YÜREKLi REMO
1992 yılını 1993 yılına bağlayan gece herkes yeni bir yaşı devirmenin sevinci yada hüznüyle gününü gün yapıp noel baba beklerken o evin bütün kapılarını noel babaya inat kitlemiş,hatta duman çıkmasın diye evin sobasını da yakmayarak geceyi kendinin cımbızlayarak geçirerek tarihe geçmişti.Tarihin umrunda mı değil mi pek bilinmez ama Remo tarihe geçerken tarihin sayfalarında yerini alan kimi namuslu bilinen namussuzlar,”Yav bunun ne işi var burda?”diye tarihi inşaa edenlere şikayette bulunmuşlardı.
Velakin Remo bir Fidel Castro hayranıydı.İyi bir genç olmasına karşı insanların bilmem hangi organı üzerinde taht kurmuştu.Kalplerinde yani taht kurmuştu.Kalp bir organ yaa... Remo ya da Rempoş.Onun proleter kesimde bilinen adı Yürekli Remo,kapitalist kesimde bilinen adı ise Rempoş’tu.Mübarek isim değil asfaltsız yol yokuş gibi.Hani şu İboş,Fatoş,Biloş,Feyzoş,Doğanoş,Fermanoş,Çoş,Umitoş,Vedatçoş,Ali Haydaroş,Vakkasoş gibi adlar var ya.İşte onlar gibi.Memlekette bu ikileme,nabza göre şerbet vermek densede bunun bilimsel ve tarihi kronolojik adı ve de açılımı iki boynuz taşımadır.Süreci kaşımadır.Allah zeval vermesin memleketi kurtarma adı altında konfortizm ve bulduğunu aşırmadır.Yani konfortizm deyip şeyini soğuk suya batıranların konfor sahibi olduktan sonra tasmalı oluşları da denilebilinir mevcut siyasette.
Yürekli Remo yada Rempoş kumar oynamanın,rakı içmenin,dul kadınlara takılmanın,yalan söylemenin,tavuk hırsızlığının,bostan işgallerinin,nerde belleş orda globalleş gibi ufak tefek şeyleri dışında öyle elle tutulur kötü bir alışkanlığı yoktu.Belki de hayata hergün yeniden başlaması bu yüzdendi.Belkide bu yüzden taşıyamadığı düşleri altında hep ezildi bu yaşına kadar.Düş ve hayalleri altında ezildiği zamanlar bir el arabası tutar düş ve hayallerini el arabasına yükleyip eve giderdi.Ama el arabanın sahibi yaşlı, arabasında ne taşıdığını asla bilemiyordu.Keşfedilmemenin ezilmişliği daha çok siyaset yapmasına sebep oluyor ve kuralsız yaşamın gölgeleri sayesinde zamanın en kuytu köşesinde kendi geçmişiyle buluşup sohbet edecek zeka düzeyine erişiyordu arka kapıdan...sonsuzluğun.Meeeeeeee diye ses çıkarmazdı ama ana kuzusuydu.Annesinin izni olmadan dışarı,balkona bile çıkmazdı.
Velakin gel zaman git zaman amanın aman,Remo annesinin dışarı yollaması üzerine birgün evden çıktı.Annesi Hazal hanım yemeklik ciger ve yürek alması için sık sık tembihleyip para verdi.Bu adıyla sanıyla Remo.Parayı aldığı gibi doğruca kumara gitti.Uzun ve yorucu bir kumar mücadelesinden sonra,sözün bittiği ve eylemin başlamamasından sonra Remo bir verdi bir aldı derken şeyinden başka herşeyini verdi.Rakibi olan eski kulağı kesiklerin bir kısmı memuriyetten bir kısmı devrimcilikten bir kısmıda babalıktan emekli ensesi kalın kimselerdi.Remo kaybettiğine üzülmezdi yinede.Neymiş efendim doğrular yanlışların üzerinde biçimlenirmiş.Ona göre kaybetmek bir aydınlanma oluyordu ve doğruya yakınlaşma ile eş deşerdi bu.Annesinin verdiği parayı bir seferde kaybedince içine sinen adsız bir korku ile kentin iç barsaklarını yani caddelerini yarım bıraktığı işler adına gezinmeye başladı.Alış-veriş liginden elenmenin en derin ve ulaşılmaz hüznünü yaşarken mahalle arkadaşı Eno’ya rasladı bit pazarında.Bitlerin tenezül edip uğramadığı yere bit bazarı deniyordu.Eno el arabası üzerinde kombina ve kasaplara göre daha ucuz et çeşitleri satıyordu.Remo konuyu Eno’ya açınca Eno ona bir şartla arka çıkacağını söyledi.Eno’nun şartları şuydu.Remo’ya bir inek yüreği verecek ama her geciken gün için Remo’dan yüreğin üçte bir fiyatını borç listesine yazacaktı.En kötü barış en iyi savaştan daha iyidir diye bir saptama var ya,bu hemen Remo’nun aklına geldi ve borsayıda iyi bilen Eno’nun dayatmacı şartlarını kabul etti,inek yüreğini alıp ordan ayrıldı. Yol üstü diye eve gitmeden önce gayfeye uğradı.Nikotin ihtiyacını bol bol bu gayfeden gideriyordu dumanı koklayarak.O gün de öyle yaptı.Ancak gayfeye girerken evdeki hesabın çarşıya uymadığını anladığında artık çok geçti.Yediremedi kendine ve daldıkça daldı gayfenin derinliklerine.Velakin memleket kurtaran şabanlar,modern görünen yabanlar bir masa etrafına toplanmış ateşli ateşli tartışıyor her paragrafta bir devrim yapıp tarih yazıyor,hoşlarına gitmeyince tekrar yazıyor tekrar bozuyorlardı.Remo’yu ve haliyle elindeki et poşetini de gördüler.Remo onlara adeta pişmiş piliç gibi göründü.Remo’nun poşetine dikkat ettiler ne var ne yok içinde diye.Sıkıysa Remo yanlarına gitmesindi.Alim Allah memleket haini olurdu da kendini bir kayalıktan atıp intahar etmek seçeneği kalırdı.Devrimleri öksüz kalırdı sonra.Sonra gözü önünde erimekte olan memleketine sabun fabrikası kurulmazdı.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.