TEBDİL- İ KIYAFET
Bir seher vaktinde düştüm yollara diyen bir derviş misali yeni yılda yollara düşüp geçmişe şöyle bir baktığımızda ,teknoloji ve hayali filmlerin gölgesinde insanlar görüyoruz..Her insanın bunaldığında;Şuan bir adada olmak isterdim bir kulübede yaşayıp, ‘’çıkıp balık tutup güneşin batışında köpeğiyle kuzusuyla oynayan çocuklarımı izlerdim’’ diyenler, hiç de az değil..Demek ki her insanın bir kaçış hayali var:Sakin bir yaşama huzurlu bir atmosfere buda büyük şehir insanına has bir melankolik yaklaşım olsa gerek ..Bu sayıda bende hayalimde ki kulübenin bahçesinde otururken ‘’villa’’ değil ‘’kulübe’’ dikkatinizi çekerim!
insanların zamana ve zemine göre kıyafetlerinin ne kadar değişiklik gösterebileceğine dair düşünce geldi..ütopyamda acaba 2010 şu şekil olsaydı geçmiş yüzyıllar bizi bu ortama bağlasaydı ..farklı sade bir mimari olağan üstü bir düzen sadece ve birbirinden çok farklı görüntü arz eden insanlar.Elektriğin olmadığı beynin en üst noktalarda hizmet sunduğu çağ..
İçinde bulunduğumuz çağda ki kıyafetler, aksesuarlar,ortamlara has insanları gizleyen kıyafetler.Bakışlarını gizleyen aksesuarlar…sizce çok güzel giyeyen insan mı daha kişisel ve duygusal olgunluğuna kavuşmuştur? yoksa bütün sadeliğini kıyafetine hapsetmiş insan mı daha çok olgunluğunu tamamlamıştır?acizane yaklaşımım çok iyi giyinen insanın çağ insanı olduğuna zamana ve zemine yüzeysel de olsa iyi ayak uydurabildiğidir.Kabulu görecelidir!Sade ve özensiz giyinen kişi ‘’ben böyleyim,beni böyle kabullenen kabullenir’’ mantalitesinde olan insandır.Bu durum aslında ne kadar dik kafa ve içe dönük yaşadığının göstergesi değil midir?Bir üçüncü alternatif oluşturmak mümkün,her insanın ruh haline göre giyinmesi..nasıl bir şey olurdu acaba?şekil - a -da ki gibi bir görüntü çıkabilir ortaya..yada çul çuldur deyip atmak ordan burdan ne var ise üzerine insanın,ama atacağı şeylerde yine bir gurup tasarımcı tarafından tasarlanmış hazırda varolan şeyler değil mi?
Her halükarda insanda bir örtünme gereksinimi olmuş oluşmuş..İsrailiyatta varolan Adem ile Havva nın incir yaprağından günümüzde ki Versace lere ,gabbana lara ,vakko lara vs..kadar süre gelmiş bu örtünme isteği..bunun kaymağını alt yapıda ki bu örtünme isteğinin kaymağını üst yapıda ki üçüncü dünya ülkelerinin bütçesine sahip şirketler yiyor görünüyor…Ancak bizim toplum ve kültürel anlamda alternatiflerimiz kısıtlı iken düşüncelerimiz gibi kıyafetlerimiz de başkalarının ellerine teslim iken onlarda kaymağını yiyecek tabi ki!..Özünde; insanları kıyafetleri değil..dünyaya duruşunun ‘’görüşünün’’ nasıl olduğudur.. Çünki her göz bakar ama görmez her dil konuşur ama anlatmaz ..dünyayı görerek anlatabiliyorsak..ancak yaşantımıza ve çevremize fark katabiliriz.Kaç kişi süregelen düzenden farklı yaşama lüksüne sahip olabiliyor ki hayatında ! Bir kaç soru, öngörü ve önerinin ardından kendi bilmişliğimden çıkıp yine mevlananın sözüne sığınarak percinlemek istiyorum anlatmak istediğim mesajın aslını: Benzer bir söz günümüz insanından çıksaydı heralde kimse kulak asmazdı..Günümüz insanından çok uzakda, anlatan bir dilden çıkınca anlamı büyüyor büyüyor!Baktığının farkında gören bir çift göz.Konuşmanın ötesine geçmiş ‘’sade’’ ve “temiz” bir dil! Kıyafetide içi kadar muteber bir insan olan MEVLANA DAN:“Nice insanlar gördüm üzerinde elbise yok,nice elbiseler gördüm içinde insan yok
Şeyda Koç
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.