- 576 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BU YER NERESİ?
Toprak çatlamış avuçlarını masmavi gökyüzüne uzattı ve yakardı. Bembeyaz kanatları ile bir güvercin, usulca süzülüp koca dağın kulağına fısıldadı. Zaman gelmişti. Uzanıp değerken taze bulutlar bir birine, yeryüzü buzdan bir ayna misali yansıttı beyazı. Giydi gelinliğini ve taktı duvağını dağlar. Bir haykırış duyuldu uzaklardan. Rüzgâr mı uğuldar yoksa bu bir sesleniş mi toprağa?
Karardı gökyüzü ve çatladı. Yarıktan milyonlarca beyaz dağıldı. Etraf sessizliğe kesti, ısındı ve yumuşadı. Her bir kar tanesi usulca yerini buldu.
Zaman geçti hava duruldu. Terk edilen gelin misali ağladı Karadeniz. Kızdı, köpürdü. Gözyaşı toprağa su, ekine can oldu ve besledi insanı. Dağlar tutamadı suyu dere oldu, ırmak oldu aktı. Bereketle kalktı, uyandı toprak. Kızdı bulutlar çarptılar gürlediler. Ama ayıramadılar birbirine sevdalı çamla toprağı.
Bu aşkı duyan ağaç meyve verdi, toprak çiçeğe kesti. Hayvanlar çayırlara, insanlar bahçelere koştular. Emekler verildi ve yaşlı kadının yorgun ellerinden akan bir damla ter tohumu çatlattı. Bu ödülle dile geldi toprak, yaratanına dua etti. “Su” dedi. “Tohuma su.”
Hiç bu sesleniş cevapsız kalır mıydı? Uzak diyarlardan bulutlar geldiler ve kucaklaştılar dostlarıyla. Ve yağdırdı yağmur bereketi. Güneş yardım etti buluta ısıttı, yaktı. Ve ağaçta kalan son yaprak terk etti sevdiğini.
Eğer anlamadıysan ve soruyorsan kendine “Bu yer neresi?” diye, kaldır ayağını bak toprağın orada.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.