- 641 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
AH GÖKÇEK AH!!!
Efendim tekrar merhaba. Biraz utançla da olsa merhaba. Lakin bu benim utancım değil. Utanması gerekenlerin, görevini layıkıyla yapmayan, sorumsuz, saygısız ve lakayt kişilerin ayıbı. Hal böyle de olsa, utanması gerekenler utanmadığı sürece, onların ayıbının utancını da biz gibi duyarlı kişiler taşımaya devam edeceğiz. Çünkü onların yarattıklarının sonucu, bizleri etkilediğinden, kendimizden kaynaklanmasa da, bizler de görevlerimizi hiç istemesek de aksatıyoruz. Bir çığ gibi her bir yanlış, her bir hata bir diğer oluşumu etkileyip tetikliyor, önüne katıp her birini, olumsuzluklar, yanlışlar, hatalar, ayıplar silsilesi oluşturuyor.
Uzunca bir müddet ayrı kaldım sizlerden. Halletmem gereken epeyce işim vardı İzmir, Antalya ve Ankara’da, o nedenle önce İzmir, ardından da Ankara’ya gitmiştim. Giderken de fazlasıyla yetecek kadar yazı bırakmıştım. Bırakmıştım da, bazıları pek güne uymamıştı sıralama gözden kaçtığından sanırım. Düşündüğümden çok fazla süre kalmak durumda oluşumdan Ankara’da, hazırladığım yazılar yetmemişti de.
Lakin öyle akla gelmez sürprizlerle karşılaştım ki bir türlü dönemedim Antalya’ya. Olanları, hem ayrı kalışımın nedenlerini açıklamak, hem de Ankara’daki bazı hizmetlerin yakın gelecekte diğer illerde de hayata geçeceği veya bazılarının ucundan kıyısından başlamış olup henüz yaygınlaşmayışıyla, olabileceklere karşı hazırlıklı olasınız diye anlatmakla yükümlü hissettim kendimi.
Gerçi bazı belediye hizmetlerinin, işin başındakine göre değişir işleyişi, bazıları başka kurumların, o hizmetlerin düzgünlüğü de o kurumun başındaki ve çalışanlarıyla ilintili ve her ilde aynı olacak değil. Ben yine de uyarmak ve hazırlıklı olasınız istedim efendim.
Hepsini anlatmayacağım, ama daha önceki yazdan başlamam gerek ki ne olup bittiğini, neler döndüğünü, kimlere ne kazançlar sağlandığını daha iyi aktarabileyim. Eminim fenalıklar gelip daralacaksınız. Ankara’daki evim uzun süredir kapalıydı, doğaldır ki her yer toz ve kir içinde olacak. Hatta biraz da is. Gerçi uzak kaldığım süreçte değişti mi bilmem, daha önceleri öyleydi, Enerji Bakanlığı evimin yakınında, yıllardır doğal gaz kullanımına rağmen bu bakanlık kömür mü yakar ne yakar bilmem, bahçesindeki koca bacadan yıllardır kurum püskürtür. Yılın büyük bölümü soğuk olan bu şehirde, biz dışarı çamaşır asamayız. Her sabah cam pervazlarını silmek zorundayız, bir karış kurum olur çünkü sabaha dek, evimize gelir veya giderken, mutlaka üstümüz, başımız, yüzümüzde kara kara lekeler oluşur. Yapılan onca başvuru ve şikâyet hep sonuçsuz kalır. Onca uzun sürenin birikmiş kururumu da düşleyerek, hemen evi süpürür siler, bir akşamlık oturacak, uyuyacak temiz bir yaşam alanı oluşturup gerisini yarına bırakarak duşumu alır uyurum diye düşünerek girdim evime.
Elektrikler yanmıyor, mumları yaktım evin her yerinde, Allahtan su akıyor, süpüremesem de sildim yerleri, elektrik yok, kombi yanmaz, banyo da yarına kaldı, dışardan yiyecek bir şeyler isteyip, çay bari içeyim dedim. Gaz yok. Oysa sayaçta bir iki ay yetecek gazım vardı giderken. Dışarı çıkıp yedim akşam yemeğimi, çayımı da içtim. Kir pas içinde bir evde ne kadar yatılabilirse yattım. Uyumak mümkün değil. Sabah ola hayrola.
Ama hayır olamadı. Elektrik tesisat ve sisteminde yapılan değişiklik sırasında, eksik kablo bağlantısı nedeniyle ve de yapan kişilere defalarca hem ben, hem yönetici telefon ve bizzat giderek söylememize rağmen iki gün sonra bağlanabildi. O da eksik malzemeyle, yarın getiririz deyip l5 gün aksatarak ve küçücük kablo için, futbol topu büyüklüğünde kapı üstünde bir delik açılarak.
Doğal gaz için EGO’ ya gidişimden aldığım sonuç ise; üç kez göstergenin sabit oluşu nedeniyle, herhalde arızalı denilerek, komşularımın Ankara dışında olduğumu söylemelerine rağmen, sayacın sökülerek yenilerinin takılması neticesi, arıza, tamir, sayaç kirası adı altında ve de ceza olarak sökülen her sayaç için yüklü bir para tahsil edilerek, sayaç kartım verildi. Ama bu uğraş, git geller, sorularıma, arızanın ne oluşuna hiçbir birimden cevap alamayışlarla üç gün sürdü. Şikâyet dilekçem üzerine iki gün sonra tetkike gelindi. Bu da arızalı 4 m3 yakmışsınız denildi. Beyefendi kartı ancak dün akşam alabildim. Banyo ve sabah çay yaptım. Bu evde ordu yaşamıyor. Ancak bu kadar yakar tabii ki deyişime aldığım yanıt: Bu evde kalorifer yok mu? Beyefendi EGO yu hoşnut kılmak adına 34 derecede kalorifer mi yakmam gerekiyor sorum karşısında suskunluk?! Anlam veremediğim pil paraları da cabası, biz eskiden pili bitince sayacın kendimiz değiştirirdik ve daha uzun süre kullanılırdı. Ne oldu, neden gerekti de bu pil değişim işi bir firmaya verilip sıklıkla değişir oldu da her gaz dolumunda bir miktar da pil parası kesilir oldu anlayamadım! Anladım da anlayamadım!!!
Sabah çayımı içerken, posta kutumda biriken fatura ve evrakları inceliyorum. Daha önce ASKİ’nin benzer bir hatasıyla haksız tahsil edilen miktara itirazıma gelen, son derece havada ve tatminden uzak yanıt. Çalışanlarından birinin, daha önce söylediklerini teyit ediyor: Genel müdür bundan böyle hatalı tahsilâtları uygun bir dille geçiştirip geri ödeme yapmayın diye talimat verdi, benden duymuş olmayın o paraları alamazsınız. Sonra öğreniyorum ki, bir gün dahi gecikseniz ödemede sayacınız sökülüyor, belli miktardan sonra su bedeli katlamalı geliyor, o miktardan sonra okumaya gelindiği, siz de o sürede herhangi bir fatura elinize geçmediği için bir de cezasıyla, bazen milyarlara yaklaşan rakamları ödemekle yükümlü oluyor, pek çoğu ödeyemediğinden, sayaçları sökülüp bir de mahkemelik olduklarından artı avukat masrafı biniyor. Tam bir derebeylik, soygunculuğun kılıfı, vatandaşa hizmet amacıyla kurumluğun amacını unutup eziyet kurumu haline gelmişlik! Şükrediyorum halime bunları duyunca! Fakat 2 ay sonra otomatik ödemelerimi yapan bankayla anlaşmalarının biteceğini bildiren bir yazı ulaşıyor, bu mücadele içindeyken elime. Ha bir bu eksikti… Gidiyorum yine ASKİ’ye “Ben Ankara’da olamayacağım, haberdar olamam bildirimlerinizden. Başka bir bankayla anlaşacak mısınız, ben nereye yapacağım ödemeleri, nasıl haberdar olacağım.” Soruma ise: Bilemeyiz, daha sonra cezalı ödersiniz diye fütursuz ve yüzsüzce bir yanıtla karşılaşıyorum.
Bir diğer zarfı açıyorum olur şey değil. Tam ölür müsün öldürür müsün ikilemli ruh hali yaşadığım. Geçen yıl, Ağustos ayında kapattırdığım kablolu yayınımın otomatik ödemesi yapılmış olmasına rağmen, sistemde görünmüyor denilerek bir de cezasıyla mükerrer tahsillerine yönelik ve ayrıca Eylül ayı için fatura gönderiliyor, aylardır ödemediğim için de faiz üstüne faiz isteniyor. Gidiyorum Bahçelievler Telekom’a, aslında ödemememiz lazım Türksat’a devroldu ama hadi ödeyelim bari diye bir cevap, ardından dekont ve dilekçem için ayrı ayrı faks ücreti alınıyor ve iki gün sonra gelin ödeyelim deniliyor. Gidiyorum “Biz öyle bir şey demedik, demiş olamayız, gidin Ulus’ta Türksattan alın” Bu uğurda harcadığım alacağımdan fazla ama olsun hırsımı yenemiyorum ve ne denli saygısız ve lakayt çalıştıklarını vurgulamalıyım. Haksızlığa, saygısızlığa, aptal yerine konmalara tahammülüm yok. Amaan üç kuruş için deymez, lanet olsun, kim uğraşacak gibi nemelazımcılıklarıyla vatandaşın bunlar da istedikleri gibi at oynatıyorlar. Uğraşmak lazım bunlarla. Hani sürekli söyleniriz ya, koyun gibi milletiz, ses çıkarmıyoruz hiçbir şeye; çıkarıyoruz da ne oluyor, üzüldüğümüzle kahrolduğumuzla kalıyoruz hep, hele de duyarlı, hele de haksızlığa tahammülsüzseniz yandınız. Stresle boğulup çeşitli hastalıklara maruz kalışınız oluyor tek kârınız.
Gerçi uğraşsanız da bir şeyin değiştiği yok. Her gittiğiniz kurumda kavgalar bağırışlar nerdeyse yumruk yumruğa. Demek ki herkese böyle bunlar.
Türksat’a gidiyorum. Binaya sokulmuyorsunuz kapıda bir çocuk derdinizi dinliyor oradaki pek çok kişinin yanı sıra, elinizden evrakları alıyor siz saatlerce bekliyorsunuz, hanginizinkini ne kadar anladı ve aktarabildiyse ilgilisine cevaplarıyla geliyor abuk subuk.
Bana verdiği yanıt: Ne alacağı, sizin ödenmemiş faturalarınız var cezalı ödeyeceksiniz. “Mükerrer tahsil ettiğiniz ücretten dolayı özür dileyip hesabıma iade yapmanız gerekirken, yavuz hırsız misali borçlu çıkartıyorsunuz bir de. Almadığım hizmetin, bir ay önce kapatılmış yayının bir ay sonraki ücretini ne diye ödeyeyim.” Bu defa; “Kapattığınızı ne bilelim, bir hafta sonra gelin inceleyelim” diyor. Gırtlağını sık diyor şeytan. Uymuyorum tabi yine şeytana, lahavle çekip aynı tarihli iki dekontu ve diğerlerini, dilekçe tarihimi göstererek kaçıncı kezdir anlatıyorum. Yine gidip geliyor. Artık patlıyorum zaten daha öncekilerin de birikimi var. Avazım çıktığı kadar bağırıyorum: Gitmiyorum, parasında falan değilim, siz iyi anlatamıyorsunuz o yukarıdaki kişiye, o mu çok kalın kafalı, çocuğa anlatsam anlardı, gelsin o her kimse kendi anlatsın bana. O para bugün ödenecek, aksi takdirde, tüketici hakları mahkemesi, ulaştırma bakanlığı başbakanlık, gazeteler, televizyonlar akla gelebilecek her yere başvurup uğraşacağım, sizinle, ne biçim iş yapıyorsunuz siz, ay sonu bilemedin yıl sonlarında hesap tutturmaz mısınız siz, görmez araştırmaz mısınız açık veya fazlanızı da araştırmaz mısınız nereden kaynaklanıyor diye? Bunları bir bir genel müdürünüze de ileteceğim… Yine bir dakika deyip gitti, bu defa bekletmeksizin elinde parayla geldi. Ama cezalı aldığı miktarla değil, yani sadece anaparayla, faiz olarak aldıkları yine onlara kaldı. “Bak kardeşim, şu yaptığınız resmen soygunculuk, çingenelik, sizinle daha da uğraşırdım ama yetişmem gereken işim var, mecburen terbiyesizliğinizin ayıbıyla bırakıp sizi gitmek zorundayım. Hep birlikte oturup düşünün bu yaptığınızın adı ne?” Dedim ve elektik kurumuna gitmek üzere, orada başıma geleceklerden habersiz koşturmaya başladım dolmuş durağına doğru, o da Maltepe de çünkü. Ödediğim faiz önemli bir miktar değil, şekil çirkin, yapılan çirkin ve bir tek bana yapılmıyor. Ülke boyutunda ve çeşitli miktarlarda düşünün, ilk aboneliğinizde ödeyip çıkarken geri alamadığınız miktarı da koyun üstüne ve edinilen haksız kazancın ne rakamlara ulaştığını hesap edin!
Pehlivan tefrikalarını geçti Ankara maceram, aslında epeyce şey var daha yazacak ama bana bile fenalık geldi, o nedenle sizleri daha fazla bunaltmamak için sonuca gelmek istiyorum.
Özleyip de Ankara’yı gidip kaldığım süre, yanlış düzeltme peşinde geçip hiçbir dostumu göremeden, Ankara özlemimi gideremeden geri dönmekten usandığımdan, evimi kiraya vermekte buldum çareyi, kiracı uğraşsın oturduğu sürece. Gerçi Allah bilir o da ne sorunlar açacak başıma bilinmez, ama hiç değilse özledikçe Ankara’yı gider, bir müddet otelde kalır, Ankara’nın tadını çıkarırım diye düşündüm.
Elektrik, su kapatma işlemlerindeki katle ramak durumları da anlatmayacağım, doğal gazdaki dolu kartımdaki gazın tutarının, kartı iade edişimle geri alma mücadelemi de anlatmayacağım, sadece doğalgazdaki son bir şeyi söylemeden edemeyeceğim. 15 yıl önce yatırdığım güvence parası, küçük bir miktar oluşuyla sistem göstermiyor denilerek ödenmek istenmedi, ısrarlarımla ödenmek zorunda kaldı, görüldü bu defa ne hikmetse… Görüldü de, o günkü değerle iade edildi. 15 yıl önce 3milyon lira olan miktar 3 lira olarak avucuma konarak!
Yorulmuştum, başa çıkılmazdı bunlarla, düzelmezlerdi, ruh sağlığımdan olacaktım iyice…
Avucumdaki üç liraya baktım, baktım, çıktım EGO’nun kapısından acı acı gülerek!...
YORUMLAR
Teşekkür ediyorum efendim hepinize,hem ilginiz,hem de sabrınız için.Sağlığım da,zamanım da yoktu ne yazık ki.Kemoterapi tedavim yeni bitmiş,ayakta duracak halim yoktu,işlerimi bitirip İzmire dönerek,oğluma eşya alıp yerleştirmek ve de düğününü yapmak durumundaydım da ama hırs baldan tatlı derler ya... Allah da yardım edip güç veriyor sanırım böylesi zamanlarda.O koşturmada fark edemesem de,öylesi yorulmuşum ki hâlâ dinlenebilmiş değilim.Keşke bir işe yarasaydı çabam,ama birkaç kişiyle olacak iş değil.Umarım,gözünü açabilir,yaşatılanları unutmaz başta Ankara olmak üzere,tüm illerdekiler...Malum önümüzde seçim var.saygımla efendim.
Müthiş......
-Ne yazık ki tam bir Türkiye gerçeği.Siz/biz ve bizler en azından hak ve hukukumuzu biliyor inadına araştırıp işin doğrusuna ulaşmağa çalışıyoruz.Yaa o hiç bir şey bilemeyenler.Okuma yazması yeterli olmayanlar/zamansız yaşayanlar/bunca pisliği temizlemek için uğraşacak ne zamanı-ne sağlığı müsait olmayanlara ne demeli.
-Müthiş bir efor/müthiş bir koşuşturma tam puanla teşekkürler vatandaşlık adına yaptıklarınız için.