- 1258 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
ÖZEL BİR YAZI"KABE"
ÖZEL BİR YAZI"KABE"
Geçenlerde “bazı bakan ve vekil eşleri de olmak üzere” 180 tane çok özel kadının (!), “Suudi kralından aldıkları çok özel izinle umre ziyaretine gidiyor", haberlerini TV’lerden izledik.
Havaalanın Vıp salonundan uçağa giderlerken muhabirin sorularına; “çok özel izinle, özel uçakla,özel Kabe ziyareti” söyleminde bulunan bayanların, “bu bizim hakkımız, çünkü biz özeliz (!)” havası …. İbadetin, gizliliğinden geçtik, bu şekilde magazin ortamlarında resmedilmesi, benin gibi çok kişiyi gıybete soktu.
Son günlerde sık sık dile getirilen, “Kâbe’ye yüksekten bakıyor (!)” diye ifade edilen Kabe-i Muazzama’nın etrafındaki o gökdelenlerin neden yapıldığını şimdi daha iyi anladık…. “bana da mahşer gününü hatırlatan” o binalar meğer bu çok özel insanlar (!) için yapılıyormuş.
Bu haberler, resimler, gökdelenler, “rütbe ve sosyo-ekonomik statü göstergesinin kaybolduğu Kâbe’de” başka bir tehlikenin habercisi.
Oralara gidenler; İslâm’ın havasını, kültürünü, medeniyetini, sanatını, ruhaniyetini, maneviyatını hissetmeli, görmeli, duymalı, koklamalı derken! nerdeyse, “Las Vegas” havasında….sanat değeri olmayan dev gibi binaların gölgesinde! …..
“Daha fazla konaklama ihtiyacına cevap vermek için” yaptıklarını ifade eden Suudi’lerin; “bu sınır tanımayan lüks donanımlı otellerde” kimlere hizmet verecekleri ortada… Alabildiğine konfor…
Elbette maliyet yükseldikçe, üç beş kuruşu olan insanların, “Hac ve umre” hayalleri de hayal olarak kalacaktır. Böyle olunca, Hac’cı; Müslümanların özlemiyle yandığı manevî bir yolculuk yerine, Hacıların hayat boyu tasarruf ederek ceplerine koydukları parayı, “Suudi kraliyeti ve müteffiklerinin boşalttığı” kazanç kapısına döndürme tehlikesi de doğabilecektir.
Mekke ve “Kâbe-i Muazzama” sorumluluğunu hisseden, Müslüman ülkeler, bu zulmü çok acil olarak, dile getirmeli. Hatta Sayın Erdoğan, Davos’ta elde ettiği kazanımlarını kullanarak, Arap ve Müslüman ülkelere çağrı yapmalı. Osmanlı Nüfuzunu kullanarak bu yapılaşmaya dur demeli.
SİZ ÖZEL OLDUĞUNUZ İÇİN DEĞİL!..
2008 Nisan ayında, Allah nasip etti, Ankara’dan 39 bayan arkadaşımızla, “çoğu, memur ya da emekli!”, Umre ziyaretinde bulunmak üzere Mekke’ye gitmiştik.
Eğer “lebbeyk daveti” almış, Allah nasip etmiş de en özel yere gitmişseniz, zaten oraya vardığınızda hiç de özel ağırlanma, özel davranış beklemiyorsunuz. “Ne yiyeceğiniz, nasıl bir ortamda yatacağınız da” önemli olmuyor.
Yani siz özel olduğunuz için değil, ancak oraya gitmeniz nasip olduğu için özel olabiliyorsunuz.
Hocamızın özellikle “sakın oradaki insanların yaşayışlarını, giyim kuşamlarını, gördüğünüz yapılaşmayı, dedikodu mahiyetinde yorumlamayın, “siz sadece ibadetinizi yapın, gıybete girmeyin” sözüne, ziyaret boyunca hepimiz uymaya çalışmış,
ziyaret boyunca da, dönüşte de Kâbe dışında hiç bir şeye yorum getirmemiştik.
Döndükten sonra sadece “Kâbe”yi ve “Mescidi nebevi”yi görünce hissettiklerimi “yazmış”, beşeri değil, kalb-i gözün kaydettiklerini aktarmıştım.
Yani Kâbe etrafındaki yapılaşmadan bahsetmemiş, içimi yakan o görüntüleri ancak bazı büyüklerimle paylaşmıştım.
Medyada tekrar izlediğim,yüreğimi dağlayan o görüntülere “acizliğimden dolayı” bir kez daha isyan ettim….
TV’de izlediğimiz, “ben özelim, özel izinle gidiyorum” diyenlerin dışında, Mekke’ye gidip de Kâbe etrafındaki yapılaşmadan rahatsız olmayacak bir kimse düşünemiyorum.
İslamiyet’e yakışan Kâbe’nin mütevazı görüntüsüne karşılık, Kâbe’ye yukardan bakan gökdelenler, bütün Müslümanların yüreğini yakmalı….
Müslüman’ların bu konudaki hoş görüsünü veya görmezden gelme eğilimini anlamak mümkün değil.
Gökdelenlerle çevrelenen Kâbe’nin aşk ile dolup boşalan nefesini daraltanlara, Sabrın, hoşgörünün, yardımlaşmanın yaşandığı Kâbe’ye, bu görüntüleri yakıştıranlara kim dur diyecek.
Biliyoruz ki, bu çirkin manzaradan doğrudan doğruya sorumlu olanlar, eninde sonunda “En Yüce Makam”ın huzurunda hesap vermek zorunda kalacaklar.
Ben bu sorumluluğun bütün Müslümanlara ait olduğunu, kayıtsız kalınmasının günahının ağır olduğunu düşünüyorum..
Mekke’deki o yapılaşmayı dile getirirken bir vesile ile sizinle, “Kâbe” özlemimi de paylaşmış oldum.
Biraz da gıybet mi ettim ne?
Ama yazarken bile anladım ki, oraları çok özlemişim. Nasıl bir duygu (?) derseniz, onu anlatabilmek için de bir türlü cümle kuramıyorum!...
YORUMLAR
İster Ümmet- i Muhammediye olarak Türk/ Türkmen, ister ulus toplumsal olarak olsun Türk/Türkmen vs.. Ne olarak bakarsak bakalım; dinsel, toplumsal, sınıfsal, ulusal; tek şeye varıyoruz sömürgeleşmenin örtüşmesi birliğine !
Dinsel sömürü sınıfsala, sınıfsal sömürü ulusala evriliyor. Olan biten bu !..
Bu yazınız konusu olanlar mı peki ? Bir grup aklısız ve taklitçi insanın, başka insanlara "din" hiyerarşisi ile yaptığı zulmüdür.
Bunlar müslümansa ben değilim. Birtengri bu tiplerle beni aynı cennete koymasın !.. Ülkeyi satanlarla, milleti sömürgeleştirenlerle en gavurcu olmuşların müslümanlarıyla güya, aynı yer cennet dahi olsa, orayı istemiyorum.
Arasatta kalacağım, buna razıyım eğer bunların yaptığı dinse, müminlikse, müslimlikse !.. Ben böyle mümin ve müslim olmak istemiyorum. sapma var, çelişki var, zulüm var.
Bir de bunu Allah adına yapıyorlar, din adına dayatıyorlar. Kurban olun siz ya dine filan denmeli bunlara ancak !
Geçen yazdım ya, herşey birbirinden ayrı duruyor. Var mı ya böyle bir şey ?!
Bence yok !
Esenlikler dilerim Nurcan Hayriye Hnm.
Göktürkmen tarafından 2/28/2009 2:06:21 PM zamanında düzenlenmiştir.