- 546 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Hacı Bekir
Arnavut köyde sabah ezanıyla birlikte tüm işsizler işçi kahvehanesine akın eder. Henüz aristokrat semtler uykularında mışıl mışıl uyurlarken acıdan yontulmuş buruk yüzlü kadınlar kocalarını yamalı paltolarıyla uğurlar yeni bir iş umuduna. Bir serçenin yavruları nasıl ağızlarını açıp ta yem bekliyorsa akşama saatler kala eve ekmek getirecek olan babalarını öylece beklemeye koyulur çocuklar. Bu insanlar İlkel bir kabile gibi geçmişi yaşarlar Medeniyetin son durağında. Aristokrat semtlerin aristokrat insanları eğlenceleri için servetler harcarken bu insanları da emirlerinde köle diye çalıştırırlar. Yitiktir her şey burada örneğin bir genç kızın beyaz gelinlik giyip baba ocağından koca ocağına gitme hayalide yitiktir burada. İşçi kahvehanesinde sımsıcak taze çayların buharlarıyla sigara dumanı birbirine karışarak içeride bir sis bulutu gibi yayılır
dışarıda hafiften yağan kar tanecikleri aristokrat semtlerin çocuklarına eğlence kaynağıyken, bu sefil semte umutsuzluk getirir çünkü yağan kar işsizliğin habercisidir. Saatlerce bekleyen işçiler yağan kar ile boyunları bükük kimisi evinin yolunu tutar cebindeki 1- 2 lirayı sıcak bir çaya harcamamak için kimisi de okey ıstakalarında arar şanslarını belki sıcak bir çayı bedavaya getiririm umuduyla. Sonra kahvenin tıklım tıklım oluşunu fırsat bilen çalgıcılar kahvehaneye akın eder. Çalgıcılar cümbüşüyle, yurtlarından kopup gelen bu insanların memleketlerini anımsatan türkülerle hoş eder içlerini, kimisi dalıp gider zengin olma hayaliyle. Kimisinin boğazına takılır yudumladığı sıcak çayı evde aç bekleyen çocuklarını düşünürken. Kahvehanenin üst köşesine oturan çalgıcılardan Keman çalan 20 yaşlarındaki üzeri yırtık genç Farid Farjad’ı anımsatan bir besteyle bu sefil insanları alıp götürür Arap çöllerindeki Yemyeşil vahalara. Gün geçip gider. Yıl geçip gider. Umut bir başka bahara ertelenir bu buruk yüzlerde. Seçimleri fırsat bulup ta ev yaptıran taşaronlar soğuğa aldırış etmeden girerler işçi kahvehanesine. Herkes oturduğu yerden fırlayıp kimisi taşaronun ayağına kimisi koluna kimisi sırtına yapışır bir ekmek parası için. Pazardan mal beğenir gibi taşaron en kuvvetli olanları seçip bindirir arabasının kasasına soğuk kış gününe aldırış etmeden geride kalanlar ise tekrar başladığı yerden devam ederler. Sonra belediye başkan adayları dadanır bu işsiz kahvehanelere. Kahvehanenin orta yerinde durup:
-İş vereceğim size, yol yapacağım, ev vereceğim...
Böylece geçip gider Arnavut köyde zaman.
Gel zaman git zaman Hacı Bekir adında bir ihtiyar yaşamaktadır burada. Şoför oğlu Irak’ta ekmek kavgasında öldükten sonra her bir şeyini bırakarak iki torununu yanına alarak Urfa’dan göç eder İstanbul’un bu sefil semtine.
Yaşlı olduğu için kimse çalıştırmamaktadırlar Hacı Bekir’i. Torunları Hurşit ile Zeynep için gece gündüz demeden bir oraya bir buraya kaçar iş bulmak için.
Hurşit üç gündür bir şey yemediği için hasta düşmüştür Zeynep ise başında bekleyip yüzünü gözyaşlarıyla ıslatmaktadır bu durum Hacı Bekir için kıyametin kopuşudur adeta.
Fakat Hacı Bekir’den başka kimsecikler bilmemektedir bu acıyı. Gece yarısı açlıktan kıvrılan torunları için Aristokrat bir semtin marketine dadanıp bir parça ekmek çalarken market sahipleri tarafından linç edilmek istenir Hacı Bekir ve polisler tarafından tutuklanıp cezaevine atılır.
Sabah ezanıyla Hurşit gözlerini yumar hayata Zeynep’in gözyaşları arasında.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.