- 394 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Yaşamak
Yaşamak; bir nefes gibidir. Her nefes alışverişiniz sizi biraz daha ona yaklaştırdıǧı kadar uzaklaştırırda. Bunun için yapabileceǧimiz en güzel şey onu kurallarıyla kuralsızlaştırmaktır. Eǧer bu hisle yaşayarak onu kendimiz ve başkaları için kolaylaştırmayı denerseniz hem kendimiz mutlu oluruz, hemde başkalarına mutlu olmaları hissini verebiliriz. İşte o zaman en mutlu insan olmuş oluruz.
Oysa yaşamak karakışta bahara duyulan özlemin gizli sırlarını taşıyan tarifsiz bir yüktür sırtımıza yüklenen. Yoksulluktur varlıǧın olmadıǧi memleketlerde… ölümdür zamansız gelen bir kalp krizinde veya bir kazada zamanında yapılmayan frenden dolayı. Kayıp giden bir gündür ikindi vakitleri işsizlerin gönül serüvenlerinde işe dudukları özlemlerin derinliǧinde duran.
O her şeye inat kendi muhasebesini yapıp istediǧi zaman gelen ve yine geldiǧi gibi sevince meydan okuyarak akıp giden. Yaşamak bir çıǧdır Alplerin veya karlı daǧların doruklarından bir yumruk büyüklüǧünde bir rüzgarın etkisiyle daldan düşüp ortalıǧı kasıp kavuran. Duraksız bir duraktır zamanın içinde kendi koşullarında gülerek geçip giden. Bazende hesapsız kitapsız “nerede akşam orada sabah” diyerek zamanı kendine mesken edinen. Çıplak bir vücuttur heykeltraşın çelik kaleminde ve çekicinde foruma giren sert bir kayadan odalarımızı süsleyen. Ressamın fırçalarında bir bahar tuvalidir binbir renge girerek bahar havası veren, düşüncedir matematiǧin dilinde en aǧır integral, cebir, logaritma, aritmetik ve karmasık sayılardır çözmek için beklenilen. O bazen bir nehirde sudur bütün hızıyla ummanlara kadar acımazsızca yakıp yıkan ve tuzlu ummanlarda sükunete varan.
Bir zenginin evinde antik bir eşyadır gözlere zevk veren, yanlız bir siǧara dmanıdır A. Camü’nin purosunda bütün heybetiyle terasta oturulup içilen. Edebi bir dramadır Şekispir’de kavuşmayan sevgilileri ölümde birleştiren. Damla damla kandır töre cinayetlerinde fışkıran. Cahilliktir Arap çöllerinde ölümsüzlüǧe sessizce gömülen. Yemende ölümdür; azınlık olduǧu için, müslüman olmadıǧı için yaşama hakkı elinden alınan bir insandır rengi siyah olan. Bosna’da müslüman azınlıktır Avrupa medeniyetinin beşiǧinde sırpların kurşunlarına hedef olunan kadındır çocuktur, ihtiyardır, gençtir hastadır ölümü bekleyen. Çeçenistan’da yaşlı bir kadındır Rus faşist emperyal işgalinde bütün ailesini kaybetmiş baǧırarak beddua eden, tecavüz edilen bir anadır ismi bilinmeyen.
Bir ihanet kurşunudur İstanbul’un, Rio’nun, New York’un tenha köşelerinde katliamcı polislerin elinde can veren. Düşüncelerini ve ideolojisini ölüm bedeliyle ödeyen bir devrimcidir Sincan Cezaevinde faşist köpek sürüsü gardiyanların kalaslarıyla öldürdüǧü saate kadar gülümseyebilen. Bazen de ihanetçidir güvenleri üç kuruşa satan bir opportunistin beyninden fışkıran. O sevdadır, tatlı bir belayla “belalım” diye hitapedilebilen. Güzelbir kahverengi gözüdür ölümüne sevilen Hümeyradır bir şehirde doǧan, güzelliǧiyle beyinleri sarsan abartısız bir âsk atesini yürekleri daǧlayan. Bazen bir oǧuldur babaya bile inane edebilen.
O paha biçilmez bir hürriyettir hüreyitsizce yaşanılıp yoksullukla ölünen, gülsüz topraǧa düşen bir bedendir sessizce. Şiddetir bazende bir evde koca dayaǧına inat yaşamak için bir sarhoşa bütün yüreǧiyle hizmet eden. Annedir, kadındır hayat en çok. Çünkü toplumun yükünün yarıdan fazlasını köyde sırtında şelek taşıyarak, harmanda, tarlada, baǧda, bostanda yüklenerek götüren, şehirde yanlız bir çocuk bakıcısıdır bütün yüreǧiyle evini geçindirmek için çırpınıp didinen. Ayaǧa dolaşıp bizi tökezleten bir çakıl basidi bazen de. Umutları kıran.
Evet yaşamak ne deǧildir ki! En azından sonsuz bir serüvendir, geçmişi ve geleceǧi tespit edilemeyen. Bin yıllardan beri; biyologların, gelogların, coǧrafyacıların, genetik bilimcilerin uǧraşarak bir sonuca varmak istedikleri… Evet, yaşamak başlı başına bir sanattır, eǧer biz o sanatı icra edebilirsek, dengeleri saǧlayıp piyanonun tuşlarında ve bir kemanın acılı gıcırtılarında tellerden gözyaşı olarak dökülen. Göz yaşsız günler dileǧiyle… Yaşamınızda en azından mutlu olmayı deneyin diyorum. Saygılar
Hasan Hüseyin Arslan, 03.03.2009, saat 06:00’da