DEĞİŞMEYE NİYETİM YOK; YOKSA FARK EDERLER BENİ...
"Değişmeye niyetim yok; yoksa fark ederler beni..."
Kurduğu ilk cümle bu oldu, yatağından kalktığında... Fark edilmek belki de hayatın en sıkıcı bölümü olabilirdi onun için. O yüzden aralarda bir yerde olmak her zaman işine gelirdi. Saatine baktı dünden farksız. Ve dünden farksız saatte kalktığını gördü. Dün yaşadıklarını tekrar yaşamamak için gün doğmuştu dünden farksız. Ve dün olduğu gibi bir farkla baktı kendisine... İşte o zaman dünden farklı bir gün olduğunu anladı. Bugün ki yüzü dünden farklıydı. Bu güne değin fark edemeyecek kadar kördü anlaşılan.
Sonra, bugünün ilk dakikalarında kurduğu cümle geldi aklına... Değişmek için fark etmek lazımdı. Fark ettiğinde de değişmek... Ve iki kelimenin arasında sıkışıp kalmanın ezikliğiyle, değişirse fark edileceğini anladı. Oysa fark edilmek, ’ben buradayım’ demek, hiç ona göre değildi... Mütemadiyen yaptıklarını bugünde yapmak istiyordu. Ama ‘fark edilme’ korkusu, kendisi için değişim çanlarının çaldığının göstergesiydi. Bu korkunun başka insanlar tarafından fark edilmesi bir başka kâbustu. Evden her zamankinden farksız, fark edilmeden çıkmanın yolunu aradı yüzünü yıkarken. Ellerine baktı, titriyordu. Ellerinin titremesini fark etmemeleri için cebinde tutarak yola koyuldu. Başını öne eğdi fark edilmemek için. Hızlı yürümeye başladı. Her gün önünden geçtiği mağazanın vitrinlerin değiştiğini fark etmeden. Hâlbuki en önce o fark ederdi vitrinlerdeki değişikliği. Fark edemedi ne yazık ki. Çünkü bu gün kendisini ‘fark’ etmişti.
Yürümeyi bıraktı ve koşar adımlarla gitmeye başladı. Alnında biriken teri fark ettirmeden silmeye çalışıyordu. Telaşlı hareketleri onu daha çok heyecanlandırıyor, elini dakikada bir alnı ile buluşturuyordu. Dikkati kendi inisiyatifinden çok, karşı yönden gelen insanlara bıraktı. Bu sefer onlardan sıyrılmaya çalışmıyordu. Zira ne yaptığının farkında da değildi. İnsanlara çarpmaya başladı. Sanki insanlar onun üzerine geliyordu ve gittikçede çoğalıyorlardı.
Koşmaya başladı. Kalbi daha hızlı atıyordu. Soluğunu daha çabuk alıp veriyordu. Daha hızlı terliyor ve silmek içinde hiçbir girişimde bulunmuyordu. Karşısından gelen insanlar kenara çekiliyorlardı. Araçlar durdu kendisi geçti. Ne sağına ne soluna bakıyordu. Kontrolü kaybetmişti. Ve gittikçe fark ediliyordu. Acı bir fren sesi duyuldu.
En sonunda ‘fark edildi.’
Sonra birinci fark eden geldi, dikildi tepesine…
Sonra ikincisi… Derken üçüncüsü… Dördüncüsü… Beşincisi… A…
Taner YAPKU
23 Şubat 2009 Pazartesi
DEĞİŞMEYE NİYETİM YOK; YOKSA FARK EDERLER BENİ... Yazısına Yorum Yap
"DEĞİŞMEYE NİYETİM YOK; YOKSA FARK EDERLER BENİ..." başlıklı yazı ile ilgili düşüncelerinizi ve eleştirilerinizi diğer okuyucular ile paylaşın.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.