- 923 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
BİR AŞK HİKAYESİ...
Eşek kafam,yine geç kalmıştım işte. Ne vardı yani akşam o kadar bira içecek. Yine hocadan fırçamızı yiyecektik anlaşılan. Adam koskoca Prof. Hem fırça atar, hem de rezil edebilir beni milletin önünde.
Yukarı kata çıktım, Onkoloji kısmına geçtim, hoca arkadaşları almış rotasyon yapıyor, hastaları gezip, onlardan nasıl bir tedavi izlemelerini gerektiği hakkında bilgi alıyordu. Bir hasta odasının kapısında kalabalığın çokluğunu gördüm, o tarafa seğirttim. Evet, Hoca ve arkadaşlarım burdaydı işte. Odaya süzüldüm, Yıldız’ın elindeki rapordan hastanın durumunu öğrenecektim, lakin Yıldız raporu çekti. Şıllık ne olacak, aslında kendince haklı. 3. senemizdi, bu kızı başka üç kızla daha idare etmiştim ve durum ortaya çıkmıştı. O gün bu gündür bana düşmandı. Sağ tarafıma döndüm Ali vardı, elindeki rapora baktım, hastanın durumu vahimdi. Tam o esnada Hoca beni gördü:"Oooo Hoş geldin Beyim! Nerde kaldın, bu son hasta. Tıp-5 öğrencisi oldun, 6. sınıfa gireceksin halen adam olmadın. Söyle bakayım sen olsan bu hastada ne yaparsın."
Hiç düşünmeden cevap verdim:"Hoca kusura bakmayın, uyuyakalmışım işte. Ben olsam bu hastaya hem radyoterapi hem de kemoterapiyi çok sık uygularım. " Bunu derken de hastanın gözüne bakıyordum. Hasta yirmili yaşlarda bir bayandı. Hastalıktan önce çok güzel bir kız olduğu anlaşılıyordu. Hoca bana baktı:"Neden her ikisini uygularsın.?"
Ben:"Hocam anlaşılan çok az vakti kalmış hastamızın, bütün riskleri alırdım. Amaç artık onu kurtarmak değil, ne kadar fazla yaşasa ya da kaç gün yaşasa o kadar iyi."
Bunu dedikten sonra hoca bana döndü:"Sana ceza bu kız on gün daha bu hastanede kalacak. Sen hep bu hasta ile ilgileneceksin. Hastalığın seyrini gün gün izleyeceksin ve bana rapor edeceksin."
-"Olur Hocam" dedim. Anlaşılan bana ev haramdı artık, sürekli hastanede takılacaktım on gün boyunca.
Öğle arası bir süt aldım, hemşireler odasına girdim. Baktım ki sadece Ayfer Hemşire orda.Elimle şöyle bir okşadım Ayfer’i. "Şanslıyım" dedim ve devam ettim "On gün boyunca hoca bana burda kalma cezası verdi. Artık bol bol iş yaparız senle."
Ayfer:"Yakışıklım, hiç umutlanma. Ben yarın yılık izne çıkıyorum eşimle."
Ben:" Üzüldüm,bak. On gün boyunca deli olurum ben burda."
Ayfer:"Aman takma kafana yeni bir çıtır bulursun."
Dışarı çıktım, akşam üzeri hastaneye döndüm. Hastamın odasına gittim. İlk kez bu kadar dikkat ettim hastaya. Mavi gözlü, buğday tenli, normal boy, biraz zayıflamış olsada elli kilo falan vardı. Eğer saçı dökülmemiş olsaydı kanserden dolayı, pekala güzel bir kız sayılırdı. Gittim yanındaki sandalyeye oturdum.
"İsmim Yusuf" dedim.
O:"Benim de Elif" dedi.
"On gün boyunca burda birlikte olacağız, hoca ceza verdi, biliyorsun"dedim.
Gözlerinin içi gülüyordu, sanırım onun da canı sıkılıyordu. Çünkü tek başına bir odada kalıyor ve Azrail’i bekliyordu. Hocanın anlattığına göre en fazla bir aylık ömrü kalmıştı.
Ben odadaki kasvetli havayı dağıtmak için tekrar lafa girdim:"Sana bir masal anlatayım mı?"
O:" Anlat ama uzun olsun, çok uzun. Benim ömrüm kadar uzun olsun. Öyle bir anlat ki ben öldüğümde masal da bitsin."
Şaşırdım, kız uzun ömürden bahsediyordu. Bir de sanki onun ölüme kadar ikimiz birlikte olacakmışız gibi hep masal anlatmamı istiyordu. Başımı olur manasında salladım. Şahmeran’ın hikayesini anlatacaktım ona. Başladım anlatmaya:"Memleketin birinde kendini ilme adayan bir adam varmış, bir de bu adamın bir oğlu varmış. Çocuk tam bir iflah olmaz birisiymiş. Ne okuma ne de yazma biliyormuş. Babası bunca senedir biriktirdiği defterlerinin boşuna gideceğine üzülüyormuş. Oğlunun ismi Camsap’mış"
Ben böyle devam ederken, Elif bana sordu:"Ne güzel hikayeymiş, bu böyle. Ne hikayesi bu."
Ben:"İnsanoğlunun ihanetinin hikayesi olan Şahmaren hikayesi."
Ve devam ettim, tabii anlatırken Elif’in eli elimdeydi. Baktım ki uyumuş, bıraktım. Her gün hikayenin bir kısmın anlatıyordum ve hikayedeki olayların karışmasıyla benim de duygularım karışıyordu. Aşk mıydı acıma mıydı ben de bilmiyordum. On gün sonunda hikayenin bir kısmını geride bırakmıştık ve hocalar taburcu olması gerektiğini söylediler, çünkü umutsuz vakaydı bari en son günlerini ailesi yanında geçirsin hesabı. İlginçtir Elif anne babasıyla konuşmuştu geri kalan günlerini benim yanımda geçirecekti. Kabul ettim ve ben de onu bırakmak istemiyordum. Duygularım daha da bir keskinleşiyordu. Sanırım ben de ona aşıktım. Geldi evime yerleşti. Artık hergün birlikteydik, düzenli olarak son kalan günlerinde kullanacağı ilaçları falan veriyordum. Düzenli olarak hastaneye götürüp getiriyordum. Hoca bana da izin vermişti zaten, bu durumu öğrendikten sonra.Bu son yirmi günde o kadar yaşam doluydu ki..
Her gece ona Şahmeran hikayesinin bir kısmını anlatıyordum ve birbirimize sarılır yatıyorduk. Kollarımda nefes alışını bile sayıyordum. Normalde her insanın bir nefes alışı bir adım ölüme yaklaşmak olduğu halde, yirmi günlük vakti kalan biri için her nefesin önemi daha bir önem kazanıyordu.
Elimden geldiğince ona hissetirmemeye çalışırdım ölümü. Bazen o kadar şen şakrak olurdu ki sanki hiç ölmeyecekmiş gibiydi. Ben eğer hastalık raporlarını okumasaydım bu kızın ölmeyeceğini rahatlıkla söyleyebilirdim. Bu arada bir gün sinemada birbirimize sarılıp film izlerken kulağına fısıldadım:"Seni seviyorum" diye.
Biraz morali bozuldu ilk bir kaç gün. Çünkü o ölecekti ve ben bu dünyada kalacaktım. on beş gün öleceğini bildiğin birisine aşık olmak ne denli manıklı bir şeydi ki. Oysa bilmediği bir şey vardı. Aşk mantık dinlemezdi. O da sonunda itiraf etti bana karşı boş olmadığını ama bunu söylemekten çekindiğini.
Günler aslında ölümün gölgesi altında güzel geçiyordu. Birlikte yemek yapıyoruk, el ele geziyorduk park ve bahçelerde. Ağaç gölgelerinde yatıyorduk. Sanırım hastaneden çıkalı on gün olmuştu, hocanın tahminine göre son on gününde içindeydik. Gece ansızın uyandı,ter içinde kalmıştı. Ben de kalktım, ışığı yaktım. Bana "Sıkıca sarıl bana, bırakma beni" dedi. Sarıldım, ter içinde kalmıştı. Ve uyuya kaldı kolarım arasında. Ertesi gün ısrar ettim dünkü geceyi, anlatmadı ben de üzerine fazla gitmedim zaten.
Bir kaç gün sonraydı. Parkta dolaşırken kızlar bana bakıp konuşuyorlardı, kalkıp gitmemizi istedi. Eve geldik bana döndü:" Bak ben öleceğim birkaç gün sonra, hani sen anlatmıştın ya Şahmeran’ın hikayesinde, Camsap Şahmeranın dünyasına girdiğinde ordan kurtulmak için Şahmeran’a:’Beni bırakırsan söz burayı kimseye söylemeyceğim’demişti. Bunun üzerine Şahmeran da camsap’a şunu söylemişti:’ Camsap, sen şimdiki Camsap için konuşuyorsun, sen de gelecekteki Camsap’ı tanımıyorsun ki, onun yerine de konuşuyorsun. Bize şu belletildi,insanoğlu ihaneti sever’." Ve devam etti Elif:"Bak ilerde hayatına çok kızlar girecek bunu biliyorum. Ama senden bir isteğim var vucudun kimin olursa olsun,önemli değil. Ama kalbin hep benim olmalı."
Ben söz verdim. Evet bu kalp hep Elif’e ait olacaktı. Sanırım son bir kaç günü vardı. O gün dışarı çıktım ondan habersiz. Hastaende işim olduğunu söylemiştim. Yaklaşık bir saat sonra geri dönmüştüm. Elimde kocaman bir paket vardı. O televizyon izliyordu içerde. Paketi açtım ve yatak odasına bıraktım. Gözlerini sıkıca kapattım sürpriz iiçin. Yatak odasında gözlerini açmıştım. Şok olmuştu. Çünkü yatağın üzerind e beyaz bir gelinlik duruyordu. Gelinliği eline aldı,uzun uzun ağladı. Belinden tuttum,kaldırdım:Benimle evlenir misin ?"diye sordum.
Bana sıkıca sarıldı:"Deli, nasıl evlenmem senle "dedi.
O gece çok güzel geçti. Ben hem damattım, hem de imam. O ise hem gelin hem de nikah şahidi. İki kişi nikahımızı kıydık. Yatağa girerken üzerinde gelinlik vardı, gelinliğini çıkartmayacaktı, bir de elinde gelincik çiçekleri. Bana döndü:"Hadi Şahmeranı anlat"dedi.
Ben"Olmaz." dedim. "Çünkü hikayenin son kısmındayız zaten."
İkimizde hissedebiliyorduk onun bu gece öleceğini. Bunu anlamış olacak ki:"Sen anlat. Bir baktın yarın bana bir şey olmadı ve yeni bir hikayeyle devam edersin."
Başladım anlatmaya:"Şahmeranı tuttular, padişaha şifa vermek için saraya getirdiler. Camsap Şahmeran’ın yerini söylemişti,bu yüzden başı hep öne eğikti. Zaten Şahmeran mağara çıkışında ona söylemişti eğer parça parça olur, atılırsa kazana , ilk parçayı vezir atmalıydı ağzına ondan sonra o alacaktı diğer parçayı. Gerçekten de ilk parçayı vezir ağzına attı ve hemen oracıkta öldü, ikinci parçayı Camsap’ın kendisi aldı. Padişah baktı bir şey olmuyor Camsap’a son parçayı da o ağzına attı. Çok sonra Camsap’a hiçbir şey olmayacaktı ama padişak da ölecekti ve bir daha kimse Camsap’ı görmeyecekti."
Baktım ki Elif uykuya dalmıştı. Tahminime göre daha vardı ölmesine, ne yani bir masal bitecek ve bir can gidecekti. Olur muydu öyle şey. Bunu düşüne düşüne ben de yattım. Sabah ezanının sesiyle uyandım. Elektriği yaktım. Seslendim, kalkmadı. Rol yaptığını sandım ilk başta. Sonra yanı başına oturdum, sarstım yine kalkmadı. Kalktım pencereye doğru gittim. Gün ışıyordu ,perdeleri kaldırdım. Pencereden Elif’e baktım. Elinde gelincik çiçekleriyle bir melek yatıyordu yatakta.
Ve o günden sonra vucudum başkaların olsa da kalbim hep ona ait olacaktı...
YORUMLAR
sevgili chaotica; unutmayın ki ilk paragraflarda densiz bir üniversite 5, sınıf öğrencisinden bahsediyorum. Dersleri fazla takmayan, sürekli hocasından fırça yiyen bir üniversite öğrencisi.
yani karakterim doktor olacak bir tip değil....
bu yüzden siz de benim hikayemi doğruluyorsunuz bir nevi çünkü o hep tıp 5.sınıf olarak kalacaktır...
yani hikayeyi yazarken hemen hemen herşey kontrolum altındaydı... Bilinçli şekilde yazılmış bir hikaye
bir de şu var sevgilisi ölen biri eminim ki çok iyi bir doktor olsa dahi doktorluğunu unutur o anda.... o an sarsabilir hastayı...
yorum için teşekkürler
yusuf derviş tarafından 3/2/2009 3:56:11 PM zamanında düzenlenmiştir.
1- Doktorlar öldüklerini düşündükleri hastayı sarsarak mı kontrol ederler hele ki kanserse?
2- Onkoloji gibi kritik bir bir departmanda, hastanın yanında "Hocam anlaşılan çok az vakti kalmış hastamızın" gibi bir cümle kuran öğrenci hayatının kalan kısmını tıp 5. sınıf öğrencisi olarak geçirmez mi?
Saygılarımla...