiniyoruz…
Bakıyorum da ülkemizde 8 Martla ilgili kutlamalar iki aşamalı olarak kutlanmakta…
Biri entelektüel kesimin kutlamaları, Entelektüel kadınlar daha önceden belirledikleri lüks bir otelin lobisinde toplanırlar konuşmalar yapılır, yenilir içilir ve eğlenilir. Türkiye kadınlarını temsilen, orada kendi sorunlarını tartışırlar…
Bir diğerleri vardır ki içler açısı. Provoke edilen ezilmiş neyi kutladıklarını bilmeyen yokluklar içerisinde, yoksul ve cehaletin hala devam ettiği bir kesim. Senenin bütün gününü çalışan, sosyal güvencelerden mahrum, sadece erkeğine bağlı olarak ayakta durabilenler…
Evlerinde ev işi yapacaklar, dışarıda çocuk bakacaklar.
Köyler de yaşayanların ise nasır tutmuş, nasır çatlaklarından kan sızan elleri ve ayakları var.
Evininin tüm yükünü omuzlarına almış dağdan odununu, otlaktan hayvanını, çocuğunun bakımını, erkeğinin yatağını düşünür, her şey ona bakmaktadır ve o her şeye yetişir. 8 Marttan ne anlıyorsun diye sorulduğunda; de git be oğul, oda neymiş, ben onu bilmem der geçiştirir…
Şehir varoşlarında ise durum farklıdır. Provoke edilen kadınlar sokaklara taşınır ve onların gölgelerinin arkasında başka emelleri olanlar ortalığı bulandırırlar. Yani kadınları kullanarak kendi kirli emellerine ulaşmaya çalışırlar.
Peki, Atatürk’ün dediği gibi, “Kadınlarımız da âlim ve mütefennin olacaklar ve erkeklerin geçtikleri bütün öğretim derecelerinden geçeceklerdir. Sonra kadınlar sosyal hayatta erkeklerle beraber yürüyerek birbirlerinin yardımcısı olacaklardır." Gerçekten olabildiler mi?
Bence hayır. Hala günümüzde kadınları ikinci sınıf gören zihniyetler var. Kadınların hala erkek egemenliği altında ezildiklerini görebiliyoruz.
Zor kullanımlar ve dayak atmalar, aile içi şiddet… Had safhada.
Kadın bizim anamız… Kadın bizim bacımız… Kadın bizim yarımız… Kadın bizim varlığımız…
Kadın bizim baş tacımız…
Size bir soru: eğer bu anlatılanların tam tersi bir durum olsaydı, dünyada erkekler günü adı altında bir gün olur muydu?
Haydi, bir düşünün bakalım. Eğer eşitlikse bu eşitlik mi?
Tüm kadınların kadınlar günü kutlu olsun.