Susmalıyım
İnsanın dilinin tutulduğu,kelimelerin yetmezliğe düştüğü,yüreğinden kopan bir çığlığın dünyanın sonunu getirmek istercesine patladığı anlar olur.. Böyle anlarda dilin tutulur konuşamazsın...Susarsın..!
Nedir "susmalıyım" dedirten insanı..?
"Tutkulu bir beraberlik,imkansız bir aşk.....
Bitimsiz bir özleyişle çoğalan,
bile bile;isteye isteye tuzağa düşülen,
bile bile,isteye isteye fedaya gidilen bir aşk...BİR SEVDA MASALI..."
Sustuğumuz anlarda Bilgelerin ağıtları ışığında kendimizle hesaplaşır,kendimizden saklanır,kendimizle yüzleşir,kendimizi yargılar ve sorgularız...
“Çocukluğun direncini,yeşilliğin çıplaklığını,çıplaklığın aydınlık gözlerini yargılıyorum ve sorguluyorum bir SEVDA MASALI serüveni içinde.
Geçmiş zamanın karmaşasını,
bir insan için yok edilen geceyi,
tehlikeye atılan uykuları,
büyük bir rüyaya karşı uyanışı,
dünün yaşayanları ve yarının ölüleri arasında yargılıyorum ve sorguluyorum…”
Nedir yargılanan..nedir sorgulanan…???
Bir SEVDA MASALI’nın içinde yaşanan bir yalnızlık öyküsü...
İnsanı kuşatan bir düş everenidir yalnızlık ve sabahın köründe başlamıştır bir telefonla,veya okuduğun birkaç satır yazıyla fark etmişsindir yalnızlığı. Ama gerçek yalnızlığın içindeki umutsuzluk,
kırılganlık ve pişmanlık olmuştur…
Bir odanın içinde saatlerce durmak,tek bir satır okumadan,tek bir satır yazmadan her şeyin anlamsızlaştığı bir zaman dilimi…Yalnızca bir telefonun sesini duymak isteği.Gizli gizli içinde saklayıp da kendine bile itiraf edemediğin bir umut…
Seni bir türlü bırakmayan hayaller; tek dayanağın olan hayeller..Bir süre sonra onlarında acı verdiğini hissetmek….
Gökyüzündeki mehtabın olağanüstü güzelliği bir işe yaramaz. Yüreğinizdeki umutsuz bir aşkın ıstırabı; sizin ,için güzellik değil,bir acıdır.Bir türlü yaşamaktan kaçamıyacağınız bir acı…Çok istediğiniz bir şey parmaklarınızın ucundan akıp gitmiştir…
Oysa akıllarını kullansalar,belki o çok istedikleri şeye kavuşacaklar; kısacık ömürlü dünyada hazların en güzelini yaşayabileceklerdir.
Ama olmaz,olamaz...Aşk,Yaşadığınız çevrenizi,aile yapınızı,çocuklarınızı,ana babanızı ve tüm olumsuzlukları içinde sürekleyen bir çağlayandır,gürül gürül akar. Önüne geçmek olanaksızdır...
"Susmalıyım" dersiniz ve yalnızlığınızı düşünürsünüz...
Koskoca şehirde yapayalnızsınızdır,İstenmeden olan bir yalnızlık. Birini beklemek,beklerken bir sevda masalının son satırlarını yazmak...
Ve yazarken Gecenin ayazında sokaklarda yürürsünüz.Soğuğu duyumsamazsınız,Yüreğinizin soğukluğuna çoktan alışmışsınızdır…
"Susmalıyım" dersiniz ve yalnızlığınızı düşünürsünüz...
Ne hayaller kurarsınız; adeta onlar yaşlanmamış hülyalarınızdır.
Bir telefon sesi beklenir; gün kaç saat, siz kaç saat ayakta durmuşsanız.
Koskoca şehirde yalnız, yapayalnızsınızdır ve bu koskoca şehirde sizi bulmak olanaksızdır.
Işıkları söndürüp gökyüzünün lacivert karanlığında yitmektir beklide yapılacakların en iyisi.Gecenin içinde binlerce yalnızlığa karışmak,hem kendinizden hem de umutsuz bir aşktan kaçmak…
Aşlar ve yalnızlıklar ve ayrılıklar, dudaklarınızdaki şarkılardır.
Uzaklardaki bir kadının isminin tüm harflerini ezberlersin…Yüzü, evinizdeki tüm aynalardadır…
Ve şu iki dize odanın içinden uçuşarak evrenin sonsuzluğuna doğru süzülür; ardında sizi,yalnız bırakarak…
“Yüreğime bir yalnızlık takıp da gittin,
Hayallerim yine bana mi kaldı..? “
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.