5
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1675
Okunma
Ülkemizde demokratik açılımların yapılması, gerek demokrasi ve gerekse insan hakları alanında genişlememiz, elbette ülkemizde yaşayan bizlerin en tabii hakkımızdır. Ülkemiz, demokrasi ve insan hakları konusunda her gün bir adım daha ileri gitmektedir. Bunun en büyük delili de ülkemiz üzerinde kötü emelleri bulunanların ağızlarındaki mikroplu salyaların çoğalmasıdır.
Ülkemiz coğrafi konumu itibarı ile Dünya’nın en stratejik yerindedir. Bu coğrafya parçasını kontrolleri altında tutmak, hatta işgal etme arzusunda olanların bu gün kullandıkları tek şey demokrasi ve insan hakları konusudur. Bir büyük ulusal devlet ve Dünyanın hiçbir yerinde bulunmayacak kadar geniş bir kültüre sahip olan ülkemiz misakı milli ile yapılanmış bir devlet yapısına sahiptir. Bu büyük ulus, bu muazzam devletin çatısı altında dün olduğu gibi bu günde birlikte ve huzur içersinde yaşama arzusundadır.
İşte bunu bilen ve ülkemize göz diken odaklar, tarihin başından bu yana bizim bu birliğimizi yıkabilmek için çirkin oyunlarını yürütmeğe devam etmektedirler. Şimdi soruyorum hangi horon, hangi halay ülkemizin bir başka bölgesinde oynanmaz? Hangi din ve mezhepten olursan ol, ibadetine ülkenin neresinde engel olunmuştur? Hangimiz bir diğerinden kız alıp vermedik ve hangimiz birbirimizle akraba olmadık? Kim ana dilini bir başka yerde konuşamadı?
Şimdi soruyorum hangimiz kaymakam, vali, milletvekili ve hangimiz paşa, Başbakan, Cumhurbaşkanı olmadık? Vatanını, ulusunu, bayrağını seven hangimiz bir diğerine küfretti? Asırlar boyunca bu aziz vatan topraklarını hangimiz kanıyla yıkamaktan çekindi? Daha hangisini yazayım?
İşte bu gün, ülkemizde gelişmekte olan demokrasi ve insan hakları açılımını kullanarak bir eli dağ başındaki eli bebe kanına bulanmış eşkıyanın üstünde, diğer eliyle bizim meclisimizde bir işler karıştırıyor. Ve bu insanlar kursaklarına indirdikleri bir lokma ekmeği unutup, ülkeyi karışıklığa sürüklemek istiyorlar. Ve işte o bedbahtlar ki atalarının kemiklerini aziz kabirlerinde sızlatanlardır.
Ben onlara acıyorum biliyor musunuz? Bu vatanın aziz topraklarından yoğrulmuş olan o insanlar, düşmanların ağızlarındaki virüs dolu salyalardan üstümüze damlamakta. Atalarımızı Cennet-i Âlinin en Ali makamında dövünürken görür gibi oluyorum şimdi. Ve diliyorum ki atalarımızın şefaatleri, bu kandırılmış insanların doğruyu bulmalarına sebep olur.
Ama bu gün şefaat bekleme günü değil beyler, bu gün birlik günü, bu gün tedbir günü. İnsan hakları ve demokratik açılımlarımızı yaparken, gelin teslimiyetçilikten vazgeçelim. Dün başka şeyler tartışıyorduk, bugün dil adı altında vatanın bölünmesi tartışılıyor ve ulusumun egemenliği tartışılıyor. YETER, yeter deme zamanıdır bugün.
Şunu iyi bilsinler ki kahrolacak olanlar sadece vatan düşmanları ve onlara inananlardır.
Değerli okurlarıma en kalbi saygılarımlar.