BÜTÜN ELİFCİKLER OKUSUN BU YAZIMI...
Vaktiyle, bir genç kızın günlüğünü izin alıp okumuştum. Daha 17’sinde…Yaşamın baharında henüz. Varlıklı bir hayat sürdürüyordu bu kızımız. Ama yine de mutlu değildi.
Günlüğünü okuduğumda üzülmüştüm. Henüz yaşamın baharını yaşayan bir geç kızın yazdığı satırlar, mutsuzluklarla doluydu.
Sorunu bulmaya çalışırken, bir şey dikkatimi çekmişti. Evet her şeye sahipken bu genç kızımız, sevgisizlik, onu bunca satırları yazmaya itmiş, hayatı mutsuz kılmıştı kendine.
İsmi, Elif’ ti . Günlüğünü okuduktan sonra, , onu teselli edecek, hayata bakış açısını değiştirecek birkaç kelime karalamıştım günlüğüne .Onları sizinle paylaşmak istedim.İşte yazdıklarım:
SEN ELİFCİK,
Günlüğünü karıştırdım .Bir de ne göreyim? Hayatı kendine zindan ettiğin satırlar...
“Korkuyorum...Korkuyorum ...”diyorsun, hep…
“Yaşamak istemiyorum” diyorsun, umutsuzca.
Her sayfasında, isyanlar ilişiyor gözüme günlüğünde, neden ?
Sen Elifcik,
Yaşamın daha baharındasın oysa…Önünde kim bilir yaşayacağın kaç bahar var, senin ? Hemencecik teslim olmak da neyin nesi? Neden savaşmıyorsun senin içine yuva kurmuş umutsuzluk mikroplarıyla ?
Sen, Elifcik,
Önünü aydınlatacak, sıcacık güneşi es geçiyor, uzaktaki, içini karartan, kapkara bulutlara takılıyorsun. Sana gülümseyen güneşe, gülümseyiver. Bak, o da sana nasıl gülümseyecektir, göreceksin. Ruhuna sinmiş mutsuzlukları bertaraf etsin, gülümsediğin güneş, kovsun bütün kara bulutları yüreğinden, Elifcik...
Sen hiç annesiz büyüdün mü? Sen hiç babasız büyüdün mü? Zannetmiyorum ...Oysa, bak etrafına, ne çok var, böyleleri ... “Anne” bile, diyemediler belki, yalnızlıklarında...Ama, seni saran, kollayan kimselerin var yanıbaşında, Elifcik...
Geceleri, üstünü örten, hastalandığın geceler, başucunda bekleyen kimselerin var senin, Elifcik...
Sarılmak istediğinde, onlara sarılıp, tüm mutsuzlukları kovdun yüreğinden, Elifcik...
Aç kaldığında, açıkta kaldığında, sana sahip çıkacak kimselerin var, senin ...
Sen, hiç açlıktan, hastalıktan, kim bilir, hangi bir coğrafyanın, kim bilir hangi bir köşesinde, yığılıverdin mi hiç?
Ölümünden bile haberdar olmadığın kimseler tanıdın mı sen? Elifcik...
Defter yerine cila tutan, kalem yerine çalı tutan kimseleri bildin mi sen?
Sen, Eifcik, sabahları yatağından kalkıp, seni bekleyen arkadaşlarına koşuyorsun, okuyor, yazabiliyorsun, Elifcik...
Oysa, hayatında okul nedir bilmeyen insanlar var yanı başında, Elifcik...
Sen, Elifcik,
İyi ki yaşıyor, nefes alabiliyorsun. Yaşamak kadar güzel bir şey var mı, Elifcik?
Ömrünün çoğunu bir tekerlekli sandalyede geçiren insanlara ne demeli peki?
Sen şanslısın Elifcik.Yürüyor, koşabiliyorsun.
Bir çiçeği, usulca koklayabilecek organların var, senin .
Sen, midesine yemeği hortumla salınan kimseleri tanıdın mı Elifcik? Sevdiğinin gözlerine bakma şanşsları olamayan insanları düşündün mü hiç?
Sen elifcik,
Şanslısın ...
Hem de, çok şanslısın, Elifcik...
YORUMLAR
İsmim yazıda ama aklım yazınızın ayrıntılarında. Neresinden bakarsan bak bir hayatı yazmışsınız. Bir hayatı ve onun gerisinde kalan gerçekler. Çok şükür kelimesini kullanma acizliğimizi. Bir kez daha utanmak için okumalı, okundukça şükür etmeli. Tebrikler efendim.
mina tarafından 5/18/2007 9:23:48 AM zamanında düzenlenmiştir.
gerçekten çok güzel bir yazıydı ve beni de 17 yaşıma götürdü.Dört yıl önce lise yıllarımda sahip olduklarımın değerini anlayamamam ve mutsuzluk konusunda çok yaratıcı olmamdan dolayı sanırım.Oysa ne çok şey değişti hayatımda ve ne çok şey değişecek kimbilir.
O yaşlarda sanırım bir çoğumuzun içinde yaşayan bir elifcik oldu.
bu güzel paylaşım için teşekkürler sevgili zeki.
ve yürekten tebrikler güzel yüreğine.
sevgimle.
--dostsesi--