- 747 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Umut balıkçı
Bir gün batımıydı, güneş okyanusun üzerinden usulcu süzülerek batıyordu derinliklere. Dalgaların kemani vuran sesleri yeni aşklara meylediyordu. Bu mevsimde ne yağmur ne kar vardı. Sadece güneşin hükmü geçiyordu. Okyanusa paralel uzanan dağlar dalgaların hırçınlığıyla aşına aşına tepecik halini almıştı. Suyun dünyaya hükmedeceği güne delaletti bu. Gökyüzünde uçuşan Albatros kuşları Okyanusa meydan okurcasına uçuşuyordu okyanusun ta öte yanlarına doğru. Akabinde balıkların hırçınlaşan denizle raks etmeleri alelade bir şeydi. Hergün bu vakitlerde kıyıya yakın yerlerden yolcu gemileri geçer Renkleri, Irkları, dilleri farklı olan fakat hepsininde ortak yönü ayrılık, hasret, hüzün olan bir çok yolcu güneşin belirlediği rotaya doğru yol alırlar. Geride sandallarıyla balık avına çıkan balıkçılar gidenlerin ardından meşalelerini yakarak kısmetlerinin peşine düşerler. Yaz mevsimi böylece geçip gider. Artık kış gelmiştir balıkçılar için zorlu günlerin habercisidir karakış. Kış boyunca balıkçılar sandallarını kıyıya çeker arada istisnai durumlar dışında kimsecikler cesaret edip okyanusa açılamazlar. Fakat Umut balıkçı yeni doğan çocuğu için o gece haber bültenlerin uyarılarına kulak asmayıp meşalesini yakarak okyanusa açılır. Bu mevsimde balık bereketli olur her ağa binlerce balık takılır. Fakat giden balıkçıların bir çoğu geri dönememektedirler. Umut balıkçı kıyıdan epeyce uzaklaşmıştı ki şiddetli bir fırtının pençesine takıldı. Çok uğraş verdi kendini kıyıya atabilmek için fakat başarılı olamadı kendisine doğru yükselen dalgayı fark edince önce geride bırakacağı eşi geldi gözlerinin önüne sonra da daha doyamadığı bebesi… Ve iki damla gözyaşı dökerek sandalıyla gömüldü okyanusun derinliklerine.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.