- 1023 Okunma
- 7 Yorum
- 0 Beğeni
Bırak Beni, İçine Gireyim
Gözlerim kapalı, nefesimi tutuyorum olabildiğince; kalbimin sesini azaltmak için, en ufak sesi bile duyabilmek ve neler olduğunu anlamak için. Kapılar açılıyor, kapılar kapanıyor, ayak sesleri ve sessizlik. Yatağımdan kalkmama neden olacak kadar tedirgin edici bir sessizlik, kalbimin sarsıntıyla çarpmasına neden olacak ve kulaklarımı uğuldatacak bir sessizlik, uzadıkça uzuyor, gözlerim açılıyor. “Biraz daha uyusaydım, ufak bir rüya daha, biraz daha karanlık, biraz daha gece” diye yalvarır gibi tavana bakıyorum. Aslında beyaz olması gerekirken, isten kararmış olan tavana... Ve tekrar kapatıyorum gözlerimi, umutla kapatıyorum. Uykuya dalmak için unutuyorum her şeyi, nerede olduğumu, zamanı, sesleri ve sessizliği unutuyorum. Geçmişe gidiyorum, mutlu, huzurlu görüntüler çekip çıkarıyorum, yeniden yaşamak için uyumaya muhtacım. Ama olmuyor, rüya yataklarına inatla sokuşturduğum çiğ hayaller, isli sessizlikte boğulup gidiyor.
Korkuyla kalkıyorum, neler olacağını bilememenin ve yalnız olmadığım halde devam edeceğini bildiğim sessizliğin korkusu bu. Bütün varlığımı kaplıyor ve başka her şey yitiriyor önemini. İçimde giderek yükselen nefret, heyecan, acı birbirine karışıyor ve daha büyük bir suskunlukla patlıyor duvarlarda. Çünkü biliyorum, başka seçeneğim yok, mecburum hayatımı öldüresiye kaplayan isin kaynağına. Vazgeçip sonumu beklemeye başlamışım gibi çekiyor beni kendisine, gidip önüne diz çöküyorum, yalvarıyorum:
- Bırak beni…
- Ama… Güneş henüz doğmadı, hava soğuk, rutubetli; yerler ıslak ve ayakların çıplak, nasıl bırakırım seni? Nasıl bırakırsın beni?
- Lanet olsun biliyorum, yine de bırak beni n’olur. Bırak ıslanayım, bırak üşüyeyim ama hissedeyim yaşadığımı n’olur.
- İlk kez bana karşı böyle kibarsın, benim için değil kendi kurtuluşun için sanırım. Hala bencilsin, hala beceriksiz, hala iradesiz, hala bağımlısın benim gibi.
- Beni bağlayan sensin, beni bu hale getiren sensin, kendi eserine bağlanıp kalan ve sana bağlı kalmasını isteyen yine sensin… Bencil olan kim peki?
İkimiz de biliyoruz, defalarca girişilen ama hiç sonu gelmeyen mücadele tekrar ediyor kendisini. Sırayla yenik düşüyor, sırayla zafer kazanıyor, sırayla sonu gelmez bir öykü yazmaya devam ediyoruz. Yine de bırakamıyoruz savaşmayı, yine de vazgeçip dönemiyoruz kendi hayatlarımıza. Kim cesaret edecek ve kim yüklenecek bunca mücadelenin sorumluluğunu? Kim suçu üzerine alacak ve cezasını çekecek yıllarca? Kim yaşamaya hasret ölümü göze alacak kadar?
Susmaya devam ediyorum, suskunluğumuz bile bir savaş gibi, sırayla ve giderek güçlenerek yaralıyor bizi. Çekip gidesim geliyor ama nereye? “Neresi olduğu önemli değil yeter ki git” diyorum kendime. Bütün acılarına rağmen başka bir hayat olmalı başka gezegenlerde. Olanca yükünü, olanca suçunu, hatalarını, yenilgilerini, uykularını, rüyalarını ve hatta kapkara tavanını da al defol git! Tek bir soru, bağlayıp elimi kolumu koca bir çivi gibi çakıyor bedenimi olduğum yere; “Arkama dönüp bakmamayı becerebilecek miyim?” Cevabı biliyorum: Hayır. Biliyorum ki her gidişimin yarası hala yüreğimde, biliyorum ki bu en büyük gidiş yaradan daha öte; sürekli irin toplayacak nefes aldıkça ve sonunda ancak bütün organlarımı parçalayarak çıkacak dışarı, içimde ne varsa boşaltıp gidecek, kuru bir deri bırakacak arkasında, biliyorum.
Tek yapabildiğim izlemek hayatımı uzaktan. Kim girecek içeri? Kim çıkacak? Kim çarpacak kapıları? Kimin ayak sesleri sonsuz uykuya yatıracak beni? Kim haykıracak suratıma herkesin bildiği ama benim göremediğim gerçeği? Kim beni içine alacak sonsuza kadar, sıcak ve yumuşak rahminin içinde çırılçıplak saklayacak ve suda nefes almayı öğretecek yeniden? Işığa değil karanlığa ait olduğumu kim fısıldayacak olgunlaşmamış kulaklarıma? Kimin kalp atışları başımı yukarı kaldıracak ve ışıkla gelen hayata tekmeler savuracak cesareti verecek bana? Başlamamış hayatıma kim dur diyecek ve ormanların en ıssız zirvesinden gelen bir nefes gibi çekecek içine, tutacak bedeninde sımsıkı, bırakmayacak? Geri alacak tüm verdiklerini, kanını, canını, hayatını geri alacak benden, bütün borçlarımı silecek ve özgür bırakacak beni… Biliyorum bunu yapacak hiç kimse yok artık ve bunu yapacak bir “ben” de yok.
Geri dönüyorum yatağıma, yorganın altına gizleniyorum, görünmez oluyorum çocukluğumdaki gibi. Tekmeliyorum ışığı, tekmeliyorum hayatı… Uyku, al beni içine n’olur.
YORUMLAR
gitmelerin muhasebesi kendin olabilmek telaşında
kendi isteğinle çıkmadığın yolda üstelik
sonra yolun başına hasret ve imkansızlıklar
oysa ne çok isteriz şefkati merhameti
sonrasında sığınılacak karanlık yalnızca uykularda kalıyor
aynı rahatlığı vermesede...
kaleminize sağlık...kendimce yaşadım...güzeldi...
Kim beni içine alacak sonsuza kadar, sıcak ve yumuşak rahminin içinde çırılçıplak saklayacak ve suda nefes almayı öğretecek yeniden? ........................................Geri dönüyorum yatağıma, yorganın altına gizleniyorum, görünmez oluyorum çocukluğumdaki gibi. Tekmeliyorum ışığı, tekmeliyorum hayatı… Uyku, al beni içine n’olur.
uyumak iyidir bazen...yazı içine aldı beni,sürükledi ve bıraktı...şimdi ne yaparım bilmem...tebrikler...