- 671 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
SEVGİLİM ÖBÜR TARAFTA! (Gecikmiş bir yazı bağışlayınız...)
Hayır efendim, yanlış anlaşılmasın, benim değil. Benim her iki tarafta da yok her yıl olduğu gibi bu yıl da.
Bu gün işlerim vardı dışarıda, kemoterapi öncesi hazırlığını yapmam gerekenler. Bir 10 gün yine hayat felç olacak benim için çünkü. Ev temizliği, alışveriş, yemeklerim hepsi hazır olmalı hastane dönüşüme. O nedenle erken kalktım. Haberleri izledim, Tam hazırlanıyordum ki çıkmaya, haberlerin ardından farklı bir kadın programı başladı. Başka zaman olsa kapar televizyonu çeker giderdim. Ama yapamadım bu defa. Duygu dolu harika bir program düzenlenmiş. Şu an hem izliyor, hem yazıyorum. İlk kez sonuna kadar ve hazla, bir yandan da buruk izleyeceğim. Bitmeden de çıkmayacağım evden. Varsın işler aksasın biraz.
Sunucu, farklı bir program yapmak istediklerini belirtti önce, sevgi, aşk sadece sevgiliye duyulan değildir, böylesi günde onların daha çok sevgiye ihtiyaçları var ve özel günlerde gidip onları ziyaret ediyoruz, böylesi bir havada bir yere de çıkmıyorlardır, onlara da değişiklik olsun diye onları alıp programımıza getirdik diye başladı sözlerine.
Huzur evi sakinleri davetliydi programa. Orada yaşanan aşklar, ikinci baharlar, yapılan evlilikler ele alınacaktı.
85 yaşında bir hanım; sevgililer günü için ne düşünüyorsunuz sorusuna: Sevgilim öbür tarafta ve ben onu hâlâ çok seviyor ve çok özlüyorum. Diye yanıt verdi. Hem içim buruldu, hem üzüldüm, hem sevindim. Ne mutlu ki şu an başka bir dünyada da olsa, özlemle anımsadığı, hâlâ sevmekte olduğu bir sevda yaşamış, bir ömrü doldurmuş bir sevda yeşermiş yüreğinde, hâlâ gün be gün daha bir yeşeren, daha bir göveren ve daha bir özlenen sevdaymış yaşadığı. Anlatırken o sevgiliye özlemi, adını dua gibi huşu ile anarken yüzünün kırışıkları arasından şavkı yansıyan aşk, gözlerinde parlayan sevda nasıl da sayhalıyordu o muhteşem paylaşımı.
Ardından bir hanım aradı telefonla; o büyük sevdasını, o zamanlar üstü bitimsiz aşkını ölümle kaybettiğini anlattı ve çok özlediğini ağlayarak ifade etti.
Acaba ölümle kaybedilenler miydi kalıcı olan, ya da eskiden miydi o muhteşem sevdalar? Yoksa sıkça dile getirdiğimiz gibi, iyiler miydi hep erken ölenler?
Sonrasında huzur evinde tanışıp evlenen çiftten erkek olanı başladı anlatmaya: O geldiği gün huzur evine, güneş doğdu sanki ilk kez. Dünyam aydınlandı. Tanıdıkça, anladıkça onu, işte dedim, işte bu. Biraz geçti, boşa geçmiş, onsuz geçmişti onca yıl ama olsundu. Bundan sonrasında her ne kadarsa da kalanı ömrümün onunla olacaktı, yeterdi bana bu kadarı da. İkinci baharımızı yaşıyoruz biz. Darısı herkesin başına efendim.
Şarkılar da tetikledikçe, kâh ağlıyor, kâh hüzün, kâh hazla onları izliyor, kahvemi yudumlarken yazıyorum bir yandan da…
Kahvem de, program da bitti…
Ben yaşamımın gerçeklerine dönmeliyim; aşk, meşk hayıflanmalarından öncel gerçeklerime dönmeliyim.
Hepinize gecikmemiş ve bitimsiz sevdalar diliyorum efendim.
Ama mutlaka ve mutlaka sağlıkla…