- 2856 Okunma
- 11 Yorum
- 0 Beğeni
KÖY AŞKLARI
Eğer toplumları kentli ve köylü toplumlar diye ikiye ayırırsak, toplum olarak biz köylü bir toplumuz. Bakmayın kendilerine "seçkin" vasfını yakıştıranların köylü ve köylülüğü aşağılamalarını. Onlarda da iki nesil geriye gidin köylülük olgusuyla karşılaşacaksınız.
Ben köyde doğdum, büyüdüm ta okumak için köyden çıkana kadar. Ben kendimi şanslı olarak görüyorum her ne kadar bir köy aşkı yaşamasam da.. Çünkü doğayla iç içesiniz, hayvan sevgisi küçükken ruhunuza işleniyor. Ve en önemlisi hiç okuma yazma bile bilmeyen o insanlarda o dervişane duruşu görüyorsunuz. O büyük bilgelik.O olaylara bakış açısındaki insan sevgisi ve çok boyutluluk.Bu duruşa "hikmet" demek yeridir.
Tabii konumuz köy aşkları. Çeşme başında yaşanan,dere boylarında el ele gezinmelerle taçlanan, kimi zaman bir samanlıkta kimi zaman bir düğünde boş bir zaman kesitini yakalayıp kısa kısa konuşmalar. Köy kızlarının aşklarını işledikleri el işlemleri. Kimse bilmesin diye sevdiğinin isminin ilk harfini bir kuş gagasında ya da çok farklı bir şekilde işleyen köy kızları. Ve o işlediklerini ister o kişiyle evlensinler ya da evlenmesinler hep saklayan köy kızları.
Her aşk sonuçta özünde bir saflık taşır. Ama köy aşklarında bu saflık çok farklı boyutlarda tecelli eder.
Yarıyıl tatillerinde köye giderdim. Amcamın benimle yaşıt oğlu Ercan her şeyi kafasında tutardı bana anlatmak için. Bir gün yine dışarda oturmuştum, köy çeşmesini çok rahat gören bir yerde koyunları otlatıyordum. Benim işim de koyunlara göz kulak olmaktı bir kaç saat için. Ercan yanıma geldi. Bana :"Şimdi çeşmeye bak, orda Zeki ile Aysel göreceksin, bunlara dikkat et, birbirlerine sırıl sıklam aşıklar. Çeşmenin başına gelirler her gün sözde su doldurmak için, hep su sıralarını başkalarına verirler. Saatlerce böyle birbirine bakarlar.Hiç konuşmadan"
Ercan gittikten sonra o yarıyıl tatili boyunca hep dikkat ettim, o ikisi hep o çeşmenin başında, hiç konuşmadan sadece gözleriyle anlaştılar. Kimbilir belki gözleriyle binlerce defa birbirlerine "seni seviyorum" demişlerdir. Ya da "ez te pir hezdikim."
Bazı aşklar vardır, tek boyutludurlar, ama o tek boyut bir çok boyutu da içinde taşır.Mesala platonik aşk dediğimiz sadece bakışlarla. Bazı aşıklar da sadece kelimelerle sevişirler. Ne bir dokunma, ne de başka bir şey. Bazı aşklar da cinsellik üzerine kuruludur. Gerçi bu tip aşklara "libido" demek daha uygundur. Şimdi bazılarınız merak edecektir, o ikisi evlendiler mi diye. Maalesef .Hayır. Ama bütün köyün haberi vardı bu aşktan ve sessiz bir sözleşme ile hem her ikisini anlıyorlardı hem de bunu ailerine söylemiyorlardı. Ne de olsa köy yerinde aşk ayıp bir şeydir!
Ondan sonra benimle yaşıt olan bizim yan komşumuzun kızının aşkına şahit olacaktım. Ama evlendiler bunlar. Sanırım iki tane de çocuğu var şimdi. Kız tarafı yan komşumuzdu, erkek tarafı da aslında bizle komşu sayılırdı. Bizim ev her iki ev arasında kalıyordu. Erkek ikide bir tandır evinin üzerine çıkardı kar küremek için, kız da ikide bir sobanın külünü atmak için dışarı çıkardı. Ve uzun uzun bakışırlardı. Bunlar şanslıydı, akrabaydılar, böylece daha fazla görüşme imkanları olurdu yüz yüze. Yine Ercan’ın deyimi ile "Bu aşk olduktan sonra ne sobadaki kül biter, ne de tandır evinin üzerindeki kar."
Kız kaçırma olayları da zaten tam hikayelik mevzular, hiç oralara girmeyeyim, ne kadar çabalasam da çıkamam. O da başka bir hikayenin konusu olsun.
Bir de erkek tarafı askerlik yapmadan kolay kolay kız verilmez ona. Çünkü Anadolu insanı bilir, gurbette hem de silah altında hasretlik çekilmez. Hatta bir köylüm sevdiğini görmek için kendi kendisini vurdu. Rapor aldı köye geldi, hasretlik giderdi, tekrar birliğine döndü.
Erkek, askerden dönünce tüm köylü seferber olur, onu evlendirmek için. Fısır fısır konuşulur ağaç gölgeliklerinde, taş üzerinde sohbet esnasında. Erkek kendisi için düşünülen kız evine gider, kızın ailesi bundan haberdardır, ses çıkarmaz. Kız da ikide bir salınıp gelip gider, erkek onu daha rahat görsün diye. Ben çok tanık oldum. Resmen bir tiyatro oyunu. Özellikle abim askerden döndükten sonra. Gerçi abimin kafasında vardı biri akrabaların zoruyla kız evine giderdi. Zaten kızlara bakmazdı, onun yerine ben bakardım...
Son üç yıldır, köyün belli noktalarnda olan çeşmeler kaldırıldı. Şimdi her evin kendi çeşmesi var. Artık çeşme başında başlayan aşklar da yok.. Ama her ne olursa olsun yine o temiz köy aşkları yaşanır, çünkü aşk her yerde.. Hatta güneşin dünyayı ısıtmasında bile...
YORUMLAR
köyün her şeyi güzel ve saf/dı en azından bir zamanlar,yada hala bazı köyler böyle.....
köyün aşkı nı ,köyün sadeliğini ,samimiyetini kim bitirdi....
Ben hala köyümleyim ama maalesef onlarda kentin kentlinin aşklarını yaşamaya başladılar.
TV’ler sağ olsun aşktaki masumiyeti bile yozlaştırdı.
şu anda seda sayan,onur “adını soyadını unuttum,).....aşkı (in)
Leyla mecnun (out)
Kutlarım seni,şiir ceketli,sevda yürekli
Bayıldım bu samimi yazıya...
Köylü olmanın nesi küçümsenir anlayamam...Aşkların, sevdaların en yalansız,en masumu yaşanır oralarda..
Haytalık yapmak isteyenlere inat, edep, saygı ve sevginin en safını yaşıyor oralarda insanlar..
Şehir hayatında, evine gittiğiniz komşunun, gözünüzün içine bakarak ne zaman kalkıyorsunuz sorusunu görmeyeniniz var mı ?
Fakat Anadolu' nun, hangi bölgesi olursa olsun, bir köyünde, yolda, izde, kalsanız mutlaka size uzanan bir el bulursunuz.
Havası başka, suyu başka, huyu başka, sevdası bile bambaşka olur ....Köylüyüm...Okul okumak, yaşantımı modern yaşıyor olmak köylü olmamı değiştirmez ki...İnsanlar köyleri, köylüleri kara cahil sanmakla çok ayıp ediyorlar...
Şehirde kimin eli kimin cebinde olmaktansa, bir çeşme başında aşık olup, hayatımın adamını seçmeyi ve onunla o köyde yoğrulup ölmeyi yeğlerdim doğrusu...
Boş verin başkalarını, saf deryalara yelken açın..Sağlam yelken olsun..Rüzgar sert olursa batmazsınız...
Paylaşım için Teşekkürler...
hüzünlüşarkım tarafından 2/24/2009 9:34:48 PM zamanında düzenlenmiştir.
Bu konuda düşüncelerimizin aynı olduğuna sevindim. Böyle bir soru sormamın nedeni ise, siyasi fikirleri sizinle örtüşen bir bayanın bir kaç gün önce rastladığım yazısında, özgürlük - çağdaşlık adına örf ve adetlere, anne - babanın evliliğe karışmasına, nikah ve aile yapısına karşı olan yazısı idi Üstelik yine özellikle bayanlar kendisini destekleyen yorumlar yazmışlardı. Ben de size teşekkür ediyorum..
benim gözlemim şudur. evliliğin gücü onu kutsayan bağ olan nikahla sabittir. mesela ben anlattığım o aşklarda "boşanma " olayına rastlamadım. zaten aşk yoksa bile iki taraf da birbirinden ayrılmak yerine anlamayı tercih ederler. ben bunu ailemde de gördüm. annem babam hiç birbirini görmeden evlenmişler mesela. ama bugüne kadar birbirni kırdıklarına hiç şahit olmadım. ki annem okuma yazma bilmez, babam lise mezunu. o zamanın şartlarında lise okumak da hiç de fena bir şey değildir.
ben bu sorunuza (a) şıkkı diyeceğim. bir de şu var: eğer gençler aile kuracaksa gelenekler yeri geldi mi esnetebilmeli. zaten anne babanın rızası alınmayan bir şeyden hayır geldiğini görmedim bugüne kadar.
sizin dediğiniz(b) şıkkında ise olan her zaman kız tarafına oluyor. bazı erkekler çok uyanık davranıyor; "evlenilecek kız, eğlenilecek kız" ayrımı yaparlar. aslında her erkeğin kafasında ideal bir bayan tipi duruyordur. ama göstermelik olsun diye nikahsızca yaşadıklarını çok gördüm.:((
bu güzel ve anlamlı sorunuz için teşekkürler.
Segili Yazar ; size samimice sormak istiyorum : Aşkın sizin de anlattığınız gibi,tertemiz masumane yaşanıp, anne- babaların rızasını da alarak örf ve adetlere göre yapılan törenlerle ve nikâhla sonuçlanması mı daha güzel yoksa özgürlük - çağdaşlık adına serbestçe her türlü cinselliğin de yaşanarak ve kimseye danışmadan, örf ve adetlere de uyulmadan nikâhsızca sürdürülmesi mi ?
Son üç yıldır, köyün belli noktalarnda olan çeşmeler kaldırıldı. Şimdi her evin kendi çeşmesi var. Artık çeşme başında başlayan aşklar da yok.. Ama her ne olursa olsun yine o temiz köy aşkları yaşanır, çünkü aşk her yerde.. Hatta güneşin dünyayı ısıtmasında bile...
çok güzel bir anlatım kalemin hiç tükenmesin yüreğine sağlık saygılarımla...