HAYAL'İN OĞLU YUSUF'A
Yani şimdi sen bir daha bize şiir okumayacak mısın?
Vaktin tamam olduğuna mı kanaat getirdin yoksa?
Bu bizi terketmek de neyin nesi be Hayal’in Oğlu?
Oysa sevgimi her dile getirişimde senin o ustura tadında şiirlerinin bir nebze olsun katmasam olmuyordu.
Sen gittin.
Sen de gittin.
Oysa dünyada bu kadar pislik varken, senin gidişin hiç hoş olmadı be ’iki gözüm’.
Bir cebimde Kapital,bir cebimde aşkla seni bekliyorum. Gelip de bana bir acaip adamı anlatmanı istiyorum. Kendin gibi bir acaip adamı.. Gelirken "iğreti parkanı" da giymeyi unutma. Bu dünyanın zulmunu ancak iğreti parkanın altında o güzel şiirlerini canlı canlı dinlemekle, içimde binbir umut canlana canlana unutabilirim.
Eski zaman Haziran değil, bizi bırakıp gittiğin bu eski zaman Mart.
Sen haklıydın be Hayal’in oğlu. Haklıydın Batı’ya hayran kendilerine "aydın" unvanını vermiş olanlara "halk denizi"ni göstermekle. Eğer boğulacaksan da halk denizinde boğulmayı tercih ederdin. Hem halkı şiirlerinde boğdun, hem de kendin bizimle bu denizde boğuldun..
Demek sen de gittin?
Hem de arkanda ince bir veda havası bırakmadın?
Kimbilir haklıydın ince veda etmeden gitmek , küt gibi çekip gitmeyi tercih etmen. Senin gidişin yeteri kadar yaraladı zaten bizi.
Bu ayrılık yüreğimizde diş ağrısı gibi zonkluyor..
Şimdi sen gittin ya üç kişinin yanına, Bedirhan,Nazlıcan ve kendin yanına beni de kabul eder misin Hayal’in oğlu...
Rıza’ya derdin ya"Senden ayrılacağımı sanma, bir kaç güne kalmaz gelirim"
Gittin işte...
Herkesin eninde sonunda gideceği yere gittin..
Ama ne yaparsın ki inanmak istemiyoruz biz buna, çünkü biliriz ki her ölüm erken ölümdür.
Madem gittin ya; Ahmet’e de selamlarımızı söyle.
İkinizi de hiç unutmayacağız...