ÜNİVERSİTE BİTİYOR
Üniversite`nin son sınıfında okuyan bir öğrencimle yazıştık az önce msn`de. Gelecekten ümitsizdi, okul bitecek, işsiz kalacağım, nasıl iş bulacağım kaygısındaydı.
Öğrencilerime şunu söylerdim hep üniversite kazandıklarında: "Üniversite iki yerden bitirilir: Cafe`den ve sınıftan. Eğer Cafe`den bitirirseniz, işsizler ordusunun bir neferi olarak atılırsınız hayata. Sınıftan bitirirseniz asla işsiz kalmazsınız."
İş bulmak kolay değil elbette. Hiçbir kurum, kuruluş şu gençler üniversiteyi bitirse de hemen işe alsak, dolgun bir maaş versek bunlara diye beklemiyor. Hele devlette işe girmek iyice zorlaştı artık. Bir müddet önce öğretmen atamaları yapıldı. Kimya öğretmenliğinin taban puanı kaçtı biliyor musunuz? 99.2!
Özel sektörde iş arayacak gençler. Özel sektör işinin ehli gençler istiyor. Çalışmaya azimli, kendini geliştirmeye açık gençler arıyor. Kimseye bir masa, bir bilgisayar ve akşama kadar çay, kahve eşliğinde imza atarak, geyik muhabbeti yaparak bol maaşlı iş imkanı yok.
Gel gör ki herkes böyle bir iş ve dolgun bir maaş beklentisinde.
Öğrencim, kendini geliştirmek için değişik kurslara gittiğini, birçok sertifika aldığını söyledi. Buna rağmen gelecekten ümitsizdi. Ümit vermeye çalıştım. Azimli, istekli olan kendini geliştiren, gelişmeye ve yeniliğe açık olan mutlaka iş bulur; çalışmaya devam et dedim.
Yine bir öğrencimi örnek verdim. Hukuk fakültesini bitiren delikanlı bir hukuk bürosunda işe başlamıştı. O zaman neredeyse boğaz tokluğuna denilecek bir ücrete, büronun getir götür işlerini yapıyor, dosyaları hazırlıyor, akşama kadar adliye ile büro arasında mekik dokuyordu. Birkaç yıl çalıştı bu şekilde. "Ben üniversite mezunuyum, avukatım, böyle ayak işleriyle uğraşamam, nerede benim masam, bilgisayarım, dolgun maaşım?" demedi.
Çalıştı, işi öğrendi, çevre edindi. Sonra bir arkadaşıyla büro açtı. Birkaç yıl sonra lüks bir iş hanında tek başına açtı bürosunu. Şimdi birçok büyük şirketin avukatlığını yapıyor.
Yıllar önce okumuştum. Bir siyasi parti seçimlere giriyor, ancak beklenen sonucu alamıyor. Seçim sonrasında bir değerlendirme toplantısında gençlerden biri isyan ediyor. "Yıllardır çalışıyoruz, aldığımız sonuca bakın. Bizden sonra siyasi hayata başlayan falan parti bile şu kadar oy aldı, meclise girdi. Biz hala yerimizde sayıyoruz."
Salonda bulunan ihtiyar bir adam ayağa kalkıyor ve şunu söylüyor: "Evlat, biz ceviz tohumu ektik, kabak tohumu ekmedik. Kabak tohumu çabuk filiz verir, birkaç ay içinde metrelerce boy atar ve kocaman kabaklar verir bir yıl içinde. Ama ömrü bir yıllıktır. Ceviz ise yıllarca bekler fidan olmak için. Sonra yine yıllarca bekler meyve vermek için; ama meyveyi bir verdi mi binlerce verir ve yıllarca sürer meyve vermesi. ömrü asırlıktır, yıllık değil."
Nitekim yıllar sonra zaman o ihtiyarı haklı çıkarır. Kısa sürede büyük oy patlaması yapan partiler zaman içinde yok olup erirken ceviz tohumu ekenler yıllarca ürün almaya devam ederler.
Gençler, kabak ekmeye özenmemeli, ceviz ekmeli ve ektikleri tohumun suyunu, güneşini, çapasını ihmal etmeden beklemeli sabırla. Gerekli çalışmayı yapan ve sabreden işsiz kalmaz asla.
Bir Çin atasözü der ki "Ustaysan en iyi usta ol. Dağ başında bile olsan gelip seni bulurlar."