kitabımın önsözleri
Boş Kalan sayfamdaki yazılar – (Şiir)
Hasan Tuncay
İstanbul
Haziran-2009
Âvâzeyi bu Âlemde Dâvud gibi sal
Bâki kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş
Bâki
Dostoyevski; “Acı, anlamanın, tek kaynağıdır.” Der. Ben de diyorum ki; “Acı anlamanın tek nedeniyse; aşk da şiir yazmanın bir tek kaynağıdır.”
Hasan Tuncay…
Son pişmanlık “suya düşmüş bir dal gibi” neye yarar;
Suya düşmüş bir adam gibi insan, bir adam arar.
Üzülme sen, Yalnız değilsin hiçbir zaman arkadaş;
Yalnızlığın, ayrılmaz ki senden hiçbir zaman arkadaş.
“Tanrım! Gecenin içindeyim; şafağı bekliyorum; Sen geldin aklıma; gelirsin diye günüme gün ekliyorum….
Her uçurtma, kendi ipinden şikayetçidir….
Her şeyin bir köşesi var; karenin, hatta eşkenar üçgenin ve sen de benim ciğerimin köşesisin.
“Bâki de olsa adın, dünya fânidir. Fuzuli olursan dünya bâkidir.”(Selahattin Kuşçu)
"Nasıl kafa sayısı kadar düşünce varsa, kalp sayısı kadar da sevgi çeşidi vardır." (Tolstoy)
Aşk, iki kişiliktir; üçüncüye asla yer olmaz…(Anonim)
“Kuru bir yaprak gibi eline düştüm, istersen rüzgâra salıver gitsin.” (N. F. Kısakürek)
Hasan Tuncay’a
Gönül heybeme hüznü doldurup bu gece;
tatmadığım sevinçlerimi yanıma alıp
Gidiyorum bu şehirden.
Ay ışıklarını sana bırakıyorum
Karanlıklarını yüklenip tüm yüreklerin,
sırf sana zarar vermesin diye yüklendim gidiyorum
Ve sen
Bir sağanak yağmurun beklentisiyle uykusuz kalmış
gözlerinin ardında ki yaşları boşaltamadan susuyorsun öylece.
Oysa; bu şehir, iğreti kahkahalar arenasıdır.
Sensizlik çıkmazı sokaklar, ufuklar ardı düşlerim!..
Islandı, ıslanacak
Ferman dinlemez bu gönlüm, bu şehirden gidince; gidince uslanacak!...Ama unutma ki sevgili; Sadakati olmayanda saadet yoktur. Kaan Öz
Takdim
Hayat, fırtınalarla dolu sonbahardır bazen, bazen de rengârenk çiçeklerin hayata gülümsediği ilkbahar. Bazen ise yüklerinden sıyrılmış ve artık dalların meyveye durduğu yaz gibidir. Ve bazen de soğuğun elleri, ayazın yürekleri buz kestiği kış mevsimidir. Öğrendik ki... Bir tek insanın sana "iyi ki varsın" demesi, varolduğumuz için mutlu olmamızı sağlar...
Öğrendik ki... Bu hayat sadece mücadele edilmesi gereken bir alan değil, paylaşılması ve yaşanılması gereken bir olgu.
Öğrendik ki... Silgi kullanmadan yazı yazma sanatına hayat deniyormuş. Öğrendik ki. Gitmek kolay, zor olan zorluklarla beraber kalabilmek…
Öğrendik ki... Vuslat yoktur uzakları sevene. Gidenler dönmez geriye, dönenlerde zaten yolcu ettiklerin değildir.
19. Yüzyılın büyük ingiliz ressamlarından william Holman Hunt’ın, bir bahçeyi tasvir eden bir tablosu Londıra Kıraliyet Akademisi’nde sergileniyordu. Hunt’ın “Kâinatın Işığı” adını verdiği bu tabloda geceleyin elindeki fenerle bahçede duran filozof kılıklı bir adam görülüyordu. Adam, sebest kalan eliyle bir kapıya vuruyor ve iceriden bir cevap bekler gibi görünüyordu. Taployu tetkik edenbir sanat eleştirmeni Hunt’a dönerek: “Güzel bir tablo doğrusu, ama manasını bir türlü kavrayamadım”dedi,”Adamın vurduğu kapı hiç açılmayacak mı? Ona tokmak takmasını unutmuşsunuzda...
”Hunt gülümsedi:”Adam alelâde bir kapıya vurmuyor ki...” dedi.“ Bu kapı, insan kalbini temsil ediyor. Ancak içeriden açılabileceği için dışında tokmağa ihtiyaç yoktur “Yürümeye yeni başlayan çocukların adım atıştaki ürkekliği var hayata doğru attığımız adımlarda. Yalpalamaktayız, korkmaktayız…
Bir hayata alıştığımızı anlamdan daha, yeni bir hayata başlamak zor geliyor bize… Orada da birbirine aşina gözler olacak mı? Bilmiyoruz. Yüzlerce kez geçti bu belediye otobüsü bu duraktan… Sona yaklaştıkça daha bir güzelleşiyor suyu, artık uyuyarak geçmiyoruz üstünden…
Ne çok şeyi ihmal etmişiz biz;“Anneni daha sık anımsıyorsan, hatta anlıyorsan” babanı daha çok merhametle ve minnetle anabiliyorsanız eğer; eski sözlerimize benzemiyor sözlerimiz eskisi kadar ukala değil gözlerimiz sanki “varlığa” yeni dokunuyor yüreğimiz. Anlıyoruz… Beni anlamız dileğiyle…
Hasan Tuncay
2009-İstanbul