6
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
940
Okunma
Tutunamıyoruz şu hayatta, beceremiyoruz tutunmayı bir türlü tutturamıyoruz… O kadar zor ki kendi kendini ikna etmek ve bunun doğru ötekinin ise yanlış olduğunu ima etmek, anlatmak kendine ve kendini inandırmak…
İnandıramıyoruz kendimizi saçma sapan hayatlar yaşamanın manasız olduğuna ve inandıramıyoruz sevmenin yalan olduğuna ve sevilmenin sahte olduğuna.. Ve o sevgilinin bir yalancı olduğuna… Yalnızız bu hayatta tek başınayız ve kendimizle başbaşayız.
Bir ben ve bir de kendim… Ve yaşanılması gereken bir hayat…
Özeniyoruz yarısı yaşanmış yarısı terkedilmiş hayatlara. Ve hep bir başka hayat arzuluyoruz aslında yaşadığımız hayat ne kadar gerçekçi olsa da.. Ve hep masallara inanıyoruz.. Masallardaki keloğlan olmak istiyoruz prensesle evlenmek için o kel halimize bakmadan.. Yok yok, beceremiyoruz yaşamayı..
Sadece ve sadece dünya hayatı için yaşıyoruz ve bu dünyayı da yaşamayı beceremiyoruz tam istediğimiz manasıyla.. Bir şeyler buruk içimizde, bir şeyler yarım… Bir eksiklik hissediyoruz içimizde hep, doldurulması zor büyük boşluklarda geziniyoruz bütün hayal alemlerimizde.. Dolmuyor bir türlü, dolsa da taşıyor, başka bir bardak arıyoruz taşanları da sığdırabilmek için hayatımıza.. Yani dengeleyemiyoruz bir türlü yaşamı ve aldığımız nefesi.. Nefes almayı bile beceremiyoruz hatta… Arıyoruz inadına gelmeyecek sevgiliyi, arıyoruz inatla olmayan leylayı yada mecnunu.. Bulamıyoruz asla terk edilen benliğimizi.. Ve yalnızlığımızla karşılaşıyoruz bir anda.. Yine kendimizle çarpışıyoruz…
Biliyorum, yanlışın arkasında değilim ve yanlış değil yaptığım ama neden inatla istiyorum bu yanlışı tüm hücrelerimde hissetmek arz edercesine..?
Onu da anlamış değilim…