- 874 Okunma
- 9 Yorum
- 0 Beğeni
ERMENİ MEZALİMİNİN GÜNÜMÜZE UZANTILARINDAN HOCALI KATLİAMI
ERMENİ MEZALİMİNİN GÜNÜMÜZE UZANTILARINDAN
HOCALI KATLİAMI
Zulüm hangi çağda ve hangi coğrafyada, kimden ve ne şekilde olursa olsun zulümdür.
Her yerde ve her çağda çirkindir, pis kokar ve hangi renge bürünmüş olursa olsun ardında bıraktığı manzara, savunmasız insanların parçalanmış mazlum bedenleridir.
Çok yakın coğrafyada kan ve din kardeşlerimiz Azerbaycan Türklerine reva görülen insanlık dışı hocalı katliamının unutulması, hafızalardan silinmesi mümkün değildir, unutturulmamalı da ayrıca. Haçlı seferleri çağımızda artık ne coğrafyayla ne de siyasi hudutlarla sınırlı. Hedef hep savunmasız masum Müslümanlar.
Millet olarak bizim zalimlerden farkımız da burada yatıyor. Türk milleti tarihi boyunca bırak kendi insanını, fethettiği topraklarda hiç bir halka zulmetmemiş, bütün milletlerin aslî ve insanî haklarını korumuştur. Savaşırken bile merhamet, savaş kurallarına riayet, savunmasız masum sivillerin zarar görmemesi, hayvanlara, bitkilere, su kaynaklarına ve tarihi eserlere vs. zarar verilmemesi fikri hep ön planda tutulmuştur.
Kafkaslarda bir insan nesli sırf inancından ve milli kimliğinden dolayı emperyal zalimlerce katledilirken, katliamcılara alkış tutan ve parlamentolarında sözde soykırım yasalarını alkışlayarak kabul eden devletlerin de zalimleri uluslararası siyaset arenasında destekleyerek zulme ortak oldukları unutulmamalı, unutturulmamalıdır.
6 Şubat günü Türk dünyası ve Azerbaycan için en acılı günlerden biri olmanın yanı sıra aynı zamanda insanlık tarihi için de kelimenin tam anlamıyla siyah bir sayfadır. Bundan 17 yıl önce, yani 26 Şubat 1992’de Azerbaycan’ın Hocalı kentinde sivil halka karsı Ermeniler tam anlamıyla bir katliam yapmışlardır.
Bugün sözde soykırım iddialarıyla Türkiye’yi suçlayan Ermenistan’ın Devlet Başkanı Robert Koçaryan’ ın direktifleri doğrultusunda Ermeniler Azerbaycan’ın Karabağ bölgesinde 7 bin kişilik nüfusa sahip ve coğrafi konumu itibariyle bölge için stratejik önemi olan Hocalı kentini ele geçirmek için 25 Şubat gecesi katliam gayesiyle harekete geçmiştir.
Hocalı’ nın işgali sonucu sivil, eli silahsız, Azerbaycan Türkleri çocuk, kadın, ihtiyar ve genç ayrımı yapılmadan Ermeniler tarafından katledilmiştir. Resmi verilere göre, o gece 613 kişi hunharca katledilmiş; bunlardan 83 çocuk, 106 bayan acımasız yöntemlerle işkence yapılarak öldürülmüştür. Ayrıca, 487 kişi ağır yaralanmış ve 1275 kişi ise rehin alınmış, geri kalan nüfus da bin bir zorlukla canını kurtarmıştır. 26 çocuk tamamen ve 130 çocuk ise kısmen öksüz kalmıştır. Ermeniler vahşi duygularını tatmin için şehitleri acımasızlıkla, gözlerini oyularak, kafataslarının derisini soyarak ve vücutlarının farklı organlarını keserek öldürmüştür. Küçücük çocukların gözleri oyulmuş, hamile kadınların karınları yırtılmış ve insanlarımız diri diri toprağa gömülmüştür. Hatta şehitlerin pek çoğunun cesetleri yakılmıştır.
Hocalı`da soykırıma maruz kalan insanların bağımsız doktorlar tarafından tıbbi kontrolü yapılmıştır. Tıbbi araştırmalarım neticesinde bir daha ortaya çıkıyor ki, bu sadece insanlığa karşı değil insanlara da yönelik Vandalizm olayıdır. Tıbbi komisyonun muayene ettiği cesetlerin çoğunun üzerinde Ermeniler deney yapmış, cesetlerin derisi soyulmuş, hamile kadınların karnı deşilmiş, erkeklerin cinsiyet uzuvları kesilmiştir. Sıraladığımız bu insanların cesetleri üstünde yapılan deneyleri dehşete kapılmadan izlemek mümkün değildir.
Zulüm ve vahşetin her türlüsünü yapanlar medeni, haklı ve masum ama asırlardır her türlü ihanete ve zulme maruz kalmış milletim haksız öyle mi? Yunan mezalimini de unutmadık, haçlı seferlerini de. Bu gün elimizde bu kadar canlı deliller olmasına rağmen, hâlâ medeni dünyanın gözünün içine baka baka, geçmişimizi karalamaya kalkıp, üstelik hem suçlu hem güçlü mantığı ile sözde bir "ermeni soykırımı" iddiasında olan yerli ve yabancı odaklar karşısında uyanık olma zorundayız.
Aslında soykırımın cüzi bir örneği gibi görünse de asırlar boyu tekrarlanan o bildik vahşetin günümüze izdüşümüdür zaman zaman tekrarlanan. Türk milleti tarihi boyunca "emanet-i sadıka" “millet-i sadıka” olarak bildiği ve hep koruduğu bu insanların her dönemde vahşetine maruz kalmıştır.
Böyle bir coğrafyada ve uluslar arası siyasi arenada millet SOYKIRIM YASASI diye dünyayı ayağa kaldırırken uyuklama lüksümüz olmamalı. Biz gerçekten Müslümanlığımızın % 10’ unu yaşayabilseydik ve misyonumuza paralel olarak omuzlarımızda bize güç ve güven veren tarihi değerler külliyatımızın farkında olabilseydik bu günün haçlıları ayaklarımızdan bir kere öpebilmek amacıyla randevu almak için sıraya geçerlerdi. Bu iddiaya delil arayanlar dönüp tarihe baksınlar.
Gazi Hüseyin KILBAŞ
YORUMLAR
BU ÇIĞLIKLAR HOCALI'DAN!
Resmi büyük görmek için tıklayın
Bazı çığlıklar vardır, sonsuzluğa yayılan
Yine ins soyundan gelenlerin sebep olduğu canhıraş feryatlar!.
Soysuzluğun abidesi şahsiyetsizliğin alamet-i farikası!
Zalimlerin en hınzır dayanağı olan zulümleri sonucu kainatı kaplayan çığlıklar!
Koskoca bir Kafkasya’yı zelzele yemişçesine inim inim inleten feryatlar!
Yine ins soyundan gelenler unutur da unutmaz dağlar taşlar.
Unutmaz bozkır gecelerinde parlayan yıldızlar
Arından utanıp yere kapaklanır da saikalar
Utanmaz mazlumları katleden vicdansızlar
Böyle bir giriş yapmak içimden gelmezdi aslında ortada bu kadar gerçekler varken. Keşke ben de unutabilsem, unutanlar kadar. Keşke her yıl dönümlerinde yüreğim şerha şerha yarılmasa. Keşke gözlerime kan yürümese. Keşke…
Ama mümkün olabilir mi?. Zerre miktarı vicdanı olanın unutması mümkün mü. Aklım hayalim almıyor benim.
Onurlu şerefli yüce milletim hak etmediği o kadar çok iddiaya maruz kalırken, hele de yine kendi içerisindekiler tarafından yargısız infazlarla kederlenirken, benim en ufak bir şeyi unutmamı kimse bekleyemez benden. Yaşadıkça ve nefes aldıkça da bıkmadan usanmadan yazacağım rabbime yeminim olsun. Yazacağım şimdi sustu sanılan tüm feryatların aslında kıyamete kadar nasıl susmayacağını. O çığlıklar ki, sanılmasın fezada kaybolup gider. O feryatlar ki sanılmasın kulaklarımızı tıkadıkça varlığı hükümsüz kalır. Heyhat! Vicdan sahipleri için ne büyük gaflet!
Tarihin bile anımsamaktan utandığı bir takvim . 26 Şubat günü Türk dünyası ve Azerbaycan için en acılı günlerden biri olmanın yanısıra aynı zamanda insanlık tarihi için de kelimenin tam anlamıyla siyah bir sayfadır. Bundan 12 yıl önce, yani o takvimler 25 şubatı 26 şubata bağlayan geceyi gösterirken, Azerbaycan’ın Hocalı kentinde sivil halka karsı Ermeniler tarafından tam anlamıyla bir katliam yapılmıştı. Aslında katliam kelimesi çok çok masumdur orada yaşatılanların tarifinde.
Bugün sözde soykırım iddialarıyla Türkiye’yi suçlayan Ermenistan’ın Devlet Başkanı Robert Koçaryan’ın direktifleri doğrultusunda Ermeniler Azerbaycan’ın Karabağ bölgesinde 7 bin kişilik nüfusa sahip ve coğrafi konumu itibariyle bölge için stratejik önemi olan Hocalı kentini ele geçirmek için 25 Şubat gecesi katliam gayesiyle harekete geçmiştir. Ancak daha öncesinde Gorbaçov’un direktifleri ile kanlı 20 Ocak 1992 de Karabağ Türklerinin elindeki bütün silahlar toplatılmış halk savunmasız bırakılmak sureti ile uygulanacak planlı vahşetleri için yeterli manevra düzeni sağlanmıştır. (Azerbaycan’da "Kanlı 20 Yanvar" diye anılan, 20 Ocak 1990’de Rus işgalinde, gece yarısı Bakü’ye giren Rus tankları 1000’in üzerinde sivili genç-yaşlı, kadın-erkek demeden katletmişlerdir.) Buna mukabil bölgedeki işgalci Rus kuvvetleri Ermenistan’ın ise özellikle konvansiyonel silahlarla donatılması sağlanmıştır.
26 Şubat tarihli o kara günde ise Hocalı’nın işgali sonucu sivil, eli silahsız, Azerbaycan Türkleri çocuk, kadın, ihtiyar ve genç ayrımı yapılmadan Ermeniler tarafından katledilmiştir. Resmi verilere göre, o gece 613 kişi hunharca katledilmiş; bunlardan 83 çocuk, 106 bayan acımasız yöntemlerle işkence yapılarak öldürülmüştür. Ayrıca, 487 kişi ağır yaralanmış ve 1275 kişi ise rehin alınmış, geri kalan nüfus da bin bir zorlukla canını kurtarmıştır. 26 çocuk tamamen ve 130 çocuk ise kısmen öksüz kalmıştır. Ermeniler şehitleri kendilerine mahsus özel acımasızlıkları ile gözlerini oyarak, kafataslarının derisini soyarak ve vücutlarının farklı organlarını keserek öldürmüştür. Küçücük çocukların bile gözleri oyulmuş, hamile kadınların karınları yırtılmış ve insanlarımız diri diri toprağa gömülmüştür. Hatta şehitlerin bir çoğunun cesetleri yakılmıştır.
Elbette daha sonraları, Hocalı`da soykırıma maruz kalan insanların bağımsız doktorlar tarafından tıbbi kontrolleri yapılmıştır.. Bu tarafsız Tıbbi araştırmaların neticesinde bir gerçek daha ortaya çıkıyor ki, bu sadece insanlığa karşı değil dünyaya yönelik Vandalizm olayıdır.. Çünkü söz konusu tıbbi komisyonun muayene ettiği cesetlerin çoğunun üzerinde Ermenilerin deneyler yaptıkları kesin delillerle sabittir. Sahi dini, dili, ırkı ne olursa olsun, insanların cesetleri üstünde yapılan deneyleri dehşete kapılmadan izlemek mümkün mü?.
Dolayısı ile Kafkaslarda bir insan nesli sırf inancından ve milli kimliğinden dolayı emperyal zalimlerce katledilirken, katliamcılara alkış tutan ve parlamentolarında sözde soykırım yasalarını alkışlayarak kabul eden devletlerin de zalimleri uluslararası siyaset arenasında destekleyerek zulme ortak oldukları unutulmamalı, unutturulmamalıdır.
Kaldı ki tarih boyunca Türk milleti hiç bir halka zulmetmemiş, bütün halkların haklarını korumuştur . Savaşırken bile merhamet, savaş kurallarına riayet, savunmasız masum sivillerin zarar görmemesi, hayvanlara, bikilere, su kaynaklarına ve tarihi eserlere zarar verilmemesi fikri hep ön plandanda olmasına önem vermiştir.
Bu gün elimizde bu kadar canlı kanıtlar olmasına rağmen, hala medeni dünyanın gözünün içine baka baka, geçmişimizi karalamaya kalkıp, üstelik hem suçlu hem güçlü mantığı ile sözde bir "ermeni soykırımı" iddiası yapanlar size sesleniyorum:
Asil ve yüce Türk milleti tarihi boyunca "emanet-i sıdıka" olarak bildiği ve hep koruduğu bu insanların her dönemde vahşetine maruz kalmıştır.
Çünkü Hocalı katliamı da diğerleri gibi soykırımın cüzi bir örneği gibi görünse de asırlar boyu tekrarlanan o bildik vahşetin günümüze izdüşümüdür!
Vahşettir!
Kıyamettir maruz kalanlara!
Cinayettir!
Aksini iddia edenler varsa buyursunlar derim.
Sevim Çakıcı (Kargülü ALMILA)..
Yazarın notu: ( Bu olaylar size ne kadar tanıdık geldi! Lütfen sorgular mıyız benliğimizi. Özellikle bir ay öncesine giderek)
Ortada bir zulüm ve katliam var, tarihi yakın üstelik, video kayıtları dahi internette kolayca ulaşılabilir durumda.
Böyle bir konuda kaleme alına bir makale için en çok üzüntülerimizi bildirebiliriz değil mi?
"Bırakın onu da siz asıl şunlar şunlar olmuştu onlara bakın" yaklaşımını nasıl değerlendirmek lazım?
Hocalıda katledilenler mi yapmıştı o işleri de ki, "Türk ve müslüman" bir millet zulüme uğradığında daha da gayretli şekilde yazıya konu olan mezalimden uzaklaştırma çabası içinde olabiliyoruz.
Kaldı ki maraş çorum sivas , aydın katliamları vb gibi olayların arkaplanının da , hala aklı olayların olduğu zamanda yazılanlarda, empoze edilenlerde kalanların düşündüğü gibi olmadığını daha net biliyoruz.
Her ülkenin ve her milleitn içerşisinde bir takım içsel olaylar yaşanır elbette. Fakat bu içsel olaylar o toplumun yine kendisinden kaynaklanmaktadır. Kendi yapısından dolayı maruz kalınmaktadır.
Bunun dışında ülkelerin ve halkların bir de dış eksenli olaylarla imtihan edildiğini görürüz. Ki tarih boyunca bunun için cihan harpleri yapılmış, nice kanlı savaşlar olmuştur.
Dolayısıyla bir ülke ve bir ırk bir başka coğrafyada yaşayan bir başka ırka ve ülkeye taarrruz ederse bunun adı ve tanımı çok farklıdır.
Fakat bazı kesimler, sanıyorum bilinçli olarak bu iki kavramı sürekli karıştırmakta ve gerçek düşünceye kota koymak istemektedir.
Bilinçli olarak diyorum, çünkü bunun aksi o kişileri bilinçsizlik ve cehaletle itham etmeye gidecektir.
Bundan ise kendimi şiddetle men ediyorum..
Ama ben yine de bir tanım yapmadan geçemeyeceğim..
Şimdi bir ülkede yaşanan içsel çatışmalar yine ülke içerisinde çözümlenebilir. Acısı o ülkenin genelini kapsar.
Fakat ülke dışı taarruzlar ve eylemler ise , etnik kökeni ne olursa olsun o ülkede yaşayan tüm insnaların karşı olmasını ve bu minvalde davranmasını gerektirir. Buna ise "MİLLET RUHU"denilmektedir..
Gönül ister ki ülke içerisinde herkesin ama herkesin birlik ve beraberlik ruhuyla yaşasın, milli huzur bozulmasın...
Milli meseleler karşısına, lokal meselelerle çıkmak ise anlamsızdır ve benim nazarımda hala birlik ve beraberlik ruhuna karşı çözülme psikolojisi aşılamak demektir.. Lütfen kimse bu iki meseleyi karıştırmasın.... Zira sap ayrı şeydir, saman çok ayrı şey.....
saygımla.
KargülüALMILA tarafından 2/27/2009 5:15:07 PM zamanında düzenlenmiştir.
Bu ülkede yıllardır şehit veriliyor, elli milyon şehidi olan, ve acılarla yoğrulan, bütün bunlara rağmen yine de vakarını kaybetmeyen şanlı bir milletiz.. var mı örneği?
Mehmetçik gün yirmidört saat nöbette, biz onlar nöbette olduğu için rahat uyuyabiliyoruz.. en önemli ve güçlü koruyucu şemsiyemizden biri Mehmetçik.. Hocalıda olanlar, öyle güçlü bir kuvvetin olmayışından kaynaklanmıştır. Yeryüzünde güçlü bir Türk Devleti olmayışından kaynaklanmıştır. Ne zaman ki sendeledik, kargalar üşüşüyor üstümüze.. Irakta olanlar yiine bizim dik duramayışımız yüzündendir..
Sivasta olanlar mı? Kubilay'a kasteden zihniyetin uzantısıdır ve Gazi kardeşimiz zaten o bedevilerin sınıfına asla yakıştırılamaz...
Nedense ülkemizde, milletimizi koruyan şemsiyeler tersine çevrilmek isteniyor.. İki şemsiyeden biri de Anayasamızdır.. onu da delik deşik etme peşinde olan gafiller var.. ve herkesin malumu...
Herkes adımını ona göre atmak zorunda. İşine geldiği gibi değil.
yitikozan tarafından 2/27/2009 5:18:55 PM zamanında düzenlenmiştir.
bu ülkede, kimi "rant" kimi "hrant" peşinde..
mehmetçikler şehit olduğunda çıkınsanıza sokaklara "hepimiz mehmetçiğiz" diye,
sınırlarda gün yirmidört saat nöbet tutarken şehid olan polisimize askerimize dokunulduğunda çıkınsanıza..
kuzum siz askerlik yaptınız mı, şu Hüseyin Gazi'nin ruhunu kuşansanıza...
"GERÇEKLERDEN " DEM VURAN ARKADAŞLAR, " YUKARIDAKİ YAZININ HANGİSİ YALAN?
kimlik kayıp, ee, tabi ki bu durumda normaldir eleştiriler sevgili gazi kardeşim...
KUTLUYORUM
Hallac’cı- Mansur’u, Nesimi’yi, Bedreddin'i asanlar,
"Kerbela'da yaşananlar,
Maraş'ta
Sivas'ta yaşananlar,
Menemen’ de Kubilay’ı, Ankara’da Mumcu’yu, Ahmet Taner Kışlalı’yı, Behiye Üçok’u ve daha nice değerlerin katledilmesine bakarsak..."
Kıymetli Müsaadenizle,
Bahsettiğiniz konuları da daha evvel defaatle makalelerimde göndeme aldım, temas ettim ve bildiğimce anlatmaya çalıştım. Okursanız görebilirsiniz.
Sn. Eylül1900
Ayrıca gerçekler tarafsız anlatılmalı derken, ne demek istediğinizi açıklarsanız çok sevinirim. Yukarıdaki makalemde taraflı olan kısım nedir?
İsterseniz size, yakılan parçalanan müslümanların tek tek isim listeleriyle beraber, nasıl hunharca katledildiklerini nerelerinden nasıl parçalandıklarını da yazabilirim. Onların üzerlerinden denenmiş olan değilşik işkence metotlarını da yazabilirm.
Herkesin bir günde Hırant olduğu bir ülkede ermenilerin tarihi vahşetini gündeme almak, millete makale olarak sunmak yanlış mı oldu...
"Anlatırken gerçekler tarafsız anlatılmalı..." onların tek bir tarafı var, sevgili müsaadenizle, o da, onlara işaret edilen taraf. dev bir işaret parmağı, sık sık, görülmesi gereken yerleri işaret ediyor. ve geniş kitleler de hep aynı yöne bakıyor... bakıyor... sonra başlıyor yine ezberden okumaya... bu arada kafasını çeviriverse, burnunun dibinde, yakılan insanları, işkenceden geçirilen gençleri, sırtından vurulan çocukları, yıllarca aşağılanmış, pislik yedirilmiş köylüleri falan görecek. ama parmak, bugün başka yerleri işaret ediyor ona. yarın durum değişir, başka bir yeri işaret eder, o zaman da oraya bakarlar...
'' Türk milleti tarihi boyunca "emanet-i sadıka" “millet-i sadıka” olarak bildiği ve hep koruduğu bu insanların her dönemde vahşetine maruz kalmıştır''
keşke bunları söylerken, bazı gerçekleri atlamasaydınız
başka ülkeleri eleştirirken, suçlarken, yıllardır süren iç savaşımızı göz ardı etmeseydiniz
daha dün burnumuzun dibinde, cayır cayır insanlar yakıldı, ceset kokuları hala burnumuzda
bir canla, bin can arasında ki fark nedir, herkes kendine göre bir dünyadır
size bir kaç örnek vereyim isterseniz, ne kadar ılımlı ve merhametli bir toplumda yaşadığımızı görelim...
Hallac’cı- Mansur’u, Nesimi’yi, Bedreddin'i asanlar,
Kerbela'da yaşananlar,
Maraş'ta
Sivas'ta yaşananlar,
Menemen’ de Kubilay’ı, Ankara’da Mumcu’yu, Ahmet Taner Kışlalı’yı, Behiye Üçok’u ve daha nice değerlerin katledilmesine bakarsak...
Acaba başkaları bizler için ne söylüyor
Bu güzelim ülkemizin adını, din adına yapılan katliamlarla kirletenler için, acaba başka ülkenin insanları ne diyor. Baskı ve şiddetin ayyuka çıktığı, insanların özgürlüğünün elinden alndığı, ve yakılıp yıkıldığı , bu cumhuriyet ülkesini başka ülkelere nasıl tanıttık acaba, nasıl bir izlenim bıraktık, komşu ülkeler üzerinde
Anlatırken gerçekler tarafsız anlatılmalı, bu hiç bir ülkeyi yok saymak ve karalamak anlamına gelmez...İnsan haklarını var sayma ve saygılı olma adına...
saygılar
müsade
Müsadenizle tarafından 2/27/2009 3:50:04 PM zamanında düzenlenmiştir.